İsrâ Sûresi 24. Ayet Tefsiri


24 / 111


İsrâ Sûresi Hakkında

İsrâ sûresi Mekke’de inmiştir. 111 âyettir. Sûre ismini, birinci âyette geçen ve “gece yürütmek” mânasına gelen اَلإسْرَاءُ (isrâ) kelimesinden alır. Bu kelime, Resûlullah (s.a.s.)’in Mirâç gecesi Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya geceleyin götürülmesini beyân eder. Sûrenin bundan başka Allah’ı bütün noksan sıfatlardan tenzîh ederek başlaması sebebiyle سُبْحَانَ (Sübhân) ve İsrâiloğulları’nın iki defa sürgün edilmelerinden bahsetmesi sebebiyle de بَن۪يۤ اِسْرَاۤء۪يلَ  (Benî İsrâîl) gibi isimleri vardır. Mushaf tertîbine göre 17, nüzûl sırasına göre 50. sûredir.

İsrâ Sûresi Konusu

İsrâ sûresi ağırlıklı olarak Resûlullah (s.a.s.)’in İsrâ mûcizesinden ve Miraç gecesi Efendimize verilmiş olup İslâm’ın esasını teşkil eden bir kısım dinî ve ahlâkî tâlimatlardan bahseder. Bununla birlikte İsrâiloğulları’nın fıtratı ve isyan edip fitne çıkarmaları sebebiyle iki defa sürgüne gönderilmeleri; Yüce Allah'ın varlığına, birliğine ve kudretine dair deliller; Peygamber Efendimizin risâleti, Kur’ân-ı Kerîm’in mûcize oluşu ve bir kısım hususiyetleri üzerinde durulur. Sûrenin muhtevâsına uygun bir tarzda Hz. Âdem ile İblîs ve Hz. Mûsâ ile Firavun kıssalarından kısa kısa kesitler sunulur. Ayrıca mü’minlerin ve kâfirlerin âhiretteki durumları beyân edilir. Son olarak da tekrar Kur’ân-ı Kerîm’in, ona tâzimin, namazın, dua ve hamdin ehemmiyeti dikkatlere arz edilir.

İsrâ Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada on yedinci, iniş sırasına göre ellinci sûredir. Kasas sûresinden sonra, Yûnus sûresinden önce Mekke döneminde inmiştir. 26, 32-33, 60, 73-74, 80, 107-111. âyetlerle diğer bazılarının Medine’de indiği yolunda değişik rivayetler varsa da, büyük ihtimalle tamamı Mekke’de nâzil olmuştur. İbn Âşûr, bu rivayetlerin, söz konusu âyetlerin içerdiği hükümlerin Medine dönemindekilerin muhtevasını hatırlatmasından ileri gelmiş olabileceğini, fakat bunun sağlam bir gerekçe olmadığını ifade eder (XV, 6).

İsrâ Sûresi Fazileti

Hz. Aişe’nin bildirdiğine göre, Resûl-i Ekrem  (s.a.s.)’in her gece İsrâ sûresiyle Zümer sûresini okur, bunları okumadan uyumazdı. (Tirmizî, Deavât 22)

 Abdullah b. Mesud (r.a.) İsrâ, Kehf ve Meryem sûreleri hakkında şöyle derdi: “Bu sûreler ilk inen sûrelerdendir ve bunlar benim ilk öğrendiğim sûreler arasında yer alır.” (Buhârî, Tefsir 17)

TEFSİR:

Allah Teâlâ, bir önceki âyette tevhidi kesin bir üslupla emrettikten sonra, burada da birinci olarak sadece kendisine kulluk yapılmasını, kendisinden başka hiçbir şeye kulluk yapılmamasını emreder. Bu, O’nun yegâne Rab ve İlâh olmasının bir gereğidir. Kendisine kulluğun hemen ardından genç veya ihtiyar, muhtaç veya değil hangi durumda olursa olsun mutlak olarak ana-babaya iyiliği emreder. Çünkü varlığımızın gerçek sebebi Allah Teâlâ iken varlık âlemine gelmemiz ve yaşamamız için zahirî sebep de ana-babalarımızdır. Bundan ötürü önce Allah’a kulluk ve tâzim, hemen peşinden ana-babaya iyilik emredilir. Çocuklarını dünyaya getirmede, onları terbiye edip yetiştirmede Allah Teâlâ’nın var etme, rubûbiyet, rahmet ve şefkat gibi sıfatlarının eserlerinin ortaya çıktığı ilk aynalar ana-babalardır. Ancak şu unutulmamalıdır ki, ana-babalar kendi haklarının yerine getirilmesine muhtaç oldukları halde, Allah Teâlâ’nın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.

Mutlak mânada ana-babaya iyilik emredildikten sonra husûsiyle ihtiyarlık zamanlarında ana-babaya yapılacak iyilikler ve hizmetler, tam olarak anlayıp tatbik edebilmemiz için beş madde halinde tafsilatlı olarak beyân edilir:

Bırakalım başka kaba ve saygısız davranışları, bir kızgınlık ve bıkkınlık ifadesi olan “Öf!” bile dememek.

Onları azarlamamak.

Onlara tatlı, gönül alıcı, kalplerine huzur, sürûr ve mutluluk verici güzel ve hoş sözler söylemek.

Tevazu, şefkat ve merhamet kanatlarını onların üzerine indirmek; karşılarında olabildiği kadar alçak gönüllü olmak; her türlü ihtiyaçlarını engin bir gönülle, yüksünmeden, seve seve yerine getirmek.

Onlara dua etmek: “Allahım! Küçüklüğümde onlar beni nasıl şefkat ve ihtimamla kucakladılar, yedirip içirdiler, büyük bir sevgi ve ilgiyle ihtiyaçlarımı karşıladılar, benim için uykularını ve istirahatlarını terk ettiler, böylece beni büyütüp yetiştirdilerse, sen de onlara aynı şekilde şefkat ve merhametle muamele et” diye onların iyiliğine Allah Teâlâ’ya yalvarmak.

Rivayete göre bir kişi gelip Resûlullah (s.a.s.)’e : “Ana-babam yaşlandı. Onların küçükken bana baktıkları gibi ben de onlara bakıyorum. Acaba onların hakkını ödeyebildim mi?” diye sordu. Efendimiz (a.s.): “Hayır. Çünkü onlar bunu yaparken senin hayatta kalmanı isteyerek yapıyorlardı. Sen ise onların ölümünü isteyerek bunları yapıyorsun” buyurdu. (Tefsîru İbn Mesûd, V, 167)

Resûl-i Ekrem (s.a.s.), kendisine sorulan bir suale cevap mâhiyetinde en faziletli amelleri sayarken: “Vaktinde kılınan namaz, ana-babaya iyilik, Allah yolunda cihad” buyurmuş ve ana-babaya iyiliği namazdan hemen sonra ikinci sırada zikretmiştir. (Buhârî, Edeb 1; Müslim, İman 137)

Yine Efendimiz, büyük günahların en büyüğünü haber verirken: “Allah’a ortak koşmak, ana-babaya asi olmak ve yalancı şâhitlik yapmak” buyurmuştur. (Buhârî, Edeb 6; Müslim, İman 143)

Peygamberimiz (s.a.s.), ana babaya hizmet etmenin insana cenneti kazandıracağını ise şöyle ifade buyurur: “Anne ve babasına veya sadece onlardan birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimsenin burnu yerde sürtülsün!” (Müslim, Birr 9, 10; Tirmizî, Deavât  101)

Belki insanın, bu âyet-i kerîmelerin ve hadis-i şeriflerin mânalarını anlayıncaya ve bu husustaki ilâhî emirlerin ciddiyetini kavrayıncaya kadar bilerek ya da bilmeyerek bir takım hata ve yanlışları olmuş olabilir. Mühim olan gerçeği öğrendikten sonra hata üzere ısrar etmemek, ondan vazgeçmek, hem Rabbimize karşı olan kulluk vazifelerimizi, hem de ana-babamıza karşı olan hizmet vazifelerimizi tam olarak yerine getirmeye azimli, kararlı ve gayretli olmamızdır. Böyle yaptığımız takdirde Rabbimiz bizim tevbemizi kabul edecek, geçmiş günahlarımızı bağışlayacak, bize kendine güzel bir kul, ana-babamıza hizmet ehli, mütevazi, şefkatli ve merhametli bir evlat olmamızı nasip edecektir. Âhirette de mükâfatımızı bol bol verecektir.

Rabbimizin bizden yapmamızı istediği elbette sadece anne ve babalarımıza iyilikle sınırlı değildir. Bunu şu ilâhî buyruklar takip ediyor:  

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/kaf-suresinin-tefsiri-195001-m.jpg
Kaf Suresinin Tefsiri

Kâf sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 45 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ق (Kāf) harfinden alır. Resmî tertîbe göre 50, iniş sırasına göre 34. sûredir. ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2020/03/yasin-suresinin-okunusu-ve-anlami-171428-m.jpg
Yasin Suresinin Okunuşu ve Anlamı

Yasin suresi Mekke’de nazil olmuştur. 83 ayettir. İsmini birinci ayette geçen يٰسٓ (Yasin) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 36, nüzul (İniş) sırası ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-46-ayeti-ne-anlatiyor-194995-m.jpg
Enam Suresinin 46. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَخَذَ اللّٰهُ سَمْعَكُمْ وَاَبْصَارَكُمْ وَخَتَمَ عَلٰى قُلُوبِكُمْ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَأ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/hz-ibrahim-as-ile-ilgili-ayetler-194966-m.jpg
Hz. İbrahim (a.s.) ile İlgili Ayetler

İbrâhim Âleyhisselâm; Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm’ın müştereken kabul ettiği büyük peygamberdir. Kur’an-ı Kerim’de Hz. İbrahim’den (a.s.) birçok ...