Mâide Sûresi 33. Ayet Tefsiri


33 / 120


Mâide Sûresi Hakkında

Mâide sûresi 120 âyettir. Medine’de inmiştir. Sûre ismini, içinde “yemekli sofra” mânasındaki اَلْمَائِدَةُ (mâide) kelimesinin geçtiği 112. ayetten almaktadır. Esasında bu sûre İslâm nimetinin ikram edildiği ilâhî bir sofradır. Ayrıca bu sûreye, birinci âyetinde akidlerin yerine getirilmesi emredildiği için “Ukûd”, okuyanları azap meleklerinin elinden kurtaracağı için اَلْمُنْقِذَةُ (Münkıze), ve dinî hükümler çeşitli âyetlere serpiştirildiği için اَلْمُبَعْثِرَةُ (Muba‘sire) adları da verilmiştir. Bu sûre Hudeybiye anlaşmasından sonra, Hicret’in 6. senesinde veya 7. senesinin başlarında vahyolunmuştur. Mushaf tertîbine göre 5, nüzûl sırasına göre 110. sûredir.

Mâide Sûresi Konusu

Sûrede özetle şu mevzular ele alınmaktadır:

Müslümanların dinî, içtimaî, iktisadî ve siyasî hayatlarını tanzim eden düzenlemelere yer verilir. Bu bağlamda akitlerin yerine getirilmesi, Allah’ın hacla ve bunun dışındaki hususlarla ilgili koymuş olduğu dinî nişânelere saygı duyulması, Kâbe’ye gelen hacılara karşı girişilecek her türlü müdahalenin yasaklanması sözkonusu edilir. Haram ve helâl olan yiyeceklerle alakalı kesin hükümler konur. Bu hususta İslâm’dan önce mevcut olan yanlış telakki ve uygulamalar kaldırılır. Ehl-i kitabın kestiklerini yeme ve iffetli hür kadınlarıyla evlenme izni verilir. Abdest, gusül ve teyemmümle ilgili hükümler; isyan, toplumun huzurunu bozma, hırsızlık ve kısası gerektiren hususlarla ilgili cezalar bildirilir. İçki içmek, kumar oynamak, putlara tapmak, fal oklarıyla iş yapmak tamamen yasaklanır. Yemin kefareti açıklanır ve şâhitlikle alakalı yeni hükümlere yer verilir.

Hâkim duruma geçen müslümanlar, iktidarın kendilerini bozması tehlikesine karşı ikaz edilip, adâlete bağlı kalmaları, kendilerinden önce geçen kitap ehlinin hatalarına düşmemeleri, onları dost ve sırdaş edinmemeleri konusunda tekrar tekrar uyarılır. Bunu başarabilmek için de Allah ve Rasûlü’nün öğrettiklerini, emir ve yasaklarını titizlikle gözetmeleri emredilir.

Yahudiler, ısrarla sürdürdükleri yanlış tavırlarına karşı ikaz edilir ve sırat-ı müstakim olan İslâm yoluna tabi olmaya çağrılır. Hz. Âdem’in iki oğlunun kıssası bağlamında Hz. Peygamber Efendimiz ve ashâbı hakkında öldürme planlarından vazgeçilmesi ve Allah katında insanın hayatının ehemmiyeti hususuna özel bir vurgu yapılır. Aynı şekilde Hıristiyanların da içine düştükleri yanlış inançlar açıkça belirtilerek, onlara da Allah Resûlü (s.a.s.)’in rehberliğini kabul etmeleri konusunda uyarıda bulunulur. İşin ciddiyetini göstermek üzere de kıyamet gününde peygamberlerin bile zor anlar yaşayacağı ilâhî hesaptan bir tablo arzedilir. Netice olarak bütün insanlar göklerin, yerin ve her şeyin sahibi olan Allah’a kulluğa davet edilir.

Mâide Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada 5., iniş sırasına göre 112. sûredir. Fetih sûresinden sonra, Tevbe’den önce Medine’de nâzil olmuştur. Medine döneminde bir defada indiğine ve son inen sûrelerden olduğuna dair rivayetler bulunmakla birlikte (Tirmizî, “Tefsîr”, 6/20; Müsned, II, 176; VI, 455; Hâkim, Müstedrek, II, 311), bu rivayetlerin gerek sûrenin ihtiva ettiği konulara gerekse sûre içindeki âyetlerin iniş sebebiyle ilgili bilgilere uygun düşmediğini savunan Ateş’e göre sûre, Medine döneminde uzun bir zaman dilimi içerisinde peyderpey inmiş, ancak Hz. Peygamber’in hayatının sonlarında tertip edilmiş olması sebebiyle tamamının bir defada indiği sanılarak bu rivayetler ortaya çıkmıştır (II, 448). Gösterilen gerekçeler incelendiğinde bu görüşün daha isabetli olduğu anlaşılmaktadır.

Mâide Sûresi Fazileti

Görüldüğü üzere Mâide sûresi müslümanların dinî, içtimaî, iktisadî ve siyasî hayatlarını tanzim eden pek çok düzenlemelere yer veren mühim sûrelerden biridir. Bu açıdan büyük bir fazilete sahiptir. Hz. Aişe (r.a.): “Mâide sûresi nüzûl bakımından son inen sûrelerdendir. Şu halde onda bulduğunuz helâlleri helâl, haramları da haram tutunuz” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 188) demektedir. Abdullah b. Amr b. Âs ise: “Nebi (s.a.s.) bine­ği üzerinde iken ona Mâide sûresi indi. Binek taşıyamadı, bunun üzerine Efendimiz bineğinden indi” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 176) diyerek sûrenin önemini ve dindeki ağırlığını vurgular.

اِنَّمَا جَزٰٓؤُا الَّذ۪ينَ يُحَارِبُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَادًا اَنْ يُقَتَّلُٓوا اَوْ يُصَلَّبُٓوا اَوْ تُقَطَّعَ اَيْد۪يهِمْ وَاَرْجُلُهُمْ مِنْ خِلَافٍ اَوْ يُنْفَوْا مِنَ الْاَرْضِۜ ذٰلِكَ لَهُمْ خِزْيٌ فِي الدُّنْيَا وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۙ ﴿٣٣﴾
Karşılaştır 33: Allah ve Rasûlü’ne karşı savaş açanların ve silahlı eylemlerle yeryüzünde fitne fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ya öldürülmek veya asılmak yahut el ve ayaklarının çapraz kesilmesi ya da bulundukları yerden sürgün edilmektir. Dünyada onların cezası böyle bir rezilliktir; âhirette de onlar için pek büyük bir azap vardır.

TEFSİR:

Kaynaklarda bu âyetle alakalı birkaç iniş sebebi zikredilir. Bunlardan sahih hadis kaynaklarında zikredilen bir rivayet şöyledir:

Ukl veya Ureyne kabilesinden bir topluluk, Resûlullah (s.a.v.)’in huzuruna gelmişlerdi. Medine’nin havasından etkilenerek rahatsız oldular. Bunun üzerine Peygamberimiz onlara süt veren bir takım develeri tahsis edip, onlardan faydalanmalarını, sütlerinden içmelerini istedi. Bunun üzerine onlar da kalkıp gittiler. Sağlıklarına kavuştukları vakit, Peygamberimiz’in tayin ettiği çobanı öldürdüler. Davarları önlerine katıp götürdüler. Sabah erken vakitte onların bu yaptıkları Allah Resûlü’ne ulaşınca, o da arkalarına takipçi gönderdi. Güneş yükseldiği sırada yakalanıp getirildiler. Peygamberimizin emri üzere el ve ayakları kesildi, gözleri çıkarıldı. Medine’nin kara taşlığına bırakıldılar. Su istiyorlar, onlara su verilmiyor­du. Bu hâdiseyi Enes b. Malik’ten rivayet eden Ebu Kılâbe şöyle demiştir: İşte bun­lar, hırsızlık yapmışlar, adam öldürmüşler, iman ettikten sonra kâfir olmuşlar, Al­lah’a ve Rasûlü’ne karşı savaş açmışlardır. (Ebû Dâvûd, Hudûd 3/4364; Buhârî, Tefsir 5/5; Müslim, Kasâme 9) Bu olay üzerine bu âyet-i kerîme nâzil olarak (bk. Ebû Dâvûd, Hudûd 3/4366) Allah ve Rasûlü’ne isyan edip onların buyruklarına karşı savaş açan ve yeryüzünde fesat çıkaranlara ne tür cezalar verileceğini beyân etmiştir.

Allah ve Rasûlü’ne savaş açanlar ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak için koşanlardan maksat, Allah ve Rasûlü’nün koyduğu kanunlara karşı düşmanca tavır alıp meşrû niza­ma karşı çıkan; insanları Allah yolundan uzaklaştıracak faaliyetlerde bulu­nan; hırsızlık, eşkıyalık ve kanunsuzluk yapan, yol kesip insanlara kor­ku salan, halkın emniyet ve asayişini bozup canlarına, mallarına veya namusları­na tecavüz eden kimseler veya bu nevi suçları örgütlenerek yapanlardır. Bunlar gayri müslimlerden olabileceği gibi müslümanlardan da olabilir. Fesad çıkarılan yerden maksat ise İslâm devletinin hâkim olduğu yerler ve anlaşma yaptığı ülkelerdir.

Yukarıda bahsedilen suçları işleyenlere, işledikleri suç nispetinde verilecek cezalar âyet-i kerîmede şöyle sıralanmaktadır:

    Öldürülmeleri: Bu kimseler eğer Sadece öldürme suçunu işlemişlerse had gereği olarak asılmaksızın sadece öldürülürler. Ölenin vârisleri affetseler bile bu affa îtibar edilmez. Çünkü bu ceza, şahısların değil şerîatın hakkıdır.

    Eğer yol kesenler, hem insan öldürür hem de mal gaspederlerse, bu takdirde cezaları ölümle birlikte bir de asılmalarıdır. Suçlular diri veya öldürüldükten sonra asılmaları konusunda görüş ayrılığı vardır. Fakat onları diri olarak asmanın, başkalarını aynı suçu işlemekten vazgeçirmede daha tesirli ve daha caydırıcı olacağı kesindir.

    El ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi: Eğer bozguncular yol keserek bir müslüman veya zımmînin kendisini öldürmeksizin sadece malını gaspederlerse sağ elleri bilekten, sol ayakları da topuk kemiğinden kesilir. Ellerinin kesilmesi malı gaspetmeleri, ayaklarının kesilmesi ise yol güvenliğinde tedirginlik meydana getirmeleri sebebiyledir.

    Bulundukları yerden sürülmeleri veya hapsedilmeleri: Bozguncular, korkutma ve bozgunculuk yapmaya çalışmak dışında bir şey yapmamışlarsa yani cana kıymamış ve mal gaspetmemişlerse, cezaları bulundukları yerden sürgün edilmelidir. Âlimlerin çoğu bunu “hapsetmek” olarak anlamışlardır. Çünkü ancak hapsetmek suretiyle o kişinin belâsından insanları emniyete almak mümkün olabilir. Sürgün edildiği takdirde, gittiği yerde de bu tür bozgunculuk ve eşkıyalık yapabilir.  Ayrıca hapis de, suç işleyenin kötülüğünü halktan uzaklaştırmak olduğu için de bir çeşit sürgün sayılır.

Sözkonusu edilen bu cezaların uygulanmasında şöyle bir istisna yapılmaktadır:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-105-ayeti-ne-anlatiyor-194854-m.jpg
Maide Suresinin 105. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْۚ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْۜ اِلَى اللّٰهِ مَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-100-ayeti-ne-anlatiyor-194841-m.jpg
Maide Suresinin 100. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ لَا يَسْتَوِي الْخَب۪يثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ اَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَب۪يثِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْب ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-90-ayeti-ne-anlatiyor-194828.jpg
Maide Suresinin 90. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/nisa-suresi-100-ayet-ne-anlatiyor-ve-inis-sebebi-nedir-194825-m.jpg
Nisa Suresi 100. Ayet Ne Anlatıyor ve İniş Sebebi Nedir?

Nisâ sûresi Medine’de nâzil olmuştur, 176 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “kadınlar” mânasına gelen اَلنِّسَاءُ (Nisâ) kelimesinden alır. A ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/hucurat-suresinin-tefsiri-194812-m.jpg
Hucurât Suresinin Tefsiri

Hucurât sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 18 âyettir. İsmini, 4. âyette geçen ve “odalar” mânasına gelen اَلْحُجُرَاتُ (hucurât) kelimesinden alır. Bu ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-88-ayeti-ne-anlatiyor-194799-m.jpg
Maide Suresinin 88. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: وَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُ حَلَالًا طَيِّبًاۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذ۪ٓي اَنْتُمْ بِه۪ مُؤْمِنُونَ Allah’ın siz ...