200 kayıt bulundu
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 91: İnkâr edip neticede kâfir olarak ölenler, kendilerini kurtarmak için dünya dolusunca altın verseler, yine de kabul edilmeyecektir. Onlar için pek acıklı bir azap vardır; onların hiçbir yardımcıları da yoktur.
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْ اَحَدِهِمْ مِلْءُ الْاَرْضِ ذَهَبًا وَلَوِ افْتَدٰى بِه۪ۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ۟ ﴿٩١﴾
İnne-lleżîne keferû vemâtû vehum kuffârun felen yukbele min ehadihim mil-u-l-ardi żeheben velevi-ftedâ bih(i)(k) ulâ-ike lehum ‘ażâbun elîmun vemâ lehum min nâsirîn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 92: Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça gerçek iyiliğe erişemezsiniz. Küçük büyük her ne verirseniz, Allah onu kesinlikle bilir.
لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتّٰى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَۜ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِه۪ عَل۪يمٌ ﴿٩٢﴾
Len tenâlû-lbirra hattâ tunfikû mimmâ tuhibbûn(e)(c) vemâ tunfikû min şey-in fe-inna(A)llâhe bihi ‘alîm(un)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 93: Tevrat indirilmeden önce, İsrâil’in bir sebeple kendine yasakladığı bazı şeyler dışında bütün yiyecekler İsrâiloğulları’na helâldi. Rasûlüm! De ki: “Eğer iddianızda doğruysanız, o zaman Tevrat’ı getirip okuyun.”
كُلُّ الطَّعَامِ كَانَ حِلًّا لِبَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اِلَّا مَا حَرَّمَ اِسْرَٓاء۪يلُ عَلٰى نَفْسِه۪ مِنْ قَبْلِ اَنْ تُنَزَّلَ التَّوْرٰيةُۜ قُلْ فَأْتُوا بِالتَّوْرٰيةِ فَاتْلُوهَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ﴿٩٣﴾
Kullu-tta’âmi kâne hillen libenî isrâ-île illâ mâharrame isrâ-îlu ‘alâ nefsihi min kabli en tunezzele-ttevrâ(tu)(k) kul fe/tû bi-ttevrâti fetlûhâ in kuntum sâdikîn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 94: Artık bundan sonra kim Allah adına yalan uydurursa, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.
فَمَنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ ﴿٩٤﴾
Femeni-fterâ ‘ala(A)llâhi-lkeżibe min ba’di żâlike feulâ-ike humu-zzâlimûn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 95: De ki: “Allah doğru söylemiştir. O halde temiz bir kalp ve dupduru bir tevhid inancı içinde İbrâhim’in dinine tâbi olun. O, asla müşriklerden olmamıştı.”
قُلْ صَدَقَ اللّٰهُ فَاتَّبِعُوا مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ ﴿٩٥﴾
Kul sadeka(A)llâh(u)(k) fettebi’û millete ibrâhîme hanîfen vemâ kâne mine-lmuşrikîn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 96: Yeryüzünde insanlar için yapılan ilk mâbed, bütün insanlık için bir bereket kaynağı, bir hidâyet rehberi ve bir yönelme merkezi olan Mekke’deki Kâbe’dir.
اِنَّ اَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذ۪ي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِلْعَالَم۪ينَۚ ﴿٩٦﴾
İnne evvele beytin vudi’a linnâsi lelleżî bibekkete mubâraken vehuden lil’âlemîn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 97: Orada apaçık deliller, alâmetler ve İbrâhim’in makâmı vardır. Oraya giren herkes emniyette olur. Bundan dolayı hacca gitmeye gücü yeten insanlara, Beytullâh’ı ziyâret etmek Allah’ın bir emridir. Kim Allah’ın emrini inkâr ederse, şunu bilsin ki, Allah’ın hiç kimseye ve hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.
ف۪يهِ اٰيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَقَامُ اِبْرٰه۪يمَۚ وَمَنْ دَخَلَهُ كَانَ اٰمِنًاۜ وَلِلّٰهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ اِلَيْهِ سَب۪يلًاۜ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَم۪ينَ ﴿٩٧﴾
Fîhi âyâtun beyyinâtun makâmu ibrâhîm(e)(s) vemen deḣalehu kâne âminâ(en)(k) veli(A)llâhi ‘alâ-nnâsi hiccu-lbeyti meni-stetâ’a ileyhi sebîlâ(en)(c) vemen kefera fe-inna(A)llâhe ġaniyyun ‘ani-l’âlemîn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 98: De ki: “Ey Ehl-i kitap! Allah’ın âyetlerini ne diye gizleyip inkâr ediyorsunuz? Halbuki Allah, bütün yaptıklarınızı açıkça görüp durmaktadır.”
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِۗ وَاللّٰهُ شَه۪يدٌ عَلٰى مَا تَعْمَلُونَ ﴿٩٨﴾
Kul yâ ehle-lkitâbi lime tekfurûne bi-âyâti(A)llâhi va(A)llâhu şehîdun ‘alâ mâ ta’melûn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 99: De ki: “Ey Ehl-i kitap! Allah yolunun doğru olduğunu bile bile, onu eğri göstermeye yeltenerek, mü’minleri ondan niçin çeviriyorsunuz? Oysa Allah, yaptıklarınızdan asla habersiz değildir.
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ تَبْغُونَهَا عِوَجًا وَاَنْتُمْ شُهَدَٓاءُۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ ﴿٩٩﴾
Kul yâ ehle-lkitâbi lime tesuddûne ‘an sebîli(A)llâhi men âmene tebġûnehâ ‘ivecen veentum şuhedâ(u)(k) vema(A)llâhu biġâfilin ‘ammâ ta’melûn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 100: Ey iman edenler! Ehl-i kitaptan bir gruba uyacak olursanız, onlar sizi, imanınızdan vazgeçirip yeniden küfre döndürürler.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تُط۪يعُوا فَر۪يقًا مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ يَرُدُّوكُمْ بَعْدَ ا۪يمَانِكُمْ كَافِر۪ينَ ﴿١٠٠﴾
Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû in tutî’û ferîkan mine-lleżîne ûtû-lkitâbe yeruddûkum ba’de îmânikum kâfirîn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 101: Allah’ın âyetleri size okunup dururken, üstelik O’nun Rasûlü de aranızda bulunurken, siz nasıl olur da tekrar inkâra dönersiniz? Şunu bilin ki, Allah’ın dinine sımsıkı sarılan kimse, kesinlikle doğru yola ulaştırılır.
وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَاَنْتُمْ تُتْلٰى عَلَيْكُمْ اٰيَاتُ اللّٰهِ وَف۪يكُمْ رَسُولُهُۜ وَمَنْ يَعْتَصِمْ بِاللّٰهِ فَقَدْ هُدِيَ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ۟ ﴿١٠١﴾
Vekeyfe tekfurûne veentum tutlâ ‘aleykum âyâtu(A)llâhi vefîkum rasûluh(u)(k) vemen ya’tesim bi(A)llâhi fekad hudiye ilâ sirâtin mustekîm(in)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 102: Ey iman edenler! Kudret ve yüceliğine yaraşır bir biçimde Allah’tan nasıl korkmak gerekiyorsa öylece korkun ve ancak O’na gönülden boyun eğmiş müslümanlar olarak can verin.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِه۪ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ ﴿١٠٢﴾
Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû-ttekû(A)llâhe hakka tukâtihi velâ temûtunne illâ veentum muslimûn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 103: Ey mü’minler! Hepiniz birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah’ın size olan şu nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmandınız; derken Allah kalplerinizi kaynaştırdı da O’nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Ateşten bir çukurun tam kenarında idiniz, fakat Allah sizi oraya düşmekten kurtardı. Doğru yolu bulasınız diye, Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor.
وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعًا وَلَا تَفَرَّقُواۖ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَٓاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه۪ٓ اِخْوَانًاۚ وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَاۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ ﴿١٠٣﴾
Va’tesimû bihabli(A)llâhi cemî’an velâ teferrakû(c) veżkurû ni’meta(A)llâhi ‘aleykum iż kuntum a’dâen feellefe beyne kulûbikum feasbahtum bini’metihi iḣvânen vekuntum ‘alâ şefâhufratin mine-nnâri feenkażekum minhâ(c) keżâlike yubeyyinu(A)llâhu lekum âyâtihi le’allekum tehtedûn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 104: Ey mü’minler! İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü yasaklayan seçkin bir topluluk bulunsun. İşte onlar, doğru ve kalıcı yatırım yapıp kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿١٠٤﴾
Veltekun minkum ummetun yed’ûne ilâ-lḣayri veye/murûne bilma’rûfi veyenhevne ‘ani-lmunkeri veulâ-ike humu-lmuflihûn(e)
Karşılaştır Âl-i İmrân Sûresi 105: Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra anlaşmazlığa düşüp, birbiriyle çekişen kimseler gibi olmayın. Onlar için büyük bir azap vardır.
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۙ ﴿١٠٥﴾
Velâ tekûnû kelleżîne teferrakû vaḣtelefû min ba’di mâ câehumu-lbeyyinât(u)(c) veulâ-ike lehum ‘ażâbun ‘azîm(un)


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-82-ayeti-ne-anlatiyor-195113-m.jpg
Enâm Suresinin 82. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُٓوا ا۪يمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ۟ İman edip ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...