Enbiyâ Sûresi 27. Ayet Tefsiri


27 / 112


Enbiyâ Sûresi Hakkında

Enbiyâ sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 112 âyettir. اَلأنْبِيَاءُ (enbiyâ), kelime olarak “nebî” kelimesinin çoğulu olup “peygamberler” anlamına gelir. Bir kısım peygamberlerin kıssalarından ibretli sahneler beyân etmesi sebebiyle “Enbiyâ sûresi” ismini almıştır. Mushaf tertîbine göre 21, iniş sırasına göre 73. sûredir.

Enbiyâ Sûresi Konusu

Sûrenin başlangıcında, Resûlullah (s.a.s.) ve Kur’an’a iman etmeyenlerin, artık hesap vakitlerinin iyice yaklaşmış olmasıyla birlikte hakikat karşısındaki derin gafletleri, şaşkınlıkları, perişan âkıbetleri dile getirilir ve başlarına helak edici musîbetler geldiğinde onların bundan kurtuluşlarının mümkün olmayacağı belirtilir. Allah’ın ulûhiyette tekliğine, birliğine ve kudretine en büyük delilin, kâinattaki emsalsiz âhenk olduğuna; Allah’tan başka bir ilâhın varsayılması durumunda bu ahengin yerini anarşi ve bozukluğun alacağına dikkat çekilir. Göklerle yerin yoktan var edilmesi, her canlı varlığın sudan yaratılması, yeryüzündeki dağlar, yollar, gece, gündüz, güneş ve ay birer ilâhî kudret nişânesi olarak zikredilir. Ölüm, âhiret, hesap, cennet, cehennem vurgusu yapılır. Sonra da Hz. Mûsâ, Hz. İbrâhim, Hz. Lût, Hz. Nûh, Hz. Dâvûd, Hz. Süleyman, Hz. İsmâil, Hz. İdris, Hz. Zülkifl, Hz. Yûnus, Hz. Zekeriya, Hz. Meryem ve Hz. İsa’nın kıssalarından pek ibretli birer, ikişer kesit sunulur. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz (s.a.s.)’in risâletinden istifade ile, göklerin kağıt tomarı gibi dürüleceği kıyamet gününde, ebedî azaba düçar olanlardan değil, o dehşetli manzaraların kendilerini tasalandırmadığı, meleklerin kendilerini cennetle müjdelediği bahtiyâr insanlardan olmak tavsiye edilir.

Enbiyâ Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada yirmi birinci, iniş sırasına göre yetmiş üçüncü sûredir. İbrâhim sûresinden sonra, Mü’minûn sûresinden önce Mekke döneminde inmiştir. Abdullah b. Mes‘ûd, “Benî İsrâil (İsrâ), Kehf, Meryem, Tâhâ ve Enbiyâ sûreleri, benim Mekke’de ilk öğrendiğim güzel sûrelerdir” demiştir (Buhârî, “Tefsîr”, 21/1). Bazı müfessirler 44. âyetinin Medine döneminde nâzil olduğu kanaatindedir.

TEFSİR:

Müşrikler, meleklerin Allah’ın kızları olduğunu söylüyor, kendilerine şefaat edecekleri umuduyla onlara tapıyorlardı. Halbuki melekler Allah’ın kızları değil, hususi hikmetlere binâen yarattığı seçkin ve şerefli kullarıdır. Burada meleklerin bazı mühim özelliklerinden bahsedilir. Şöyle ki:

  Onlar Allah tarafından yaratılmış, O’na yakın kılınmış ve hepsinden olmasa da kulların pek çoğundan üstün ve şerefli varlıklardır.

  Allah’ın sözünün önüne geçmezler. Allah müsaade buyurmadan konuşmazlar. Allah’a karşı kendiliklerinden bir irade ortaya koymazlar.

  Sadece Allah’ın emirlerine uygun olarak hareket ederler; ilâhî emirlere aykırı herhangi bir eylem içinde olmazlar.

  Yaptıkları ve yapacakları her şeyi Allah bilir. Her şeyleriyle Allah’ın kontrolü ve murâkabesi altındadırlar.

  Onlar ancak Allah’ın râzı olduğu ve izin verdiği kişilere şefaat ederler. Bunlar ise tevhid ehli kimselerdir. Çünkü Allah kâfirlerden ve müşriklerden râzı olmaz. Bunların “lâ ilâhe illallah” diye şehâdet getiren kimseler olduğu da söylenmiştir. Melekler âhirette şefaat edecekleri gibi dünyada da mü’minlerin bağışlanması için dua ve istiğfar etmektedirler. (bk. Mü’min 40/7-9)

  Melekler, Allah’tan çok korkarlar. Kendileri için bir azabın veya tehlikenin saklanmış olup olmadığından emin değildirler. Allah’ın emrine aykırı bir iş yapıp ilâhî kahra uğramaktan dolayı titrerler.

  Bütün bunlara rağmen ola ki içlerinden herhangi biri ilâhlık iddiasında bulunursa, en büyük günah olan şirk zulmünü işlemiş olacağı için cezası cehennemdir. Burada aynı zamanda İblîs’in durumuna bir gönderme yapılmaktadır.

Şimdi de, Kur’an’ın ilâhî bir kelâm olduğunu gösteren ve onun öğrettiği Allah’ın birliği ve kudretinin sonsuzluğu inancının doğruluğunu ispatlayan bir takım kevnî deliller serdedilerek buyruluyor ki: 

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...