Meal | Sure | Ayet | Karşılaştır |
---|---|---|---|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 46 | “O, hem beşikte hem yetişkin halde iken insanlara ilâhî gerçekleri anlatacak ve sâlihlerden olacaktır.” |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 47 | Meryem: “Rabbim! Bana bir erkek eli değmemişken benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Rabbi de: “İşte Allah, dilediğini böyle yaratır. O, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece «Ol!» der, o da hemen oluverir” buyurdu. |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 48 | Allah İsa’ya okuyup yazmayı, hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretecek. |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 49 | Allah onu İsrâiloğulları’na peygamber olarak gönderecek, o da onlara şöyle diyecek: “Şüphesiz ben size Rabbinizden büyük bir mûcize getirdim: Size çamurdan kuş sûretinde bir şey yapıp ona üfleyeceğim, o da Allah’ın izniyle gerçek kuş olacak. Allah’ın izniyle anadan doğma körleri ve alaca hastalarını iyileştireceğim. Yine Allah’ın izniyle ölüleri dirilteceğim. Evlerinizde ne yiyip, neleri biriktirdiğizi size bir bir haber vereceğim. Eğer inanmak isterseniz bunda sizin için kesin bir delil vardır.” |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 50 | “Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak için gönderildim. Size Rabbiniz’den açık bir mûcize getirdim. O halde Allah’a karşı gelmekten sakının bana itaat edin.” |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 51 | “Şüphesiz Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse artık O’na kulluk edin. İşte en doğru yol budur.” |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 52 | İsa onların inkâr edeceklerini sezince: “Allah’a dâvet yolunda benim yardımcılarım kim olacak?” dedi. Havârîler: “Allah yolunda yardımcıların biziz. Biz Allah’a inandık. Şâhid ol ki, bizler müslümanız!” dediler. |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 53 | Sözlerine şöyle devam ettiler: “Rabbimiz! İndirdiğin kitaba inandık ve gönderdiğin peygambere uyduk. Artık bizi gerçeğe şâhitlik edenlerle birlikte yaz.” |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 54 | Yahudiler İsa’yı gizlice öldürmek için tuzak kurdular, Allah da onların tuzaklarını boşa çıkardı. Allah, tuzakları bozanların en hayırlısıdır. |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 55 | O vakit Allah şöyle buyurdu: “Ey İsa! Seni vefat ettirip kendi yanıma yükselteceğim; inkârcıların kötülüklerinden ve çirkin iftiralarından seni uzak tutacağım; sana tâbi olanları kıyâmet gününe kadar kâfirlere üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak ve ben de dünyada iken anlaşamadığınız konularda aranızda hüküm vereceğim.” |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 56 | “İnkâr edenleri dünyada da âhirette de şiddetli bir şekilde cezalandıracağım. Onlar için hiçbir yardımcı olmayacaktır.” |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 57 | İman edip sâlih ameller yapanlara gelince, Allah onlara mükâfatlarını tam olarak verecektir. Çünkü Allah, zâlimleri sevmez. |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 58 | Sana anlattığımız bu gerçekler, senin peygamberliğini gösteren bir takım mucizeler olup öğüt ve hikmet dolu Kur’an’dandır. |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 59 | Allah katında İsa’nın yaratılmasındaki durum, Âdem’in durumu gibidir. Allah Âdem’i topraktan yarattı, sonra ona “Ol!” dedi, o da oluverdi. |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 60 | Bu konuda gerçek bilgi, sana Rabbinden gelmektedir; o halde sakın şüphe edenlerden olma! |
|
Müminûn suresinin 62. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 62. Ayet Arapça: ِ وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنْطِ ...
Teğâbün sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 18 âyettir. İsmini, 9. âyette geçen ve “aldanma, aldatma, kar-zarar” mânasına gelen اَلتَّغَابُنُ (teğâbün) k ...
Müminûn suresinin 53. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 53. Ayet Arapça: ِ فَتَقَطَّعُٓوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ زُبُرًاۜ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَ ...
Yâsîn sûresi, Mekke’de nâzil olmuştur. 83 âyettir. İsmini birinci âyette geçen يٰسٓ (Yâsîn) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 36, iniş sırasına gör ...
Müminûn suresinin 29. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 29. Ayet Arapça: ِ وَقُلْ رَبِّ اَنْزِلْن۪ي مُنْزَلًا مُبَارَكًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْمُ ...
Müminûn suresinin 21. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 21. Ayet Arapça: ِ وَاِنَّ لَكُمْ فِي الْاَنْعَامِ لَعِبْرَةًۜ نُسْق۪يكُمْ مِمَّا ف۪ي ...