İsrâ Sûresi 11. Ayet Tefsiri


11 / 111


İsrâ Sûresi Hakkında

İsrâ sûresi Mekke’de inmiştir. 111 âyettir. Sûre ismini, birinci âyette geçen ve “gece yürütmek” mânasına gelen اَلإسْرَاءُ (isrâ) kelimesinden alır. Bu kelime, Resûlullah (s.a.s.)’in Mirâç gecesi Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya geceleyin götürülmesini beyân eder. Sûrenin bundan başka Allah’ı bütün noksan sıfatlardan tenzîh ederek başlaması sebebiyle سُبْحَانَ (Sübhân) ve İsrâiloğulları’nın iki defa sürgün edilmelerinden bahsetmesi sebebiyle de بَن۪يۤ اِسْرَاۤء۪يلَ  (Benî İsrâîl) gibi isimleri vardır. Mushaf tertîbine göre 17, nüzûl sırasına göre 50. sûredir.

İsrâ Sûresi Konusu

İsrâ sûresi ağırlıklı olarak Resûlullah (s.a.s.)’in İsrâ mûcizesinden ve Miraç gecesi Efendimize verilmiş olup İslâm’ın esasını teşkil eden bir kısım dinî ve ahlâkî tâlimatlardan bahseder. Bununla birlikte İsrâiloğulları’nın fıtratı ve isyan edip fitne çıkarmaları sebebiyle iki defa sürgüne gönderilmeleri; Yüce Allah'ın varlığına, birliğine ve kudretine dair deliller; Peygamber Efendimizin risâleti, Kur’ân-ı Kerîm’in mûcize oluşu ve bir kısım hususiyetleri üzerinde durulur. Sûrenin muhtevâsına uygun bir tarzda Hz. Âdem ile İblîs ve Hz. Mûsâ ile Firavun kıssalarından kısa kısa kesitler sunulur. Ayrıca mü’minlerin ve kâfirlerin âhiretteki durumları beyân edilir. Son olarak da tekrar Kur’ân-ı Kerîm’in, ona tâzimin, namazın, dua ve hamdin ehemmiyeti dikkatlere arz edilir.

İsrâ Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada on yedinci, iniş sırasına göre ellinci sûredir. Kasas sûresinden sonra, Yûnus sûresinden önce Mekke döneminde inmiştir. 26, 32-33, 60, 73-74, 80, 107-111. âyetlerle diğer bazılarının Medine’de indiği yolunda değişik rivayetler varsa da, büyük ihtimalle tamamı Mekke’de nâzil olmuştur. İbn Âşûr, bu rivayetlerin, söz konusu âyetlerin içerdiği hükümlerin Medine dönemindekilerin muhtevasını hatırlatmasından ileri gelmiş olabileceğini, fakat bunun sağlam bir gerekçe olmadığını ifade eder (XV, 6).

İsrâ Sûresi Fazileti

Hz. Aişe’nin bildirdiğine göre, Resûl-i Ekrem  (s.a.s.)’in her gece İsrâ sûresiyle Zümer sûresini okur, bunları okumadan uyumazdı. (Tirmizî, Deavât 22)

 Abdullah b. Mesud (r.a.) İsrâ, Kehf ve Meryem sûreleri hakkında şöyle derdi: “Bu sûreler ilk inen sûrelerdendir ve bunlar benim ilk öğrendiğim sûreler arasında yer alır.” (Buhârî, Tefsir 17)

وَيَدْعُ الْاِنْسَانُ بِالشَّرِّ دُعَٓاءَهُ بِالْخَيْرِۜ وَكَانَ الْاِنْسَانُ عَجُولًا ﴿١١﴾
Karşılaştır 11: İnsan, hakkında hayırlı olacak şeyler için dua ettiği gibi şer olacak şeyler için de dua eder. Çünkü insan, çok acelecidir.

TEFSİR:

İnsan, fıtratındaki acelecilik vasfı sebebiyle öfkelendiği, bir sıkıntıya düştüğü ve güçlüklerle karşılaştığı zaman, muhâtaplarına çok ko­laylıkla beddua edebilmektedir. Hatta aceleci yapısıyla ve üzüntüsünün çokluğundan böyle durum­larda ümitsiz ve kötümser bir halde: “Allahım, cânımı al da, beni bu sıkıntıdan kurtar!” gibi sözlerle kendisi için bile beddua eder. Bu halin tasvip edilemez olduğunu Enes (r.a.)’ın anlattığı şu hadise ne güzel açıklamaktadır:

“Resûlullah (s.a.s.) son derece zayıflamış bir hastayı ziyâret etti ve:

«–Allah’a bir şey için dua ediyor veya O’ndan bir şey istiyor muydun?» diye sordu. Hasta şöyle cevap verdi:

«–Evet. Allahım! Bana âhirette vereceğin cezayı bu dünyada hemen peşin olarak ver, diye dua ediyordum.»  Allah Resûlü (s.a.s.) şöyle buyurdu:

«–Sübhânallah! Senin buna gücün yetmez. Şöyle dua etseydin olmaz mıydı: Allahım! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi cehennem azâbından koru!»

Bunun üzerine adam bu duayı yaptı ve şifa buldu.” (Müslim, Zikir 23/2688; Tirmizî, Deavât 71/3487)

Ayette açıklandığı üzere, insanın iyiliği istediği gibi kötülüğü de istemesinin sebebi, onun pek aceleci olmasıdır. Sabır ve tahammül gücü az olduğundan, sonra olacak şeyin vaktinden önce hemen olmasını talep eder. Bu davranış ise zaman zaman istenmeyen bir neticesiyle sonuçlanır. Mecelle’deki, “Bir şeyin vaktinden önce acele olarak gerçekleşmesini isteyen kimse, o şeyden mahrum edilmek sûretiyle cezalandırılır” prensibi, insanın aceleci vasfının kendi aleyhine bir netice doğurduğunu bildirir. Bu zaafından dolayı insan, arzuladığı şeyleri kolayca elde etme hırsına kapılır. Bütün gücüyle peşin olarak elde edeceği hazlar ve menfaatlerin ardına düşer. Hatta cennet nimetlerini dünyada elde etmek ve âhiret saltanatını henüz dünyadayken yaşamak ister. Bu sebeple insanların birçoğu âhireti bırakıp dünyaya meyleder; o büyük âhiret mükâfatına önem vermediği gibi o acıklı azâbı da düşünmez. Aceleciliğinden dolayı iyi ve kötüyü birbirinden ayırmadığı için âkıbetini hesâba katmaz.

Şâir Hâtemî böyle aceleci kimselere şu nasihatte bulunur:

“Erişir menzil-i maksûduna âheste giden

Tîz-reftâr olanın pâyına dâmen dolaşır.”

“İşlerinde lüzumsuz yere acelecilik edenler çok defa engellerle karşılaşırlar. Dolayısıyla zaruri olmadıkça acele etmemelidir. Ancak böyle, yâni ağır ve temkinli hareket edenlerdir ki, işlerini başarıyla sona erdirebilirler.”

Diğer âyet-i kerîmelerde insanın bu aceleci vasfı ve çarçabuk gelip geçen şeylere aldanışı şöyle beyân buyrulur:

“Hayır, hayır! Siz peşin olan dünya hayatını ve onun fânî nimetlerini çok seviyorsunuz Âhireti ise bir kenara bırakıyorsunuz.” (Kıyâmet 75/ 20-21)

“Şu günahkâr kâfirler, çarçabuk geçen dünya hayatını seviyorlar da, önlerinde kendilerini bekleyen o korkunç kıyâmet gününü bir kenara bırakıyorlar.” (İnsan 76/27)[1]

Hayatı dünyadan ibaret gören böyle inkârcı tipler, Kur’an’ın haber verdiği ilâhî tehditlerin doğruluğunu ispat için mûcizeler ve kerametler gösterilmesini isterler. Oysa kâinattaki şu mükemmel nizam, Allah’ın rab ve ilâh olarak birliğini, sonsuz ilim, hikmet, kudret ve merhametini açıkça ortaya koyan en büyük mûcizedir:

[1] İslâm’da aceleciliğin her türlüsü kınanır, bunun şeytandan olduğu bildirilir. Ancak şu altı hususta acele davranılması tavsiye edilir: Vakit girdiğinde namazı edâ, hazır olduğunda ölüyü defnetmek, evlenme çağı geldiğinde kızları evlendirmek, zamanı gelince borcu ödemek, misafir gelince ona ikram etmek, tevbede acele etmek.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-109-ayeti-ne-anlatiyor-194874.jpg
Maide Suresinin 109. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَوْمَ يَجْمَعُ اللّٰهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَٓا اُجِبْتُمْۜ قَالُوا لَا عِلْمَ لَنَاۜ اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُو ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-105-ayeti-ne-anlatiyor-194854-m.jpg
Maide Suresinin 105. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْۚ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْۜ اِلَى اللّٰهِ مَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-100-ayeti-ne-anlatiyor-194841-m.jpg
Maide Suresinin 100. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ لَا يَسْتَوِي الْخَب۪يثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ اَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَب۪يثِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْب ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-90-ayeti-ne-anlatiyor-194828.jpg
Maide Suresinin 90. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/nisa-suresi-100-ayet-ne-anlatiyor-ve-inis-sebebi-nedir-194825-m.jpg
Nisa Suresi 100. Ayet Ne Anlatıyor ve İniş Sebebi Nedir?

Nisâ sûresi Medine’de nâzil olmuştur, 176 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “kadınlar” mânasına gelen اَلنِّسَاءُ (Nisâ) kelimesinden alır. A ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/hucurat-suresinin-tefsiri-194812-m.jpg
Hucurât Suresinin Tefsiri

Hucurât sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 18 âyettir. İsmini, 4. âyette geçen ve “odalar” mânasına gelen اَلْحُجُرَاتُ (hucurât) kelimesinden alır. Bu ...