200 kayıt bulundu
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 121: Rasûlüm! Hatırla o zamanı ki sen, mü’minleri Uhud’da savaş mevzilerine yerleştirmek üzere sabah erkenden ailenden ayrılıp yola çıkmıştın. Allah her şeyi hakkıyla işiten, kemâliyle bilendir.
وَاِذْ غَدَوْتَ مِنْ اَهْلِكَ تُبَوِّئُ الْمُؤْمِن۪ينَ مَقَاعِدَ لِلْقِتَالِۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۙ ﴿١٢١﴾
Ve-iż ġadevte min ehlike tubevvi-u-lmu/minîne mekâ’ide lilkitâl(i)(k) va(A)llâhu semî’un ‘alîm(un)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 122: İşte o anda içinizden iki birlik gevşeklik gösterip geri çekilmeye yeltenmişlerdi. Halbuki Allah, onların yardımcısı ve destekçisiydi. Artık mü’minler, sadece Allah’a güvenip dayansınlar.
اِذْ هَمَّتْ طَٓائِفَتَانِ مِنْكُمْ اَنْ تَفْشَلَاۙ وَاللّٰهُ وَلِيُّهُمَاۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ﴿١٢٢﴾
İż hemmet tâ-ifetâni minkum en tefşelâ va(A)llâhu veliyyuhumâ(k) ve’ala(A)llâhi felyetevekkeli-lmu/minûn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 123: Düşmana göre sayı ve silahça çok zayıf durumda iken şüphesiz Allah size Bedir savaşında yardım etmiş, sizi muzaffer kılmıştı. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının ki şükretmiş olasınız.
وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّٰهُ بِبَدْرٍ وَاَنْتُمْ اَذِلَّةٌۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿١٢٣﴾
Velekad nasarakumu(A)llâhu bibedrin veentum eżille(tun)(s) fettekû(A)llâhe le’allekum teşkurûn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 124: O vakit mü’minlere: “Rabbinizin, indirilmiş üç bin melekle size yardım etmesi yetmez mi?” diyordun.
اِذْ تَقُولُ لِلْمُؤْمِن۪ينَ اَلَنْ يَكْفِيَكُمْ اَنْ يُمِدَّكُمْ رَبُّكُمْ بِثَلٰثَةِ اٰلَافٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُنْزَل۪ينَۜ ﴿١٢٤﴾
İż tekûlu lilmu/minîne elen yekfiyekum en yumiddekum rabbukum biśelâśeti âlâfin mine-lmelâ-iketi munzelîn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 125: Evet yeter. Eğer siz sabredip Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, o anda düşmanlarınız ansızın üstünüze geliverseler bile, Rabbiniz özel nişanlı, formalı beş bin melekle size yardım edecektir.
بَلٰٓىۙ اِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا وَيَأْتُوكُمْ مِنْ فَوْرِهِمْ هٰذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُمْ بِخَمْسَةِ اٰلَافٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُسَوِّم۪ينَ ﴿١٢٥﴾
Belâ(c) in tasbirû vetettekû veye/tûkum min fevrihim hâżâ yumdidkum rabbukum biḣamseti âlâfin mine-lmelâ-iketi musevvimîn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 126: Allah bu yardımı, sadece sizi zaferle sevindirmek ve kalplerinizi huzura erdirmek için yapmıştır. Yardım ve zafer, ancak kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olan Allah’tandır.
وَمَا جَعَلَهُ اللّٰهُ اِلَّا بُشْرٰى لَكُمْ وَلِتَطْمَئِنَّ قُلُوبُكُمْ بِه۪ۜ وَمَا النَّصْرُ اِلَّا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِۙ ﴿١٢٦﴾
Vemâ ce’alehu(A)llâhu illâ buşrâ lekum velitatme-inne kulûbukum bih(i)(k) vemâ-nnasru illâ min ‘indi(A)llâhi-l’azîzi-lhakîm(i)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 127: Yine bu yardımı Allah, kâfirlerden ileri gelenlerin kökünü kazımak, arta kalanları da baş aşağı çevirip, emellerine kavuşamayan bedbahtlar olarak eli boş geri döndürmek için yapmıştır.
لِيَقْطَعَ طَرَفًا مِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَوْ يَكْبِتَهُمْ فَيَنْقَلِبُوا خَٓائِب۪ينَ ﴿١٢٧﴾
Liyakta’a tarafen mine-lleżîne keferû ev yekbitehum feyenkalibû ḣâ-ibîn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 128: Rasûlüm! Kullarımın işinden hiçbir şey sana ait değildir. Allah, ya doğru yola gelirler de onların tevbesini kabul eder, ya da kendilerine zulmetmeleri yüzünden onları cezalandırır.
لَيْسَ لَكَ مِنَ الْاَمْرِ شَيْءٌ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ اَوْ يُعَذِّبَهُمْ فَاِنَّهُمْ ظَالِمُونَ ﴿١٢٨﴾
Leyse leke mine-l-emri şey-un ev yetûbe ‘aleyhim ev yu’ażżibehum fe-innehum zâlimûn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 129: Göklerde ve yerde olan her şey Allah’a aittir. O, dilediğini bağışlar, dilediğine de azab eder. Allah, çok bağışlayıcıdır, engin mer­hamet sahibidir.
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟ ﴿١٢٩﴾
Veli(A)llâhi mâ fî-ssemâvâti vemâ fî-l-ard(i)(c) yaġfiru limen yeşâu veyu’ażżibu men yeşâ(u)(c) va(A)llâhu ġafûrun rahîm(un)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 130: Ey iman edenler! Kat kat faiz yemeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَأْكُلُوا الرِّبٰٓوا اَضْعَافًا مُضَاعَفَةًۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ ﴿١٣٠﴾
Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû lâ te/kulû-rribâ ad’âfen mudâ’afe(ten)(s) vettekû(A)llâhe le’allekum tuflihûn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 131: Kâfirler için hazırlanmış olan cehennem azabından kendinizi koruyun.
وَاتَّقُوا النَّارَ الَّت۪ٓي اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَۚ ﴿١٣١﴾
Vettekû-nnâra-lletî u’iddet lilkâfirîn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 132: Allah’a ve Peygamber’e itaat edin ki ilâhî rahmete erişesiniz.
وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَۚ ﴿١٣٢﴾
Veatî’û(A)llâhe ve-rrasûle le’allekum turhamûn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 133: Rabbinizin bağışlamasına ve genişliği göklerle yer kadar olup takvâ sahipleri için hazırlanmış bulunan cennete birbirinizle yarışırcasına koşuşun.
وَسَارِعُٓوا اِلٰى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمٰوَاتُ وَالْاَرْضُۙ اُعِدَّتْ لِلْمُتَّق۪ينَۙ ﴿١٣٣﴾
Vesâri’û ilâ maġfiratin min rabbikum vecennetin ‘arduhâ-ssemâvâtu vel-ardu u’iddet lilmuttekîn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 134: O takvâ sahipleri, bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcar, öfkelerini yutar ve insanların kusurlarını affederler. Allah da böyle iyilik ve ihsân sahiplerini sever.
اَلَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ فِي السَّرَّٓاءِ وَالضَّرَّٓاءِ وَالْكَاظِم۪ينَ الْغَيْظَ وَالْعَاف۪ينَ عَنِ النَّاسِۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَۚ ﴿١٣٤﴾
Elleżîne yunfikûne fî-sserrâ-i ve-ddarrâ-i velkâzimîne-lġayza vel’âfîne ‘ani-nnâs(i)(k) va(A)llâhu yuhibbu-lmuhsinîn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 135: Onlar çirkin bir iş yaptıkları veya günah işleyerek kendi öz canlarına zulmettikleri zaman, hemen Allah’ı hatırlayarak O’ndan günahlarının affını isterler. Zâten, günahları Allah’tan başka kim affedebilir ki? Hem onlar, işledikleri günah ve hatalarda bile bile ısrar da etmezler.
وَالَّذ۪ينَ اِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً اَوْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللّٰهَ فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْۖ وَمَنْ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ اِلَّا اللّٰهُۖ وَلَمْ يُصِرُّوا عَلٰى مَا فَعَلُوا وَهُمْ يَعْلَمُونَ ﴿١٣٥﴾
Velleżîne iżâ fe’alû fâhişeten ev zalemû enfusehum żekerû(A)llâhe festaġferû liżunûbihim vemen yaġfiru-żżunûbe illa(A)llâhu velem yusirrû ‘alâ mâ fe’alû vehum ya’lemûn(e)


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/05/enam-suresinin-132-ayeti-ne-anlatiyor-195306-m.jpg
Enâm Suresinin 132. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: وَلِكُلٍّ دَرَجَاتٌ مِمَّا عَمِلُواۜ وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ Herkesin amellerine göre dereceleri vard ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2022/08/kurani-kerimin-ozellikleri-maddeler-halinde-188322-m.jpg
Kuran'ı Kerim'in Özellikleri Maddeler Halinde

Ebedî bir mûcize olan Kur’ân-ı Kerîm, pek çok hususiyete sahiptir. Bunların bir kısmını şöyle ifade etmek mümkündür: 1- Kur’ân-ı Kerîm, Rahmân olan ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/05/enam-suresinin-127-ayeti-ne-anlatiyor-195280-m.jpg
Enâm Suresinin 127. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: لَهُمْ دَارُ السَّلَامِ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَهُوَ وَلِيُّهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ Rableri katında selam yurdu (cenne ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/05/zariyat-suresinin-tefsiri-195275-m.jpg
Zariyat Suresinin Tefsiri

Zâriyât sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 60 âyettir. İsmini, 1. âyette geçen ve “tozu toprağı savuran rüzgârlar” mânasına gelen اَلذَّارِيَاتُ (zâriyât ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/05/enam-suresinin-120-ayeti-ne-anlatiyor-195255-m.jpg
Enâm Suresinin 120. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: وَذَرُوا ظَاهِرَ الْاِثْمِ وَبَاطِنَهُۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْسِبُونَ الْاِثْمَ سَيُجْزَوْنَ بِمَا كَانُوا يَقْتَرِفُونَ G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/02/kuran_ezberi_kolay-702x336.jpg
Kurân-ı Kerîm'i Ezberleme Teknikleri

Haber: Mehmet Sait Temel   3 GÜNDE KUR'ÂN ÖĞRENMEK İSTER MİSİN? Kâinât, insan ve Kurân-ı Kerîm’i en güzel, en duygulu ve en derin bir şekilde o ...