Mâide Sûresi 8. Ayet Tefsiri


8 / 120


Mâide Sûresi Hakkında

Mâide sûresi 120 âyettir. Medine’de inmiştir. Sûre ismini, içinde “yemekli sofra” mânasındaki اَلْمَائِدَةُ (mâide) kelimesinin geçtiği 112. ayetten almaktadır. Esasında bu sûre İslâm nimetinin ikram edildiği ilâhî bir sofradır. Ayrıca bu sûreye, birinci âyetinde akidlerin yerine getirilmesi emredildiği için “Ukûd”, okuyanları azap meleklerinin elinden kurtaracağı için اَلْمُنْقِذَةُ (Münkıze), ve dinî hükümler çeşitli âyetlere serpiştirildiği için اَلْمُبَعْثِرَةُ (Muba‘sire) adları da verilmiştir. Bu sûre Hudeybiye anlaşmasından sonra, Hicret’in 6. senesinde veya 7. senesinin başlarında vahyolunmuştur. Mushaf tertîbine göre 5, nüzûl sırasına göre 110. sûredir.

Mâide Sûresi Konusu

Sûrede özetle şu mevzular ele alınmaktadır:

Müslümanların dinî, içtimaî, iktisadî ve siyasî hayatlarını tanzim eden düzenlemelere yer verilir. Bu bağlamda akitlerin yerine getirilmesi, Allah’ın hacla ve bunun dışındaki hususlarla ilgili koymuş olduğu dinî nişânelere saygı duyulması, Kâbe’ye gelen hacılara karşı girişilecek her türlü müdahalenin yasaklanması sözkonusu edilir. Haram ve helâl olan yiyeceklerle alakalı kesin hükümler konur. Bu hususta İslâm’dan önce mevcut olan yanlış telakki ve uygulamalar kaldırılır. Ehl-i kitabın kestiklerini yeme ve iffetli hür kadınlarıyla evlenme izni verilir. Abdest, gusül ve teyemmümle ilgili hükümler; isyan, toplumun huzurunu bozma, hırsızlık ve kısası gerektiren hususlarla ilgili cezalar bildirilir. İçki içmek, kumar oynamak, putlara tapmak, fal oklarıyla iş yapmak tamamen yasaklanır. Yemin kefareti açıklanır ve şâhitlikle alakalı yeni hükümlere yer verilir.

Hâkim duruma geçen müslümanlar, iktidarın kendilerini bozması tehlikesine karşı ikaz edilip, adâlete bağlı kalmaları, kendilerinden önce geçen kitap ehlinin hatalarına düşmemeleri, onları dost ve sırdaş edinmemeleri konusunda tekrar tekrar uyarılır. Bunu başarabilmek için de Allah ve Rasûlü’nün öğrettiklerini, emir ve yasaklarını titizlikle gözetmeleri emredilir.

Yahudiler, ısrarla sürdürdükleri yanlış tavırlarına karşı ikaz edilir ve sırat-ı müstakim olan İslâm yoluna tabi olmaya çağrılır. Hz. Âdem’in iki oğlunun kıssası bağlamında Hz. Peygamber Efendimiz ve ashâbı hakkında öldürme planlarından vazgeçilmesi ve Allah katında insanın hayatının ehemmiyeti hususuna özel bir vurgu yapılır. Aynı şekilde Hıristiyanların da içine düştükleri yanlış inançlar açıkça belirtilerek, onlara da Allah Resûlü (s.a.s.)’in rehberliğini kabul etmeleri konusunda uyarıda bulunulur. İşin ciddiyetini göstermek üzere de kıyamet gününde peygamberlerin bile zor anlar yaşayacağı ilâhî hesaptan bir tablo arzedilir. Netice olarak bütün insanlar göklerin, yerin ve her şeyin sahibi olan Allah’a kulluğa davet edilir.

Mâide Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada 5., iniş sırasına göre 112. sûredir. Fetih sûresinden sonra, Tevbe’den önce Medine’de nâzil olmuştur. Medine döneminde bir defada indiğine ve son inen sûrelerden olduğuna dair rivayetler bulunmakla birlikte (Tirmizî, “Tefsîr”, 6/20; Müsned, II, 176; VI, 455; Hâkim, Müstedrek, II, 311), bu rivayetlerin gerek sûrenin ihtiva ettiği konulara gerekse sûre içindeki âyetlerin iniş sebebiyle ilgili bilgilere uygun düşmediğini savunan Ateş’e göre sûre, Medine döneminde uzun bir zaman dilimi içerisinde peyderpey inmiş, ancak Hz. Peygamber’in hayatının sonlarında tertip edilmiş olması sebebiyle tamamının bir defada indiği sanılarak bu rivayetler ortaya çıkmıştır (II, 448). Gösterilen gerekçeler incelendiğinde bu görüşün daha isabetli olduğu anlaşılmaktadır.

Mâide Sûresi Fazileti

Görüldüğü üzere Mâide sûresi müslümanların dinî, içtimaî, iktisadî ve siyasî hayatlarını tanzim eden pek çok düzenlemelere yer veren mühim sûrelerden biridir. Bu açıdan büyük bir fazilete sahiptir. Hz. Aişe (r.a.): “Mâide sûresi nüzûl bakımından son inen sûrelerdendir. Şu halde onda bulduğunuz helâlleri helâl, haramları da haram tutunuz” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 188) demektedir. Abdullah b. Amr b. Âs ise: “Nebi (s.a.s.) bine­ği üzerinde iken ona Mâide sûresi indi. Binek taşıyamadı, bunun üzerine Efendimiz bineğinden indi” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 176) diyerek sûrenin önemini ve dindeki ağırlığını vurgular.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ لِلّٰهِ شُهَدَٓاءَ بِالْقِسْطِۘ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ عَلٰٓى اَلَّا تَعْدِلُواۜ اِعْدِلُوا۠ هُوَ اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰىۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿٨﴾
Karşılaştır 8: Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan ve adâletle şâhitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz öfke, sakın sizi adâletsiz davranmaya sevketmesin! Adâletli olun; takvâya en uygunu, en yakışanı budur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdârdır.

TEFSİR:

Âyet-i kerîme Allah’ın rızâsını kazanmak için hakkı ayakta tutmayı, doğrunun yanında, haksızın karşısında yer almayı, dost veya düşman kimin hakkında olursa olsun şâhitliği de adâletle yapmayı emretmektedir. Aynı husus biraz değişik ifadelerle Nisâ 4/135. âyette de geçmişti. Fakat orada maksat daha çok sevgi ve iltimas yerlerinde adâleti gözetmek; kendisi ve ana, baba, akrabalar gibi sevdikleri aleyhinde bile olsa doğruyu itiraf edip adâleti yerine getirmekti. Bu âyette maksat ise düşmanlık ve nefret yerlerinde adâleti gözetmek, düşmanın lehinde bile hak ve adâletin gereğini yerine getirmektir. Orada iç siyâset, burada ise dış siyasetle alakalı bir yönlendirme yapılmıştır. O halde mü’minlerin vazifesi, İslâm toplumu içinde ve İslâm toplumunun diğer toplumlarla münâsebetlerinde haksızlığı ortadan kaldırarak, hakkı ve adâleti yerine getirmektir. Çünkü Kur’an’ın ana esaslarından biri, adâlet ilkesine dayalı ve hukukun üstünlüğünün kabul edildiği sosyal bir düzen kurmaktır. Bunu başarabilmek için fertlerin takvâ ölçüleri içinde yetiştirilmesi, onlara Allah’ın bütün yaptıklarından haberdar olduğu inancının yerleştirilmesi ve her şeyden önce bir takvâ toplumunun inşa edilmesi gerekmektedir. Bu takvâ toplumunun temelini, küfürden uzak durup iman ve salih amellere devam etmek oluşturur:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-105-ayeti-ne-anlatiyor-194854-m.jpg
Maide Suresinin 105. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْۚ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْۜ اِلَى اللّٰهِ مَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-100-ayeti-ne-anlatiyor-194841-m.jpg
Maide Suresinin 100. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ لَا يَسْتَوِي الْخَب۪يثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ اَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَب۪يثِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْب ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-90-ayeti-ne-anlatiyor-194828.jpg
Maide Suresinin 90. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/nisa-suresi-100-ayet-ne-anlatiyor-ve-inis-sebebi-nedir-194825-m.jpg
Nisa Suresi 100. Ayet Ne Anlatıyor ve İniş Sebebi Nedir?

Nisâ sûresi Medine’de nâzil olmuştur, 176 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “kadınlar” mânasına gelen اَلنِّسَاءُ (Nisâ) kelimesinden alır. A ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/hucurat-suresinin-tefsiri-194812-m.jpg
Hucurât Suresinin Tefsiri

Hucurât sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 18 âyettir. İsmini, 4. âyette geçen ve “odalar” mânasına gelen اَلْحُجُرَاتُ (hucurât) kelimesinden alır. Bu ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-88-ayeti-ne-anlatiyor-194799-m.jpg
Maide Suresinin 88. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: وَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُ حَلَالًا طَيِّبًاۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذ۪ٓي اَنْتُمْ بِه۪ مُؤْمِنُونَ Allah’ın siz ...