Duhân Sûresi 31. Ayet Tefsiri


31 / 59


Duhân Sûresi Hakkında

Duhân sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 59 âyettir. İsmini, 10. âyette geçen ve “duman” mânasına gelen اَلدُّخَانُ (duhân) kelimesinden alır. Resmî tertîbe göre 44, iniş sırasına göre 64. sûredir.

Duhân Sûresi Konusu

Allah Teâlâ, hakla bâtılı, haramla helâli belirlemek ve insanları ebedî hüsranla uyarmak üzere Kur’ân-ı Kerîm’i indirmiştir. Onun esas hedefi Allah’ın varlığı, birliği ve sınırsız kudretini kalplere yerleştirerek onları sadece Allah’a kulluğa çağırmaktır. Peygamberler bu davanın en büyük temsilcileridir. Bu sebepledir ki Hz. Mûsâ’nın Firavun’la olan mücâdelesi örnek verilerek İslâm’ın gâlibiyeti ve İslâm düşmanlarının mağlubiyeti müjdelenir. Son olarak peygamberleri reddedenlerin cehennemdeki acı manzaraları, buna karşılık peygamberlerin izinden gidenlerin nimet, huzur ve mutluluk dolu halleri seyrettirilir.

TEFSİR:

32. âyetteki “bir ilme dayanarak” kaydında iki farklı mâna düşünülebilir:

  Biz onları bilerek, katımızdaki bir bilgiye göre seçtik ve diğer toplumlara üstün kıldık.

  Biz onları, sahip oldukları bilgileri sebebiyle diğer toplumlara üstün kıldık. Bu da bilgili toplumların, buna sahip olmayan diğerlerine bir üstünlük sağlayacağını gösterir. Bilindiği gibi ilmin karşısında kaba kuvvet mağlup olur. Çünkü ilmin icat ettiği teknik, beden gücünden çok daha üstündür. Bugün bir atom bombasının veya en küçük bir nükleer silahın koca bir ordunun yapamayacağı işi gördüğünü; elinde nükleer silah bulunan kişi veya toplumların, buna sahip olmayan milyonları yenebileceğini hepimiz çok iyi bilmekteyiz.

Yeri geldikçe ifade ettiğimiz gibi İsrâiloğullarının âlemlere üstün tutulması devamlılık ifade etmez. Bu üstünlük sadece Hz. Mûsâ’ya tabi oldukları ilk dönemlere aittir. Yoksa onların sonsuza kadar üstün tutuldukları anlamında değildir. Gerçeğin böyle olmadığına tarih de şâhittir. Nitekim İsrâiloğulları Hz. Mûsâ’ya karşı gelip buzağıya tapınca çeşitli azaplara çarptırılmışlar, maymun ve domuza çevrilmişler, daha sonraki yıllarda da uzun süre Babil’de tutsak kalmışlardır.

İsrâiloğulları’na verilen mûcizeler; Firavun’dan kurtarılmaları, onlar için denizin yarılması, bulut ile gölgelendirilmeleri, üzerlerine bıldırcın eti ve kudret helvasının indirilmesi gibi hârikulâde durumlardır. Bunlar onlar için hem bir nimet, hem de bir imtihan vesilesi olmuştur.

Firavun’un izini takip eden müşriklere gelince:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-82-ayeti-ne-anlatiyor-195113-m.jpg
Enâm Suresinin 82. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُٓوا ا۪يمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ۟ İman edip ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...