111 kayıt bulundu
Karşılaştır Yusuf Sûresi 76: Bunun üzerine Yûsuf, öz kardeşinin yükünden önce diğerlerinin yüklerini aramaya başladı; sonunda su kabını kardeşinin yükünde bulup çıkardı. Öz kardeşini yanında alıkoyması için biz Yûsuf’a böyle bir çâre öğrettik. Allah dilemeseydi, kralın kanunlarına göre kardeşini yanında alıkoyması mümkün değildi. Biz, kimi dilersek onun ilim ve irfan seviyesini böyle derece derece yükseltiriz. Ama her bilgi sahibinin üzerinde daha iyi bilen biri vardır.
فَبَدَاَ بِاَوْعِيَتِهِمْ قَبْلَ وِعَٓاءِ اَخ۪يهِ ثُمَّ اسْتَخْرَجَهَا مِنْ وِعَٓاءِ اَخ۪يهِۜ كَذٰلِكَ كِدْنَا لِيُوسُفَۜ مَا كَانَ لِيَأْخُذَ اَخَاهُ ف۪ي د۪ينِ الْمَلِكِ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُۜ نَرْفَعُ دَرَجَاتٍ مَنْ نَشَٓاءُۜ وَفَوْقَ كُلِّ ذ۪ي عِلْمٍ عَل۪يمٌ ﴿٧٦﴾
Febedee bi-ev’iyetihim kable vi’â-i eḣîhi śümme-staḣracehâ min vi’â-i eḣîh(i)(c) keżâlike kidnâ liyûsuf(e)(s) mâ kâne liye/ḣuże eḣâhu fî dîni-lmeliki illâ en yeşâa(A)llâh(u)(c) nerfe’u deracâtin men neşâ/(u)(c) vefevka kulli żî ‘ilmin ‘alîm(un)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 77: Yâkub’un oğulları şöyle dediler: “Eğer o hırsızlık yaptıysa, mesele değil, zâten daha önce kardeşi Yûsuf da hırsızlık yapmıştı.” Yûsuf, bu iftiralarından dolayı duyduğu üzüntüyü içine attı. Bunu onlara belli etmemekle beraber içinden de: “Siz çok daha kötü ve acınacak durumdasınız. Doğrusu Allah, iddia ettiğiniz şeyin içyüzünü çok iyi biliyor” dedi.
قَالُٓوا اِنْ يَسْرِقْ فَقَدْ سَرَقَ اَخٌ لَهُ مِنْ قَبْلُۚ فَاَسَرَّهَا يُوسُفُ ف۪ي نَفْسِه۪ وَلَمْ يُبْدِهَا لَهُمْ قَالَ اَنْتُمْ شَرٌّ مَكَانًاۚ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا تَصِفُونَ ﴿٧٧﴾
Kâlû in yesrik fekad seraka eḣun lehu min kabl(u)(c) feeserrahâ yûsufu fî nefsihi velem yubdihâ lehum(c) kâle entum şerrun mekânâ(en)(c) va(A)llâhu a’lemu bimâ tasifûn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 78: Onlar: “Ey Azîz! Gerçekten onun çok yaşlı bir babası var, onu bizden çok sever, ayrılığına dayanamaz. Ne olur, onun yerine bizden birini alıkoy. Doğrusu biz seni, anlayışlı, iyiliksever biri olarak görüyoruz” dediler.
قَالُوا يَٓا اَيُّهَا الْعَز۪يزُ اِنَّ لَهُٓ اَبًا شَيْخًا كَب۪يرًا فَخُذْ اَحَدَنَا مَكَانَهُۚ اِنَّا نَرٰيكَ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿٧٨﴾
Kâlû yâ eyyuhâ-l’azîzu inne lehu eben şeyḣan kebîran feḣuż ehadenâ mekâneh(u)(s) innâ nerâke mine-lmuhsinîn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 79: Yûsuf: “Allah korusun! Biz malımızı kimin yanında bulmuşsak ancak onu alıkoyabiliriz. Aksi takdirde, kesinlikle haksızlık etmiş oluruz” dedi.
قَالَ مَعَاذَ اللّٰهِ اَنْ نَأْخُذَ اِلَّا مَنْ وَجَدْنَا مَتَاعَنَا عِنْدَهُٓۙ اِنَّٓا اِذًا لَظَالِمُونَ۟ ﴿٧٩﴾
Kâle me’âża(A)llâhi en ne/ḣuże illâ men vecednâ metâ’anâ ‘indehu innâ iżen lezâlimûn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 80: Kardeşleri Bünyamin’i geri almaktan ümitlerini kesince, aralarında konuyu görüşmek üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri şöyle dedi: “Babanızın sizden Allah adına kesin bir söz aldığını, ayrıca bundan önce de Yûsuf hakkında işlediğiniz suçu bilmiyor musunuz? Artık ben, babam gelebilirsin diye bana izin verinceye yahut Allah hakkımda bir hüküm bildirinceye kadar buradan bir yere gitmem. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.”
فَلَمَّا اسْتَيْـَٔسُوا مِنْهُ خَلَصُوا نَجِيًّاۜ قَالَ كَب۪يرُهُمْ اَلَمْ تَعْلَمُٓوا اَنَّ اَبَاكُمْ قَدْ اَخَذَ عَلَيْكُمْ مَوْثِقًا مِنَ اللّٰهِ وَمِنْ قَبْلُ مَا فَرَّطْتُمْ ف۪ي يُوسُفَۚ فَلَنْ اَبْرَحَ الْاَرْضَ حَتّٰى يَأْذَنَ ل۪ٓي اَب۪ٓي اَوْ يَحْكُمَ اللّٰهُ ل۪يۚ وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِم۪ينَ ﴿٨٠﴾
Felemmâ-stey-esû minhu ḣalesû neciyyâ(en)(s) kâle kebîruhum elem ta’lemû enne ebâkum kad eḣaże ‘aleykum mevśikan mina(A)llâhi vemin kablu mâ ferrattum fî yûsuf(e)(s) felen ebraha-l-arda hattâ ye/żene lî ebî ev yahkuma(A)llâhu lî(s) vehuve ḣayru-lhâkimîn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 81: “Şimdi siz babanızın yanına dönün ve ona deyin ki: «Sevgili babamız! İnan ki, senin oğlun hırsızlık yaptı. Biz de sadece bildiğimiz, gördüğümüz şeylere şâhitlik ediyoruz. Sana söz verirken biz gelecekte ne olacağını bilemezdik. Zira biz gaybın bekçileri değiliz ki!»”
اِرْجِعُٓوا اِلٰٓى اَب۪يكُمْ فَقُولُوا يَٓا اَبَانَٓا اِنَّ ابْنَكَ سَرَقَۚ وَمَا شَهِدْنَٓا اِلَّا بِمَا عَلِمْنَا وَمَا كُنَّا لِلْغَيْبِ حَافِظ۪ينَ ﴿٨١﴾
İrci’û ilâ ebîkum fekûlû yâ ebânâ inne-bneke seraka vemâ şehidnâ illâ bimâ ‘alimnâ vemâ kunnâ lilġaybi hâfiżîn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 82: “«Bize inanmıyorsan, aralarında bulunduğumuz o şehrin halkına veya birlikte geldiğimiz kervandakilere sor! Emin ol, biz kesinlikle doğru söylüyoruz.»”
وَسْـَٔلِ الْقَرْيَةَ الَّت۪ي كُنَّا ف۪يهَا وَالْع۪يرَ الَّت۪ٓي اَقْبَلْنَا ف۪يهَاۜ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ ﴿٨٢﴾
Ves-eli-lkaryete-lletî kunnâ fîhâ vel’îra-lletî akbelnâ fîhâ(s) ve-innâ lesâdikûn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 83: Yâkub: “Hayır! Belli ki, nefisleriniz sizi aldatıp, böyle kötü bir işe sürüklemiş. Artık bana düşen, en güzel şekilde sabretmektir. Öyle umuyorum ki Allah, onların hepsini bana geri getirecektir. Çünkü O, her şeyi hakkıyla bilen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır” dedi.
قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ اَنْفُسُكُمْ اَمْرًاۜ فَصَبْرٌ جَم۪يلٌۜ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَأْتِيَن۪ي بِهِمْ جَم۪يعًاۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ ﴿٨٣﴾
Kâle bel sevvelet lekum enfusukum emrâ(an)(s) fesabrun cemîl(un)(s) ‘asa(A)llâhu en ye/tiyenî bihim cemî’â(an)(c) innehu huve-l’alîmu-lhakîm(u)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 84: Onlardan yüzünü çevirmiş, “Âh Yûsufum! Neredesin Yûsuf?” diye ağlıyor, sızlanıyordu. Hüzün ve kederinden iki gözüne ak düştü, görmez oldu. Buna rağmen o, oğullarına duyduğu kızgınlığı belli etmiyor, bir diken yutar gibi acısını içine gömüyordu.
وَتَوَلّٰى عَنْهُمْ وَقَالَ يَٓا اَسَفٰى عَلٰى يُوسُفَ وَابْيَضَّتْ عَيْنَاهُ مِنَ الْحُزْنِ فَهُوَ كَظ۪يمٌ ﴿٨٤﴾
Vetevellâ ‘anhum vekâle yâ esefâ ‘alâ yûsufe vebyaddat ‘aynâhu mine-lhuzni fehuve kazîm(un)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 85: Oğulları: “Aradan bunca zaman geçti, hâlâ Yûsuf’u dilinden düşürmüyorsun. Vallahi bu gidişle ya kederinden hastalanıp eriyecek veya helâk olup gideceksin” dediler.
قَالُوا تَاللّٰهِ تَفْتَؤُ۬ا تَذْكُرُ يُوسُفَ حَتّٰى تَكُونَ حَرَضًا اَوْ تَكُونَ مِنَ الْهَالِك۪ينَ ﴿٨٥﴾
Kâlû ta(A)llâhi tefteu teżkuru yûsufe hattâ tekûne haradan ev tekûne mine-lhâlikîn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 86: Yâkub şöyle cevap verdi: “Ben bütün dertlerimi, keder ve hüznümü Allah’a arz ediyorum ve ben, Allah’tan gelen vahiyle sizin bilmediğiniz nice şeyleri biliyorum.”
قَالَ اِنَّمَٓا اَشْكُوا بَثّ۪ي وَحُزْن۪ٓي اِلَى اللّٰهِ وَاَعْلَمُ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ ﴿٨٦﴾
Kâle innemâ eşkû beśśî vehuznî ila(A)llâhi vea’lemu mina(A)llâhi mâ lâ ta’lemûn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 87: “Evlatlarım! Haydi gidin! Yûsuf ve kardeşini arayıp bulmaya çalışın. Sakın Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez” dedi.
يَا بَنِيَّ اذْهَبُوا فَتَحَسَّسُوا مِنْ يُوسُفَ وَاَخ۪يهِ وَلَا تَا۬يْـَٔسُوا مِنْ رَوْحِ اللّٰهِۜ اِنَّهُ لَا يَا۬يْـَٔسُ مِنْ رَوْحِ اللّٰهِ اِلَّا الْقَوْمُ الْكَافِرُونَ ﴿٨٧﴾
Yâ beniyye-żhebû fetehassesû min yûsufe veeḣîhi velâ tey-esû min ravhi(A)llâh(i)(s) innehu lâ yey-esu min ravhi(A)llâhi illâ-lkavmu-lkâfirûn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 88: Varıp yine Yûsuf’un huzuruna çıktılar: “Ey Azîz!” dediler. “Kıtlık yüzünden biz de, çoluk çocuğumuz da perişan olduk. Bu defa çok az bir erzak bedeli getirebildik. Ne olur, sen bize yine erzakımızı tam ölçek ver; ayrıca bize bir miktar da bağışta bulun. Şüphesiz Allah, fazladan iyilikte bulunanları bol bol mükâfatlandırır.”
فَلَمَّا دَخَلُوا عَلَيْهِ قَالُوا يَٓا اَيُّهَا الْعَز۪يزُ مَسَّنَا وَاَهْلَنَا الضُّرُّ وَجِئْنَا بِبِضَاعَةٍ مُزْجٰيةٍ فَاَوْفِ لَنَا الْكَيْلَ وَتَصَدَّقْ عَلَيْنَاۜ اِنَّ اللّٰهَ يَجْزِي الْمُتَصَدِّق۪ينَ ﴿٨٨﴾
Felemmâ deḣalû ‘aleyhi kâlû yâ eyyuhâ-l’azîzu messenâ veehlenâ-ddurru veci/nâ bibidâ’atin muzcâtin feevfi lenâ-lkeyle vetesaddek ‘aleynâ(s) inna(A)llâhe yeczî-lmutesaddikîn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 89: Yûsuf onlara: “Siz câhilliğiniz zamanında Yûsuf’a ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?” diye sordu.
قَالَ هَلْ عَلِمْتُمْ مَا فَعَلْتُمْ بِيُوسُفَ وَاَخ۪يهِ اِذْ اَنْتُمْ جَاهِلُونَ ﴿٨٩﴾
Kâle hel ‘alimtum mâ fe’altum biyûsufe veeḣîhi iż entum câhilûn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 90: Onlar: “Aman Allahım! Yoksa sen, gerçekten sen Yûsuf musun?” diye şaşırıp kaldılar. O da: “Evet, ben Yûsuf’um, bu da kardeşim. Allah bize lutufta bulundu. Gerçek şu ki, kim Allah’a karşı gelmekten sakınır ve sabrederse, elbette Allah iyilik eden ve yaptığı işi güzel yapanların emeklerini boşa çıkarmaz” dedi.
قَالُٓوا ءَاِنَّكَ لَاَنْتَ يُوسُفُۜ قَالَ اَنَا۬ يُوسُفُ وَهٰذَٓا اَخ۪يۘ قَدْ مَنَّ اللّٰهُ عَلَيْنَاۜ اِنَّهُ مَنْ يَتَّقِ وَيَصْبِرْ فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يُض۪يعُ اَجْرَ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿٩٠﴾
Kâlû e-inneke leente yûsuf(e)(s) kâle enâ yûsufu vehâżâ eḣî(s) kad menna(A)llâhu ‘aleynâ(s) innehu men yetteki veyasbir fe-inna(A)llâhe lâ yudî’u ecra-lmuhsinîn(e)


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/05/enam-suresinin-149-ayeti-ne-anlatiyor-195397-m.jpg
Enâm Suresinin 149. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ فَلِلّٰهِ الْحُجَّةُ الْبَالِغَةُۚ فَلَوْ شَٓاءَ لَهَدٰيكُمْ اَجْمَع۪ينَ De ki: “En üstün delil yalnızca Allah’ındı ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/05/enam-suresinin-145-ayeti-ne-anlatiyor-195379-m.jpg
Enâm Suresinin 145. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ لَٓا اَجِدُ ف۪ي مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيَّ مُحَرَّمًا عَلٰى طَاعِمٍ يَطْعَمُهُٓ اِلَّٓا اَنْ يَكُونَ مَيْتَةً اَوْ دَمًا م ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/05/enam-suresinin-141-ayeti-ne-anlatiyor-195344-m.jpg
Enâm Suresinin 141. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: وَهُوَ الَّذ۪ٓي اَنْشَاَ جَنَّاتٍ مَعْرُوشَاتٍ وَغَيْرَ مَعْرُوشَاتٍ وَالنَّخْلَ وَالزَّرْعَ مُخْتَلِفًا اُكُلُهُ وَالزَّي ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/05/elinin-emegi-ile-gecinmek-ile-ilgili-ayet-195339.jpg
Elinin Emeği İle Geçinmek İle İlgili Ayet

“Cuma namazı bittikten sonra yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lutfundan nasîbinizi arayın!” (Cuma sûresi ( 62),10) Dinimizde çalışmak görev, kazanmak ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/05/enam-suresinin-132-ayeti-ne-anlatiyor-195306-m.jpg
Enâm Suresinin 132. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: وَلِكُلٍّ دَرَجَاتٌ مِمَّا عَمِلُواۜ وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ Herkesin amellerine göre dereceleri vard ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2022/08/kurani-kerimin-ozellikleri-maddeler-halinde-188322-m.jpg
Kuran'ı Kerim'in Özellikleri Maddeler Halinde

Ebedî bir mûcize olan Kur’ân-ı Kerîm, pek çok hususiyete sahiptir. Bunların bir kısmını şöyle ifade etmek mümkündür: 1- Kur’ân-ı Kerîm, Rahmân olan ...