Müddessir sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 56 âyettir. İsmini birinci âyette geçen ve “örtüsüne bürünmüş” mânasına gelen اَلْمُدَّثِّرُ (müddessir) kelimesinden alır. Müshaf tertibine göre 74, iniş sırasına göre 4. sûredir.
Resûlullah (s.a.s.)’e, kalkıp insanları uyarması vazifesi verilir. Bunu yapabilmek için sahip olması gereken ahlâkî vasıflar telkin edilir. Sonra Kur’an’ı inkâr edip Peygamber’e karşı gelenlerin kalbî, zihnî ve ahlâkî yapıları tasvir edilerek, bunları cehennemde bekleyen azap hatırlatılır.
Mushaftaki sıralamada yetmiş dördüncü, iniş sırasına göre dördüncü sûredir. Müzzemmil sûresinden sonra, Fâtiha sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Müzzemmil sûresinden önce indiğini söyleyenler de vardır (bk. İbn Âşûr, XXIX, 292).
Kâfirler, Kur’an’dan öğüt almak istemez, bilakis bundan yüz çevirirlerdi. Efendimiz (s.a.s.) tebliğde bulunurken ve Kur’an tilavet ederken gördüklerinde ürküp kaçarlardı. Allah Teâlâ onların bu durumlarını aslandan ürküp kaçan yabani merkeplere benzetir. Burada şöyle bir tablo canlandırılır:
Sahnede yabanî eşekler bulunmaktadır. Şimdi onların bir ormanda kendi hallerinde dolaşmalarını, yayılmalarını izliyoruz. Rahatları iyi, keyiflerine diyecek yok. Aniden bir ses duyuyorlar. Evet bu bir aslan sesi!.. Keyifleri kursaklarında kalıyor. Kalplerini müthiş bir korku sarıyor. Son derece ürküp kaçmağa başlıyorlar. Şimdi biz o eşeklerin iniş-yokuş, dere-tepe demeden, arkalarına bile bakmadan kaçışlarını seyrediyoruz. İşte kâfirlerin Kur’an’dan kaçışlarının acı ve hakîr manzarası böyledir. Halbuki o zavallı yabanî eşeklerin kaçmaları bir zayıflık alameti olmakla beraber yine tehlikeden kaçmaktır. Onda belki bir kurtuluş ve bir fayda söz konusudur. Öğütten kaçan bu ahmaklar ise tehlikeden değil kurtuluştan, kendilerini ebedî cehennem azabından kurtaracak olan şeyden kaçmaktadırlar. Faydalarını bırakıp helake koşmaktadırlar. Bunun iki mühim sebebi vardır:
Birincisi; Peygamberimiz (s.a.s.)’e inanmamak için ipe sapa gelmez bahaneler ileri sürmeleridir. Rivayete göre bir grup müşrik, Resûlullah (s.a.s.)’e hitaben: “Allah’tan, her birimizin adına yazılmış olup, sana uymamızı emreden bir kitap, bir belge getirmedikçe sana iman etmeyiz” demişlerdi. (bk. Zemahşerî, el-Keşşâf, VI, 183) Nitekim onlar, inanmak için peygamberlere verilen âyetlerin kendilerine de verilmesini (bk. En‘âm 6/124); Efendimiz’den, yerden göze fışkırtmasını, altundan bir evinin olmasını, göğe çıkmasını ve oradan kendilerine okuyacakları bir kitap getirmesini istemişlerdi. (bk. İsrâ 17/90-93)
İkincisi; âhirete imanlarının ve cehennem korkularının olmamasıdır.
Öyleyse şunu unutmayın ki:Furkân sûresinin 6. âyetinde Allah Teâla şöyle buyuruyor: Furkân Suresi 6. Ayet Arapça: قُلْ اَنْزَلَهُ الَّذ۪ي يَعْلَمُ السِّرَّ فِي السَّمٰوَاتِ ...
Nûr sûresinin 64. âyetinde Allah Teâla şöyle buyuruyor: Nûr Suresi 64. Ayet Arapça: اَلَٓا اِنَّ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ قَدْ يَع ...
Nûr sûresinin 61. âyetinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: Nûr Suresi 61. Ayet Arapça: فَاِذَا دَخَلْتُمْ بُيُوتًا فَسَلِّمُوا عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ تَحِيّ ...
Nûr sûresinin 56. âyetinde Allah Teâla şöyle buyurmaktadır: Nûr Suresi 56. Ayet Arapça: وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَط۪يعُوا الرّ ...
Nûr sûresinin 51. âyetinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: Nûr Suresi 51. Ayet Arapça: اِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِن۪ينَ اِذَا دُعُٓوا اِلَى اللّٰهِ و ...
Nûr sûresinin 41. âyetinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: Nûr Suresi 41. Ayet Arapça: اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُسَبِّحُ لَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَا ...