Meâric Sûresi 28. Ayet Tefsiri


28 / 44


Meâric Sûresi Hakkında

Meâric sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 44 âyettir. İsmini, 3. ayette geçen ve “yükselme dereceleri, mertebeleri” mânasına gelen  اَلْمَعَارِجُ (meâric) kelimesinden alır. Ayrıca سَاَلَ سَٓائِلٌ (Seele sâil) ve اَلْوَاقِعُ (Vâki) isimleriyle de anılır. Mushaf tertibine göre 70, iniş sırasına göre ise 79. sûredir.

Meâric Sûresi Konusu

Sûrede kıyâmet, yeniden diriliş, mahşer gününün dehşetli halleri, cennet ve cehennem tasvirleri yer alır. Cehennemden kurtulacak mü’minlerin, sahip olmaları lazım gelen meziyetlerin, güzel ahlâkın ana çizgileri belirlenir. Müşriklerin Peygamber (s.a.s.)’e olan itirazları değerlendirilerek uyarıcı cevaplar verilir.

Meâric Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada yetmişinci, iniş sırasına göre yetmiş dokuzuncu sûredir. Hâkka sûresinden sonra, Nebe’ sûresinden önce Mekke’de inmiştir. 24. âyetinin Medine’de indiğine dair rivayet genel kabul görmemiştir (İbn Âşûr, XXIX, 152).

TEFSİR:

Bu sıfat, mümin ruhun karakteristik özelliklerine ilişkin temel bir çizgi çizmektedir. Çünkü hesaplaşma ve karşılık görme gününe inanmak, bununla ilgili uyarıları doğrulamak imanın bir boyutunu oluşturur. Âhirette hesaplaşmanın olacağına ilişkin uyarıyı doğrulayan birinin elinde bulunup hayatı, değerleri, amelleri ve olayları ölçen terazi, onu yalanlayan veya bu konuda şüphesi bulunan birinin elinde bulunup hayatı, değerleri, amelleri ve olayları ölçen teraziden farklıdır. Onlar, Rablerinin azabından çok korkarlar. Çünkü bu azabın başlarına gelmeyeceğinden emin olmaları mümkün değildir. Bu duygu, din gününü sadece doğrulamanın ötesinde bir derecedir. Bu noktada sürekli olarak kalbin bir an için kayıp azabı hak edeceği endişesiyle Allah’ın koruması umudu birlikte bulunur. Allah katında seçkin bir yere sahip bulunan, Allah’ın kendisini seçip gözettiğini bilen Peygamber Efendimiz sürekli Allah’ın azabından sakınır, hep azaba çarpılma endişesini taşırdı. Allah’ın lütfu ve merhameti olmadıkça amellerinin kendisini koruyamayacağını, cennete girmesine neden olamayacağını beyân ederdi. Şöyle buyururdu:

“Hiç kimseyi ameli cennete girdirmez.”

Seni de mi ey Allah'ın elçisi? diye sorulduğunda:

“Evet beni de. Ancak Rabbinin rahmeti ile beni kuşatması sayesinde cennete girebilirim” cevabını verirdi. (Buhârî, Merdâ 19)

Mü’minlerin en önemli şiarı son derece iffetli olmalarıdır:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-82-ayeti-ne-anlatiyor-195113-m.jpg
Enâm Suresinin 82. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُٓوا ا۪يمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ۟ İman edip ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...