Beled Sûresi 8-10. Ayet Tefsiri


8-10 / 20


Beled Sûresi Hakkında

Beled sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 20 âyettir. İsmini birinci âyette geçip şehir, memleket mânasına gelen اَلْبَلَدُ (beled) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 90, iniş sırasına göre 35. sûredir.

Beled Sûresi Konusu

İnsanın, Allah Teâlâ’nın bunca lutuf ve ihsanlarına karşılık nankörce ve cimrice davrandığı belirtilir. Ona, bundan vazgeçmesi ve cennetle arasına gerilmiş olan sarp yokuşu aşmak için malını muhtaçlara cömertçe ikram etmesi öğütlenir. Bu bakımdan iman, sabır ve merhamet tavsiye edilir. Bu tavsiyelere kulak asmayıp Allah’ın âyetlerini inkâr edenler, korkunç cehennem ateşiyle uyarılır. 

Beled Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada doksanıncı, iniş sırasına göre otuz beşinci sûredir. Kaf sûresinden sonra, Târık sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

اَلَمْ نَجْعَلْ لَهُ عَيْنَيْنِۙ ﴿٨﴾
وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِۙ ﴿٩﴾
وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِۚ ﴿١٠﴾
Karşılaştır 8: Biz ona vermedik mi iki göz?
Karşılaştır 9: Bir dil ve iki dudak?
Karşılaştır 10: Biz ona hayır ve şer iki yolu da gösterdik.

TEFSİR:

İnsana verilen iki gözden kasıt, hayvanî gözler değil insanî gözlerdir. O, gözünü açıp kâinata ibretle bakarsa, orada Allah’ın kudret tecellîlerini ve hakîkatin işaretlerini görecektir. Böylece yanlış ile doğru arasındaki farkı anlayabilecektir. Dil ve dudaklardan kasıt, sadece konuşan azalar değil, aslında insanı insan yapan özdür. Çünkü bu azaların arkasında, bunları belli bir istikâmette kullanan insanın düşünme ve anlama istidâdı vardır. Bu azalar, sadece insanın hissettiğini dile getirmek için birer vasıtadırlar. Allah Teâlâ, insana sadece akıl ve düşünme istidadı vererek kendi kendine doğru yolu bulsun diye bırakmamıştır. Ayrıca gönderdiği peygamberler ve onlara indirdiği kitaplar vasıtasıyla ona yol göstermiştir. Aklını kullanıp tercihini bizzat kendisi yapması için ona iman ve küfür, hayır ve şer, iyilik ve kötülük, doğruluk ve eğrilik gibi biri diğerine zıt iki yolu göstermiştir. Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Doğrusu biz insanı baba ve anneden gelip birleşen karışık bir nutfeden yarattık. Onu imtihan etmek istiyoruz; bu sebeple kendisini işiten ve gören bir varlık kıldık. Biz ona doğru yolu da eğri yolu da gösterdik. Artık isterse şükreder, doğru yolda gider; isterse nankörlük edip eğri yollara sapar.” (İnsân 76/2-3)

Ancak insanın önündeki sarp yokuşu aşıp şükreden bir kul olmaya çalışmaktan çok tembellik ve nankörlüğe meyilli olduğu anlaşılmaktadır:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...