Sebe’ sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 54 âyettir. İsmini, 15. âyette geçen ve Yemen’de bir kavmin ismi olan Sebe’ kelimesinden almıştır. Resmi tertibe göre 34, iniş sırasına göre 58. sûredir.
Sûrede, diğer Mekkî sûrelerde olduğu gibi esasen tevhid, nübüvvet ve âhiret mevzuları işlenir. Bir taraftan Hz. Dâvûd ve Hz. Süleyman’ın dünya saltanatı misal verilip dünya nimetlerinin ancak şükürle devam edeceği belirtilir. Bir taraftan da, aynı dönemde yaşayan Sebe’ halkının maddî zenginlik ve refahları misal verilip nankörlük edilince nimetlerin nasıl geri alındığı dersi verilir. Kendileri inanmadıkları gibi zayıf insanları da dinden döndüren müstekbirlerle onlara kanan mustaz’aflar arasında mahşerde vuku bulacak bir cedelleşme manzarası arz edilerek, mal ve evlatlarının çokluğuna güvenip müslümanların fakirliği ile alay eden kibirli müşriklere hazin âkibetleri seyrettirilir. Çünkü iman ve sâlih amel olmadığı sürece mal da evlat da insana bir fayda sağlamayacaktır. Hepsinin âkıbeti hüsrândır. Ancak Allah yolunda harcanan küçük büyük ne olursa, Allah onun dünyada da âhirette de karşılığını verecektir. Sûrenin sonunda inkârcılar tek tek Allah’ı birlemeye davet edilerek, bâtılın yok olup gideceği, hakkın ise bütün yücelik ve haşmetiyle gâlip geleceği müjdesi verilir.
Mushaftaki sıralamada otuz dördüncü, iniş sırasına göre elli sekizinci sûredir. Lokman sûresinden sonra, Zümer sûresinden önce Mekke’de inmiştir. 6. âyetinin Medine’de nâzil olduğuna dair bir rivayet de vardır.
Böylesine bir küfür ve cehalet karanlığına gömülenler Kur’an’ı inkar eder, çok iyi tanıdıkları halde onu tebliğ eden Rahmet Peygamberi’ni bilmezlikten gelerek alaya alır, âhiretle alakalı verdiği bilgileri reddederler. İnsanlar üzerindeki tesirini kırmak için de onu Allah adına yalan uydurmakla ve delilikle suçlarlar. Bunlara iki şekilde cevap verilmektedir:
› Âhirete iman etmeyenler dünyada da azap içindedirler, âhirette de azap içinde olacaklardır. Dünyadaki azap; ulvî bir gayeden mahrumiyet, geleceğe yönelik ümitsizlik, karamsarlık, ölümden kaçış ve âhiret inancı yerine nefsâni ihtiraslarını ikâme etmenin doğurduğu ıstıraplardır. Âhiretteki azap ise cehennemdir. Yine onlar, iman nimetinden mahrumiyetleri sebebiyle derin bir sapıklık içindedirler.
› Göklere ve yere ibret nazarıyla bakan insan, kendisinin her yönden ilâhî kudret tarafından çepeçevre kuşatıldığını anlar. Öyle bir kudret ki, istese gökyüzünü parçalayıp üzerimize düşürebilir; istese yeri yarıp bizi içine gömebilir. İşte bu kudret sahibi, bizi öldükten sonra da kendi halimize bırakmayacaktır. Kesin fikirli, inatçı ve dik başlı olmayan, bilakis samimiyetle Allah’tan gelen hidâyeti araştıran herkes, göklere ve yerlere bakarak bir çok ders ve ibret alabilir. Fakat gönlünü Allah’tan çevirenler, kâinatta olan her şeyi zâhiren görseler de, bunların ilâhî kudreti gösteren ne büyük deliller olduğunu anlamazlar.
Şimdi, samimiyetle Rabbine yönelip maddî-manevî nice lutuflara erişen kullara misal olmak üzere şöyle buyruluyor:İsra suresinin 32. ayetinde şöyle buyrulur: İsra Suresi 32. Ayet Arapça: وَلَا تَقْرَبُوا الزِّنٰٓى اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةًۜ وَسَٓاءَ سَب۪يلًا İs ...
İsra suresinin 23. ayetinde şöyle buyrulur: İsra Suresi 23. Ayet Arapça: وَقَضٰى رَبُّكَ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّٓا اِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِح ...
Hadîd sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 29 âyettir. İsmini, 25. âyette geçen ve “demir” mânasına gelen اَلْحَد۪يدُ (hadîd) kelimesinden alır. Mushaf t ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: اِنَّ هٰذَا الْقُرْاٰنَ يَهْد۪ي لِلَّت۪ي هِيَ اَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِن۪ينَ الَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ اَنّ ...
İsra suresinin 1. ayetinde şöyle buyrulur: İsra Suresi 1. Ayet Arapça: سُبْحَانَ الَّذ۪ٓي اَسْرٰى بِعَبْدِه۪ لَيْلًا مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِ ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: اُدْعُ اِلٰى سَب۪يلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ رَبَّك ...