İsrâ Sûresi 82. Ayet Tefsiri


82 / 111


İsrâ Sûresi Hakkında

İsrâ sûresi Mekke’de inmiştir. 111 âyettir. Sûre ismini, birinci âyette geçen ve “gece yürütmek” mânasına gelen اَلإسْرَاءُ (isrâ) kelimesinden alır. Bu kelime, Resûlullah (s.a.s.)’in Mirâç gecesi Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya geceleyin götürülmesini beyân eder. Sûrenin bundan başka Allah’ı bütün noksan sıfatlardan tenzîh ederek başlaması sebebiyle سُبْحَانَ (Sübhân) ve İsrâiloğulları’nın iki defa sürgün edilmelerinden bahsetmesi sebebiyle de بَن۪يۤ اِسْرَاۤء۪يلَ  (Benî İsrâîl) gibi isimleri vardır. Mushaf tertîbine göre 17, nüzûl sırasına göre 50. sûredir.

İsrâ Sûresi Konusu

İsrâ sûresi ağırlıklı olarak Resûlullah (s.a.s.)’in İsrâ mûcizesinden ve Miraç gecesi Efendimize verilmiş olup İslâm’ın esasını teşkil eden bir kısım dinî ve ahlâkî tâlimatlardan bahseder. Bununla birlikte İsrâiloğulları’nın fıtratı ve isyan edip fitne çıkarmaları sebebiyle iki defa sürgüne gönderilmeleri; Yüce Allah'ın varlığına, birliğine ve kudretine dair deliller; Peygamber Efendimizin risâleti, Kur’ân-ı Kerîm’in mûcize oluşu ve bir kısım hususiyetleri üzerinde durulur. Sûrenin muhtevâsına uygun bir tarzda Hz. Âdem ile İblîs ve Hz. Mûsâ ile Firavun kıssalarından kısa kısa kesitler sunulur. Ayrıca mü’minlerin ve kâfirlerin âhiretteki durumları beyân edilir. Son olarak da tekrar Kur’ân-ı Kerîm’in, ona tâzimin, namazın, dua ve hamdin ehemmiyeti dikkatlere arz edilir.

İsrâ Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada on yedinci, iniş sırasına göre ellinci sûredir. Kasas sûresinden sonra, Yûnus sûresinden önce Mekke döneminde inmiştir. 26, 32-33, 60, 73-74, 80, 107-111. âyetlerle diğer bazılarının Medine’de indiği yolunda değişik rivayetler varsa da, büyük ihtimalle tamamı Mekke’de nâzil olmuştur. İbn Âşûr, bu rivayetlerin, söz konusu âyetlerin içerdiği hükümlerin Medine dönemindekilerin muhtevasını hatırlatmasından ileri gelmiş olabileceğini, fakat bunun sağlam bir gerekçe olmadığını ifade eder (XV, 6).

İsrâ Sûresi Fazileti

Hz. Aişe’nin bildirdiğine göre, Resûl-i Ekrem  (s.a.s.)’in her gece İsrâ sûresiyle Zümer sûresini okur, bunları okumadan uyumazdı. (Tirmizî, Deavât 22)

 Abdullah b. Mesud (r.a.) İsrâ, Kehf ve Meryem sûreleri hakkında şöyle derdi: “Bu sûreler ilk inen sûrelerdendir ve bunlar benim ilk öğrendiğim sûreler arasında yer alır.” (Buhârî, Tefsir 17)

وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْاٰنِ مَا هُوَ شِفَٓاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِن۪ينَۙ وَلَا يَز۪يدُ الظَّالِم۪ينَ اِلَّا خَسَارًا ﴿٨٢﴾
Karşılaştır 82: Biz Kur’an’ı mü’minlere şifa ve rahmet olarak indiriyoruz. O, zâlimlerin ise ancak ziyânını artırır.

TEFSİR:

Kur’ân-ı Kerîm, kendine iman edip gösterdiği yoldan gidenler için şifa ve rahmettir. Bir mânada dünya türlü türlü hastalık, belâ ve sıkıntılarla dolu bir hastaneye, Resûl-i Ekrem (s.a.s.) hâzik bir doktora, Kur’ân-ı Kerîm de şifa veren bir eczaneye benzetilir. Buna göre Kur’ân-ı Kerîm, fert ve toplum hayatımızı sarmış olan küfür, şirk, zulüm, haksızlık, câhillik, taklit, bağnazlık gibi her türlü ahlâkî, içtimâî ve ruhî hastalıklara şifa olacak önemli prensipler koymaktadır. Onun tavsiye buyurduğu ilaçları kullananlar hastalıktan kurtulacak, şifa bulacak ve Allah’ın rahmetine ereceklerdir.

Kur’ân-ı Kerîm mânevî hastalıklara şifa olduğu gibi, insanın bedenî hastalıklarına da şifadır. Resûlullah (s.a.s.) zamanında vuku bulan bir kısım olaylar onun bu özelliğini haber vermektedir.

Resûlullah (s.a.s.) buyurur:

“Size şu iki şifa kaynağını tavsiye ederim: Bal ve Kur’an.” (İbn Mâce, Tıb 7)

Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

“Kur’ân’ı öğren. Zira Kur’ân, içi misk doldurulup ağzı bağlanan bir kırbaya benzer. Kırbanın ağzını açarsan ondan güzel bir misk kokusu çıkar. Olduğu gibi bırakırsan koyduğun yerde durur ve kokusu çıkmaz. İşte Kur’ân da buna benzer. Okuyup amel ettiğinde ondan istifade edersin. Göğsünde saklı kalırsa ondan gerektiği şekilde istifade edememiş olursun.” (Heysemî, Mecma‘u’z-zevâid, VII, 161)

Hz. Âişe der ki:

“Resûlüllah (s.a.s.), vefâtı ile neticelenen hastalığında İhlâs, Felak ve Nâs sûrelerini okur ve kendisine üflerdi. (Râvinin bildirdiğine göre ellerine üfler, sonra da ellerini yüzüne sürerdi.) Hastalığı ağırlaşınca, onları ben okuyup ona üfler ve bereketleri dolayısıyla kendi elini vücuduna mesh ederdim.” (Buhâri, Tıb 32; Müslim, Selâm 51)

 Sahâbeden Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.), bir sefer esnâsında uğradıkları bir Arap kabilesinin yılan tarafından ısırılmış reisine Fâtiha sûresini okumuş ve adam iyileşmiştir. (Buhârî, Tıb 33; Müslim, Selâm 66)

Kur’ân-ı Kerîm’in ruhî hastalıklarla birlikte bedenî hastalıklara da şifa oluşuyla ilgili Asr-ı saadetten itibaren günümüze kadar da tecrübe edilen pek çok mühim olaylar vuku bulmuştur. Bunlardan biri şöyledir:

Ebu’l-Kasım Kuşeyrî’nin çocuğu ağır bir hastalığa yakalanmış ve iyileşmesinden ümit kesilmişti. Bu durum Üstad’a ağır geldi. Bir gün rüyasında Hak Teâlâ’yı gördü ve çocuğun halini O’na arzetti. Hak Teâlâ şöyle buyurdu: “Kur’ân-ı Kerîm’de bulunan şifa âyetlerini bir araya getir, onları hastaya oku. Onları bir kabın içerisine yaz ve içine bir miktar su dök. Sonra onu hastaya içir.” Üstad söylenenleri yaptı ve çocuk hastalıktan kurtuldu. (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, V, 231)

Bahsedilen şifa âyetleri altı tanedir:

وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِن۪ينَ

(Ve yeşfi sudûra kavmin mü’minîn)

“Mü’min toplulukların gönüllerine şifa versin, onları ferahlatsın!(Tevbe 9/14)

وَشِفَاۤءٌ لِمَا فِى الصُّدُورِ

(Ve şifâun limâ fissudûr)

Kur’an gönüllerdeki dertlere şifadır.(Yûnus 10/57)

ف۪يهِ شِفَاۤءٌ لِلنَّاسِ

(Fîhi şifâun linnâs)

Balda insanlara şifa vardır.(Nahl 16/69)

وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْاٰنِ مَا هُوَ شِفَاۤءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِن۪ينَ

(Ve nünezzilu minel Kur’âni mâ hüve şifâun ve rahmetun lilmu’minîn)

“Biz Kur’an’ı mü’minlere şifa ve rahmet olarak indiriyoruz.” (İsrâ 17/82)

وَ اِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْف۪ينِ

(Ve izâ meridtu fehuve yeşfîn)

Hastalandığım zaman bana şifa veren Rabbim Allah’tır.(Şuarâ 26/80)

قُلْ هُوَ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا هُدًى وَشِفَاۤءٌ

(Kul hüve lillezîne âmenû huden ve şifâun)

“De ki: «Kur’an, iman edenlere doğru yolu gösteren bir rehber ve eşsiz bir şifa kaynağıdır.»” (Fussılet 41/44)

Bu âyetler şifa niyetiyle okunur ve tesiri umulur. Ancak şifanın tahakkuk edebilmesi için asgari şu üç şeyin olmasına zarûrî ihtiyaç vardır:

    Allah’ın şifa vermeyi murâd etmesi.

    Duayı okuyanın ihlâsı.

    Kendisine dua okunan kişinin ihlâsı.

Diğer taraftan İslâm’a girmeyen, Kur’an ve sünnetin ihyâ edici tâlimatlarına kulak ve kalplerini kapatan zâlimler, Kur’an’ın rahmet ve şifa oluşundan faydalanamazlar. Bu şekilde zararlarını artırmaktan başka bir şey yapamazlar. Böylece sadece kendilerine haksızlık yapmış olurlar. Şu beyt onların hazin hallerine işaret eder:

“Halkın istîdâdına vâbestedir âsâr-ı feyz

Ebr-i nîsândan sadef dür-dâne, ef’î sem kapar.”

“Kur’ân-ı Kerîm’in feyzinin tesirleri insanların istidadına bağlıdır. Kimi onun feyzinden istifade ederken, kimi edemez, hatta zarar görür. Tıpkı Nisân yağmurundan sadefin inci, yılanın ise zehir kapması gibi.”

Nitekim Nisân yağmuruyla ilgili bir başka hikmet ehli de şöyle der:

“Berre düşer bürr olur,

Bahre düşer dürr olur,

Ef’a düşer mürr olur.”

“Nisân yağmuru toprağa düşünce ekinlerin büyümesine vesile olur ve buğday başakların oluşmasını sağlar. Denize düşünce sadefin içinde girer ve inci hâline gelir. Yılanın ağzına düşünce de acı bir zehre dönüşür.”

Kur’an âyetlerinin mü’min ile kâfirin kalbine ulaşmasında da benzer durumun ortaya çıktığı ve zâlimlere menfi mânada bir yansımada bulunduğu anlaşılmaktadır.

Şimdi de Kur’an’ın, hüsranını artırdığı insan tipinin iç dünyasını ortaya sermek üzere buyruluyor ki:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...