Beled sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 20 âyettir. İsmini birinci âyette geçip şehir, memleket mânasına gelen اَلْبَلَدُ (beled) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 90, iniş sırasına göre 35. sûredir.
İnsanın, Allah Teâlâ’nın bunca lutuf ve ihsanlarına karşılık nankörce ve cimrice davrandığı belirtilir. Ona, bundan vazgeçmesi ve cennetle arasına gerilmiş olan sarp yokuşu aşmak için malını muhtaçlara cömertçe ikram etmesi öğütlenir. Bu bakımdan iman, sabır ve merhamet tavsiye edilir. Bu tavsiyelere kulak asmayıp Allah’ın âyetlerini inkâr edenler, korkunç cehennem ateşiyle uyarılır.
Mushaftaki sıralamada doksanıncı, iniş sırasına göre otuz beşinci sûredir. Kaf sûresinden sonra, Târık sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
İnsanın yaratılışı ile alakalı olarak burada اَلْكَبَدُ (kebed) kelimesi kullanılır. “Kebed”; zorluk, meşakkat, sıkıntı, şiddet mânalarına gelir. İnsan zorluklar içinde yaratılmıştır. Onun toprak halinden başlayıp babasının sulbünde meni oluncaya; ana rahmine nutfe olarak bırakılıp pek çok safhadan geçerek insan haline gelinceye; dünyaya gelip bebeklik, çocukluk, gençlik, ergenlik dönemlerini geçerek olgun insan oluncaya; yaşlanıp, ihtiralığın sıkıntılarına katlanıp ölünceye; öldükten sonra kabirden, mahşerden, hesaptan geçip cennete yahut cehenneme varıncaya kadar karşılaşacağı nice zorluklar, yüz yüze geleceği nice meşakkatler vardır. Bu yolculuk esnâsında insanı nice tehlikeler beklemektedir. Buna göre zorluklar ve meşakkatler içinden insanlık gayesine ermeye çalışmanın, insan yaratılışının ayrılmayan bir vasfı ve Yaratıcı’nın değişmez bir kanunu olduğu anlaşılır. O halde dünya bir eğlenme ve dinlenme yeri değildir. İnsanın buradaki vazifesi eğlenmek, günü gün etmek değildir. Burada ebedî hayatı kazanmak için bir kısım zorluklara katlanmaya hazır olmak, zorluklar karşısında hemen yorgunluk ve yılgınlık göstermeyip dayanmak gerekir. Dolayısıyla âyet, müşriklerin eziyetlerine maruz kalan Peygamberimiz ve müslümanları teselli etmektedir.
Diğer taraftan, “kebed” kelimesini zorluk mânası yanında çetin huyluluk, kuvvetlilik anlamı da vardır. Buna göre insanın tabiatında zorluk çıkarma, kılçıklık yapma ve işi yokuşa sürme gibi bir özelliğe dikkat çekilir. Özellikle bu tînette olan kimseler, kendilerini güçlü hissedince başkalarını incitmekten ve işlerini güçleştirmekten zevk alırlar. Kendilerini herkesten üstün ve yenilmez görürler. Nitekim devam eden âyetler de insanın bu yönüne dikkat çeker:
Taha suresinin 25-28. ayetlerinde şöyle buyrulur: Taha Suresi 25-28. Ayetleri Arapça: قَالَ رَبِّ اشْرَحْ ل۪ي صَدْر۪يۙ وَيَسِّرْ ل۪ٓي اَمْر۪يۙ وَاح ...
Önceleri, mürekkeple yazılan yazılar silinmek istendiğinde, su ile yıkanırdı. KUR’AN AYETLERİNİN YIKANDIĞI SULAR Enes -radıyallâhu anh-, Hulefâ-i Râ ...
Taha Suresinin 7. ayetinde şöyle buyrulur: Taha Suresi 7. Ayet Arapça: وَاِنْ تَجْهَرْ بِالْقَوْلِ فَاِنَّهُ يَعْلَمُ السِّرَّ وَاَخْفٰى Taha Sur ...
Sahabe, Kur’ân’a her zaman hürmet gösterir, ona olan saygılarını değişik şekillerde gösterirlerdi. SAHABENİN KUR’AN’A OLAN SAYGISI Hazret-i Ömer ve ...
Kul hakları içinde en mühim olanı ana-baba hakkıdır. Allah ve Resûlü’ne itaatten sonra ana-babaya itaat gelir. Çünkü anne ve babalarımız varlık sebebi ...
Kadir gecesinin faziletinden bahseden, Kadir sûresinin 3. ayetinde şöyle buyrulur: BİN AYDAN HAYIRLI GECE! Kadir Suresi 3. Ayet Arapça: “لَيْلَةُ ا ...