111 kayıt bulundu
Karşılaştır Yusuf Sûresi 61: Kardeşleri de: “Onu bizimle göndermesi için babasını iknâ etmeye çalışacağız; evet, bir yolunu bulup bunu mutlaka başaracağız” dediler.
قَالُوا سَنُرَاوِدُ عَنْهُ اَبَاهُ وَاِنَّا لَفَاعِلُونَ ﴿٦١﴾
Kâlû senurâvidu ‘anhu ebâhu ve-innâ lefâ’ilûn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 62: Yûsuf, hizmetçilerine şöyle dedi: “Onların ödedikleri erzak bedellerini de yüklerinin içine koyun; umulur ki evlerine varıp yüklerini açtıklarında bunun farkına varırlar da belki daha istekli ve güven içinde bize tekrar gelirler.”
وَقَالَ لِفِتْيَانِهِ اجْعَلُوا بِضَاعَتَهُمْ ف۪ي رِحَالِهِمْ لَعَلَّهُمْ يَعْرِفُونَهَٓا اِذَا انْقَلَبُٓوا اِلٰٓى اَهْلِهِمْ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ ﴿٦٢﴾
Vekâle lifityânihi-c’alû bidâ’atehum fî rihâlihim le’allehum ya’rifûnehâ iżâ-nkalebû ilâ ehlihim le’allehum yerci’ûn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 63: Yûsuf’un kardeşleri babalarının yanına döner dönmez: “Sevgili babamız! Bir daha erzak almamız bize yasaklandı. Ne olur, kardeşimizi bizimle beraber gönder ki tekrar erzak alabilelim. Merak etme, biz onu elbette gözümüz gibi koruruz” dediler.
فَلَمَّا رَجَعُٓوا اِلٰٓى اَب۪يهِمْ قَالُوا يَٓا اَبَانَا مُنِعَ مِنَّا الْكَيْلُ فَاَرْسِلْ مَعَنَٓا اَخَانَا نَكْتَلْ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ ﴿٦٣﴾
Felemmâ race’û ilâ ebîhim kâlû yâ ebânâ muni’a minnâ-lkeylu feersil me’anâ eḣânâ nektel ve-innâ lehu lehâfizûn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 64: Yâkub dedi ki: “Daha önce kardeşi Yûsuf’u size güvenip nasıl emânet ettiysem, şimdi onu da aynı şekilde size emânet edeyim, öyle mi?! Şunu bilin ki, ben onu size değil, Allah’a emânet ediyorum. Çünkü Allah, koruyup gözetenlerin en hayırlısı ve merhamet edenlerin en yücesidir!”
قَالَ هَلْ اٰمَنُكُمْ عَلَيْهِ اِلَّا كَمَٓا اَمِنْتُكُمْ عَلٰٓى اَخ۪يهِ مِنْ قَبْلُۜ فَاللّٰهُ خَيْرٌ حَافِظًاۖ وَهُوَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ ﴿٦٤﴾
Kâle hel âmenukum ‘aleyhi illâ kemâ emintukum ‘alâ eḣîhi min kabl(u)(s) fa(A)llâhu ḣayrun hâfizâ(an)(c) ve huve erhamu -rrâhimîn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 65: Yüklerini açınca ödedikleri erzak bedellerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. Çok sevindiler ve: “Baba, baba!” dediler, “başka ne isteyebiliriz ki? Bak, ödediğimiz erzak bedeli bize geri verilmiş. Bununla yine ailemize erzak getirir, eğer bizimle gönderirsen kardeşimizi korur, hem de bir deve yükü fazla erzak alırız. Öyle cömert bir insandan pek kolay bir alım olacak bu!”
وَلَمَّا فَتَحُوا مَتَاعَهُمْ وَجَدُوا بِضَاعَتَهُمْ رُدَّتْ اِلَيْهِمْۜ قَالُوا يَٓا اَبَانَا مَا نَبْغ۪يۜ هٰذِه۪ بِضَاعَتُنَا رُدَّتْ اِلَيْنَاۚ وَنَم۪يرُ اَهْلَنَا وَنَحْفَظُ اَخَانَا وَنَزْدَادُ كَيْلَ بَع۪يرٍۜ ذٰلِكَ كَيْلٌ يَس۪يرٌ ﴿٦٥﴾
Velemmâ fetehû metâ’ahum vecedû bidâ’atehum ruddet ileyhim(s) kâlû yâ ebânâ mâ nebġî(s) hâżihi bidâ’atunâ ruddet ileynâ(s) venemîru ehlenâ venahfezu eḣânâ venezdâdu keyle ba’îr(in)(s) żâlike keylun yesîr(un)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 66: Bunun üzerine babaları: “Kuşatılıp tamâmen çâresiz kalmadıkça, mutlaka onu bana geri getireceğinize dair Allah’a yemin edip kesin söz vermediğiniz takdirde onu sizinle asla göndermem.” Yemin edip söz vermeleri üzerine de: “Bakın, bu söylediklerimize Allah şâhittir ve her şey ancak O’nun izniyle olur” dedi.
قَالَ لَنْ اُرْسِلَهُ مَعَكُمْ حَتّٰى تُؤْتُونِ مَوْثِقًا مِنَ اللّٰهِ لَتَأْتُنَّن۪ي بِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ يُحَاطَ بِكُمْۚ فَلَمَّٓا اٰتَوْهُ مَوْثِقَهُمْ قَالَ اللّٰهُ عَلٰى مَا نَقُولُ وَك۪يلٌ ﴿٦٦﴾
Kâle len ursilehu me’akum hattâ tu/tûni mevśikan mina(A)llâhi lete/tunnenî bihi illâ en yuhâta bikum(s) felemmâ âtevhu mevśikahum kâla(A)llâhu ‘alâ mâ nekûlu vekîl(un)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 67: Onlara şunu söyledi: “Oğullarım! Mısır’a hepiniz aynı kapıdan girmeyin; ayrı ayrı kapılardan girin. Gerçi, ne yapsam da, Allah’tan başınıza gelecek hiçbir şeyi sizden savamam. Çünkü mutlak mânada hüküm ve takdir Allah’ındır. Ben yalnızca O’na dayanıp güvenirim. Kendisine dayanıp güvenecek bir güç arayan herkes de sadece O’na dayanıp güvensinler.”
وَقَالَ يَا بَنِيَّ لَا تَدْخُلُوا مِنْ بَابٍ وَاحِدٍ وَادْخُلُوا مِنْ اَبْوَابٍ مُتَفَرِّقَةٍۜ وَمَٓا اُغْن۪ي عَنْكُمْ مِنَ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍۜ اِنِ الْحُكْمُ اِلَّا لِلّٰهِۜ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُۚ وَعَلَيْهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ ﴿٦٧﴾
Vekâle yâ beniyye lâ tedḣulû min bâbin vâhidin vedḣulû min ebvâbin muteferrika(tin)(s) vemâ uġnî ‘ankum mina(A)llâhi min şey-/(in)(s) ini-lhukmu illâ li(A)llâh(i)(s) ‘aleyhi tevekkelt(u)(s) ve’aleyhi felyetevekkeli-lmutevekkilûn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 68: Onlar babalarının emrettiği şekilde Mısır’a girdiler. Fakat bu tedbir, Allah’ın onlar için yazdığı hiçbir şeyi kendilerinden uzaklaştıramadı. Ancak Yâkub, evlatlarını korumak maksadıyla içindeki bir dileği yerine getirmiş oldu. Şüphesiz o, kendisine öğrettiğimiz husûsî bir ilim sahibiydi; fakat insanların çoğu bunu bilmez.
وَلَمَّا دَخَلُوا مِنْ حَيْثُ اَمَرَهُمْ اَبُوهُمْۜ مَا كَانَ يُغْن۪ي عَنْهُمْ مِنَ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا حَاجَةً ف۪ي نَفْسِ يَعْقُوبَ قَضٰيهَاۜ وَاِنَّهُ لَذُو عِلْمٍ لِمَا عَلَّمْنَاهُ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ۟ ﴿٦٨﴾
Velemmâ deḣalû min hayśu emerahum ebûhum mâ kâne yuġnî ‘anhum mina(A)llâhi min şey-in illâ hâceten fî nefsi ya’kûbe kadâhâ(c) ve-innehu leżû ‘ilmin limâ ‘allemnâhu velâkinne ekśera-nnâsi lâ ya’lemûn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 69: Kardeşleri, Yûsuf’un huzuruna çıktıklarında o öz kardeşi Bünyamin’i yanına aldı, onunla bir süre baş başa kaldı ve ona: “Ben, senin kardeşin Yûsuf’um; onların daha önce yaptıklarına üzülme!” dedi.
وَلَمَّا دَخَلُوا عَلٰى يُوسُفَ اٰوٰٓى اِلَيْهِ اَخَاهُ قَالَ اِنّ۪ٓي اَنَا۬ اَخُوكَ فَلَا تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿٦٩﴾
Velemmâ deḣalû ‘alâ yûsufe âvâ ileyhi eḣâh(u)(s) kâle innî enâ eḣûke felâ tebte-is bimâ kânû ya’melûn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 70: Yûsuf onların yüklerini hazırlattığı sırada, su kabını öz kardeşinin yükü içine koydu. Sonra bir dellal onların arkasından: “Ey kâfile! Durun! Siz kesinlikle hırsızsınız” diye bağırdı.
فَلَمَّا جَهَّزَهُمْ بِجَهَازِهِمْ جَعَلَ السِّقَايَةَ ف۪ي رَحْلِ اَخ۪يهِ ثُمَّ اَذَّنَ مُؤَذِّنٌ اَيَّتُهَا الْع۪يرُ اِنَّكُمْ لَسَارِقُونَ ﴿٧٠﴾
Felemmâ cehhezehum bicehâzihim ce’ale-ssikâyete fî rahli eḣîhi śümme eżżene mu-eżżinun eyyetuhâ-l’îru innekum lesârikûn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 71: Yâkub’un oğulları hemen geriye, gelenlere dönüp: “Neyi kaybettiniz, ne arıyorsunuz?” diye sordular.
قَالُٓوا وَاَقْبَلُوا عَلَيْهِمْ مَاذَا تَفْقِدُونَ ﴿٧١﴾
Kâlû veakbelû ‘aleyhim mâżâ tefkidûn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 72: Dediler ki: “Kralın su kabını kaybettik, onu arıyoruz. Onu bulup getirene bir deve yükü erzak var. Ben buna kefîlim.”
قَالُوا نَفْقِدُ صُوَاعَ الْمَلِكِ وَلِمَنْ جَٓاءَ بِه۪ حِمْلُ بَع۪يرٍ وَاَنَا۬ بِه۪ زَع۪يمٌ ﴿٧٢﴾
Kâlû nefkidu suvâ’a-lmeliki velimen câe bihi himlu ba’îrin ve enâ bihi ze’îm(un)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 73: Yâkub’un oğulları: “Vallahi, siz de kesinlikle biliyorsunuz ki, biz buraya bozgunculuk çıkarmak için gelmedik. Biz hırsız da değiliz” dediler.
قَالُوا تَاللّٰهِ لَقَدْ عَلِمْتُمْ مَا جِئْنَا لِنُفْسِدَ فِي الْاَرْضِ وَمَا كُنَّا سَارِق۪ينَ ﴿٧٣﴾
Kâlû te(A)llâhi lekad ‘alimtum mâ ci/nâ linufside fî-l-ardi vemâ kunnâ sârikîn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 74: Kralın adamları: “Peki, yalan söylüyorsanız, bu yaptığınızın cezası nedir?” diye sordular.
قَالُوا فَمَا جَزَٓاؤُ۬هُٓ اِنْ كُنْتُمْ كَاذِب۪ينَ ﴿٧٤﴾
Kâlû femâ cezâuhu in kuntum kâżibîn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 75: Onlar da: “Bizim kanunlarımıza göre bunun cezası, çalınan su kabı kimin yükünde bulunursa, o kişinin köle olarak alıkonmasıdır. İşte hırsızlık yapan zâlimleri biz böyle cezalandırırız” diye cevap verdiler.
قَالُوا جَزَٓاؤُ۬هُ مَنْ وُجِدَ ف۪ي رَحْلِه۪ فَهُوَ جَزَٓاؤُ۬هُۜ كَذٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِم۪ينَ ﴿٧٥﴾
Kâlû cezâuhu men vucide fî rahlihi fehuve cezâuh(u)(c) keżâlike neczî-zzâlimîn(e)


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/05/enam-suresinin-149-ayeti-ne-anlatiyor-195397-m.jpg
Enâm Suresinin 149. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ فَلِلّٰهِ الْحُجَّةُ الْبَالِغَةُۚ فَلَوْ شَٓاءَ لَهَدٰيكُمْ اَجْمَع۪ينَ De ki: “En üstün delil yalnızca Allah’ındı ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/05/enam-suresinin-145-ayeti-ne-anlatiyor-195379-m.jpg
Enâm Suresinin 145. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ لَٓا اَجِدُ ف۪ي مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيَّ مُحَرَّمًا عَلٰى طَاعِمٍ يَطْعَمُهُٓ اِلَّٓا اَنْ يَكُونَ مَيْتَةً اَوْ دَمًا م ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/05/enam-suresinin-141-ayeti-ne-anlatiyor-195344-m.jpg
Enâm Suresinin 141. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: وَهُوَ الَّذ۪ٓي اَنْشَاَ جَنَّاتٍ مَعْرُوشَاتٍ وَغَيْرَ مَعْرُوشَاتٍ وَالنَّخْلَ وَالزَّرْعَ مُخْتَلِفًا اُكُلُهُ وَالزَّي ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/05/elinin-emegi-ile-gecinmek-ile-ilgili-ayet-195339.jpg
Elinin Emeği İle Geçinmek İle İlgili Ayet

“Cuma namazı bittikten sonra yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lutfundan nasîbinizi arayın!” (Cuma sûresi ( 62),10) Dinimizde çalışmak görev, kazanmak ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/05/enam-suresinin-132-ayeti-ne-anlatiyor-195306-m.jpg
Enâm Suresinin 132. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: وَلِكُلٍّ دَرَجَاتٌ مِمَّا عَمِلُواۜ وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ Herkesin amellerine göre dereceleri vard ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2022/08/kurani-kerimin-ozellikleri-maddeler-halinde-188322-m.jpg
Kuran'ı Kerim'in Özellikleri Maddeler Halinde

Ebedî bir mûcize olan Kur’ân-ı Kerîm, pek çok hususiyete sahiptir. Bunların bir kısmını şöyle ifade etmek mümkündür: 1- Kur’ân-ı Kerîm, Rahmân olan ...