Münâfikûn sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 11 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ve münafıklar anlamına gelen اَلْمُنَافِقُونَ (Münafıkûn) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 63, nüzûl sırasına göre ise 103. sûredir.
Sûre münafıkların iki yüzlülüklerinden, iç dünyalarından, mü’minlerin aleyhine sahip oldukları kötü düşünce ve tuzaklardan bahseder. müslümanlara, onların görünüşlerine aldanmamaları ve sinsi faaliyetlerine karşı uyanık olmaları ikazında bulunur. Münafıkların mümeyyiz vasfı olduğu gibi, dünyanın geçici nimetlerine aldanmamayı, ölüm gerçeğini dikkate alarak Allah’ın zikrinden asla gafil kalmamayı öğütler.
Mushaftaki sıralamada altmış üçüncü, iniş sırasına göre yüz dördüncü sûredir. Hac sûresinden sonra, Mücâdele sûresinden önce Medine’de nâzil olmuştur.
İnsanı Allah’ı zikirden alıkoyan mânilerin başında mallar ve evlatlar gelir. Onlarla meşguliyet insanı gaflete düşürür ve zikirden engeller. Bu sebeple Yüce Rabbimiz bu hususta dikkatli davranmamızı istemektedir. Nitekim, “Kadınlara, oğullara, yüklerle altın ve gümüş yığınlarına, iyi cins salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere olan düşkünlük isteği insanlara câzip gösterildi” (Âl-i İmran 3/14) buyrularak mal ve evladın insan için câzibesine; “İyi bilin ki, mallarınız ve evlatlarınız sizin için ancak birer imtihan sebebidir…” (Enfâl 8/28) buyrularak bunların imtihan vesilesi kılındığına dikkat çekilir. Resûlullah (s.a.s.) de: ‘‘Dünya tatlı, göz kamaştırıcı ve çekicidir. Allah onu sizin kullanmanıza verecek ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyaya aldanmaktan sakının…’’ (Tirmizî, Deavât 9) buyurarak dünyanın çarpıcılığına aldanmaktan sakındırır.
Şunu belirtmek gerekir ki, mü’minlerden istenen, evlat ve aileleriyle ilgilenmemek; ticâretle, malla mülkle, kazanç sağlayıcı işlerle meşgul olmamak değil, hayatın tabii akışı içerisinde ve insanın doğasının bir gereği olarak zaten gösterilmekte olan bu ilgi ve mesuliyetin, hayatın gerçek anlamını unutturacak ve Allah’a kul olma bilincini yitirmeye yol açacak bir sapmaya neden olmamasıdır.
“Zikrullâh”; Allah’ı zikretmek, anmak, O’nu hatırda tutmaktır. Burada kastedilen ise Allah Teâlâ’yı, O’nun isimlerini, sıfatlarını, emir ve yasaklarını, sevab ve azabını hatırlatan ve rızâsına vesile olan farz ve nafile ibâdetler; ezcümle namaz, oruç, zekât, hac, cihad, Kur’ân tilâveti, va’z ü nasihat, tehlil: lâilâhe illallah, tesbih: sübhânellah ve tahmid: elhamdülillah gibi Allah’a yakınlaşmak için yapılan ve daima Allah’ı hatırlatıp O’nun rızâsı için yerine getirilen amellerin her biridir.
Abdullah b. Büsr (r.a.)’den rivayete göre bir adam Resûlullah (s.a.s.)’e hitâben:
“-Yâ Rasûlallah! İslâmiyetin emirleri çoğaldı. Bana sıkı sıkıya yapışacağım bir şey söyle” dedi. O da:
‘’Dilin hep Allah’ı zikretsin!’’ (Müslim, Zikir 99) buyurarak Allah’ı anmanın önemine dikkat çekmiştir.
Âyet-i kerîme büyük bir ikaz ve tehditle son bulmakta; mal ve evlat ile uğraşacağım diye Allah’ı zikirden gaflet edenlerin en büyük bir zarara uğrayacaklarını haber vermektedir. Çünkü bunlar, dünyayı âhirete tercih etmekle çok zarar edecek, neticede ebedi hayatın izzet ve şerefinden mahrum kalacaklardır. Mal ve evlat, dünya ve hayat bitecek, Allah yanında onlara zillet ve hüsrandan başka bir şey kalmayacaktır. Şu âyet-i kerîme bu gerçeği ne güzel beyân eder:
“Mal ve oğullar dünya hayatının zînetidir. Asıl kalıcı olan sâlih ameller ise Rabbinin katında hem mükâfat bakımından daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha layıktır.” (Kehf 18/46)
Öyleyse:“Siz bu iftira etme işinin önemsiz olduğunu sanıyorsunuz. Halbuki o, Allah katında çok büyük bir suçtur.” (Nûr sûresi (24), 15) İslâm tarihini ...
Peygamberimizin (s.a.v.) ismi Kur’an-ı Kerim’de beş defa geçmektedir. Peygamberimiz (s.a.v.) Kur’an’da dört defa “Muhammed”, bir defa da “Ahmed” olara ...
Sözlükte “korku namazı” anlamına gelen salâtü'l-havf tabiri fıkıhta düşman, eşkıya, hayvan saldırısı yahut yangın, sel tehlikesi gibi tehditler karşıs ...
Ayet-i kerimede buyrulur: ثُمَّ تُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ Sonra gizli açık her ...
Hatim, “Kur’ân-ı Kerîm’i başından sonuna kadar ezberden veya yüzünden okuma” demektir. Ebû Ümâme radıyallahu anh, ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve ...
Ayet-i kerimede buyrulur: لٰكِنِ الرَّسُولُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ جَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْخَيْرَاتُۘ ...