Nebe' Sûresi 39-40. Ayet Tefsiri


39-40 / 40


Nebe' Sûresi Hakkında

Nebe’ sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 40 âyettir. İsmini, ikinci âyette geçen “mühim haber” mânasına gelen اَلنَّبَأُ (nebe’) kelimesinden alır.عَمَّ  (Amme), اَلتَّسَائُلُ (Tesâül) ve اَلْمُعْصِرَاتُ (Mu‘sırât) isimleriyle de anılır. Bu sûreyle başlayan Kur’ân-ı Kerîm’in son cüzü, “Amme cüzü” olarak bilinir. Mushaf tertîbine göre 78, iniş sırasına göre ise 80. sûredir.

Nebe' Sûresi Konusu

Sûrede, Kur’ân-ı Kerîm’den ve onun verdiği en büyük haber olan kıyâmetten bahisle söze başlanır. Bir yönüyle Allah’ın kudretinin yüceliğini gösteren işaret, bir yönüyle de kullar için büyük nimet olan varlık ve hâdiselere değinilir. Bunları yaratan kudretin, âhiret hayatını var etmeye elbette muktedir olduğuna işaret edilerek, kıyâmet ve cehennemden dehşetli, ibretli sahneler aktarılır. Buna mukâbil, gönülleri Allah saygısıyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanan nimetler hatırlatılır. Âhiretin gerçekliği bir kez daha vurgulanarak, insanlık yakında başlarına gelecek korkunç bir azaba karşı uyarılır, imana davet edilir.

Nebe' Sûresi Nuzül Sebebi

Mushaftaki sıralamada yetmiş sekizinci, iniş sırasına göre sekseninci sûredir. Meâric sûresinden sonra, Nâziât sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

ذٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّۚ فَمَنْ شَٓاءَ اتَّخَذَ اِلٰى رَبِّه۪ مَاٰبًا ﴿٣٩﴾
اِنَّٓا اَنْذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَر۪يبًاۚ يَوْمَ يَنْظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَن۪ي كُنْتُ تُرَابًا ﴿٤٠﴾
Karşılaştır 39: İşte bu, kesin olarak gelecek gündür. Öyleyse dileyen, kendisini Rabbine ulaştıracak bir yol tutsun.
Karşılaştır 40: Doğrusu biz sizi, gelmesi yakın bir azaba karşı uyardık. O gün insan bizzat kendi elleriyle ne hazırlayıp gönderdiğine bakacak; kâfir ise tamâmen ümidini yitirip: “Âh ne olurdu, keşke toprak olsaydım” diyecektir.

TEFSİR:

Kıyamet kesinlikle vuku bulacaktır. Bunda hiç şüphe yoktur. O gün herkes hakkını alacak, bütün gerçekler ortaya çıkacak ve hiçbir haksızlığa meydan verilmeyecektir. Dolayısıyla kim bu günde selamet bulmak isterse kendi istek ve gayretiyle Rabbine doğru bir yol tutmalı, bütün varlığıyla O’na yönelmeli ve Allah’ın rızâsına erdirecek işler yapmalıdır. Bu da ancak Kur’an’ı, Peygamber’i ve bunların haber verdiği gerçekleri kabul etmek, iman ve takvâ sahibi olmak, gizli açık her yerde yüzü daima Allah’a döndürmek, ne pahasına olursa olsun doğruyu söylemek, ibâdet ve tâatlerde bulunmak ve her an tevbe hâlinde bulunmakla olur. Her ne kadar insanlar gafletleri sebebiyle ölümü, kıyâmeti, azabı uzak görseler de aslında bunlar çok yakındır. Bu gerçek, bir kelâm-ı kibârda: كُلُّ اٰتٍ قَر۪يبٌ (kullü âtin karîbün) “Gelecek her şey yakındır” şeklinde ifade edilmiştir. Dolayısıyla o gün pişman olmamak için şimdiden gayret etmek lazımdır. Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’in şu tavsiyesi bu bakımdan ne kadar mânidardır:

Enes b. Malik (r.a.) anlatıyor: Resûlullah (s.a.s.)’e bir adam geldi ve:

“– Yâ Rasûlallah! Kıyâmet ne zamandır?” dedi. Efendimiz (s.a.s.):

“– Kıyamet için ne hazırladın?” diye sorunca o da:

“– Allah ve Resûlü’nün sevgisini” cevabını verdi. Bunun üzerine Peygamberimiz:

“– Öyleyse sen sevdiğinle beraber olacaksın” buyurdu.

Bu hâdise üzerine Enes (r.a.) şöyle derdi: “İslâma girmekten başka hiçbir şey bizi, Nebiyy-i Ekrem (s.a.s.)’in “Muhakkak sen sevdiğinle berabersin” sözü kadar çok sevindirmemiştir. İşte ben de Allah’ı, Rasûlü’nü, Ebubekr’i ve Ömer’i seviyorum ve onlarla beraber olmayı umuyorum, her ne kadar onların yaptıkları amelleri yapamadımsa da.” (Müslim, Birr 163)

Zira öte dünyada insanın varacağı yer ve orada alacağı derece, kendi iradesiyle yapmış olduğu işlere göre olacaktır. O gün insan önceden dünyada yaptığı amellerine bakacak; imanı olan Allah’ın rahmeti ile kurtulacak, kâfir ise bütün ümidlerini yitirdiğinde “ah ne olaydı keşke toprak olaydım, keşke hiç irade sahibi insan olarak yaratılmasaydım da hesaba maruz kalmasaydım” diyecektir. Dünyadayken Allah’ın verdiği bu önemli haberde ihtilaf eden kâfirler o gün hakikati anlayarak hayvanlara özenip toprak olmayı veya dünya hayatında dikkafalı olmak yerine toprak gibi mütevazi olup hakka itaat etmiş olmayı arzu ederek hasret ateşlerine yanacaklardır.

Nebe sûresinin bahsettiği âhiret meselesini farklı bir derinlikle ele almak üzere şimdi Nâziât sûresi geliyor:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/kaf-suresinin-tefsiri-195001-m.jpg
Kaf Suresinin Tefsiri

Kâf sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 45 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ق (Kāf) harfinden alır. Resmî tertîbe göre 50, iniş sırasına göre 34. sûredir. ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2020/03/yasin-suresinin-okunusu-ve-anlami-171428-m.jpg
Yasin Suresinin Okunuşu ve Anlamı

Yasin suresi Mekke’de nazil olmuştur. 83 ayettir. İsmini birinci ayette geçen يٰسٓ (Yasin) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 36, nüzul (İniş) sırası ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-46-ayeti-ne-anlatiyor-194995-m.jpg
Enam Suresinin 46. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَخَذَ اللّٰهُ سَمْعَكُمْ وَاَبْصَارَكُمْ وَخَتَمَ عَلٰى قُلُوبِكُمْ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَأ ...