Kasas Sûresi 54. Ayet Tefsiri


54 / 88


Kasas Sûresi Hakkında

Kasas sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 88 âyettir. İsmini 25. âyette yer alıp Hz. Mûsâ’nın doğumundan Medyen’e gelişine kadar başından geçen olayları ifade eden “Kasas” kelimesinden alır. اَلْقَصَصُ (kasas), sözlükte hâdiseleri uygunluk sırasına göre zikretmek mânasına gelir. Mushaf tertibine göre 28, iniş sırasına göre 49. sûredir.

Kasas Sûresi Konusu

Kasas sûresinin esas hedefi, Resûlullah (s.a.s.)’in nübüvveti etrafında çoğalan şüphe ve itirazları bertaraf edip, ona inanmamak için ileri sürülen mazeretleri geçersiz kılmaktır. Bu sebeple sûrede Hz. Mûsâ’nın kıssası, nâzil olduğu dönemin dinî, siyâsî, ahlâkî ve içtimâî problemlerine ışık tutacak yönleriyle en geniş bir tarzda anlatılır. Annesi tarafından Nil’e bırakıldıktan sonra Firavun’un sarayına alınıp orada yetiştirilmesi; yanlışlıkla kıptıyi öldürüp, öldürülme korkusuyla Mısır’dan Medyen’e kaçması; Hz. Şuayb’e damat olması ve ona hizmet etmesi; Mısır’a dönüş esnâsında Tur dağında vahye nâil olup, kendine verilen mûcizelerle Firavun’a gönderilmesi; Firavun’un tavrı ve meydan okuması en dikkat çekici yönleriyle nazarlara sunulur. Bunlar anlatılırken Allah Teâlâ’nın peygamberini muzaffer kılmak için hangi görünmez kuvvetleri, vasıta ve sâikleri devreye soktuğu; din düşmanlarına ise nasıl tahmin edemedikleri noktalardan müdâhale edip onların çabalarını boşa çıkardığı ve neticede kendi iradesini gerçekleştirdiği gösterilir.  Bu kıssadan hareketle Kur’an karşısında Ehl-i kitabın ve müşriklerin halleri mizan olunur. Kur’an’ın gerçekliği, âhiretin varlığı can alıcı ifadelerle beyân edildikten sonra Allah Teâlâ’nın azamet ve kudret nişânelerine şöyle bir atf-ı nazarda bulunulur. Dünyanın fâniliği, âhiretin ebedi ve gerçek hayat oluşuyla ilgili Kârun misali verilir. Bütün hazineleriyle birlikte bir gecede yerin dibine geçirilen Karun, Allah’ı bırakıp dünya malını putlaştıranlara ve ona aldananlara ne müthiş bir misaldir. Ne malı ne de Hz. Mûsâ’ya yakınlığı ona bir fayda sağlamaz. Sûre, İslâm’ın kemâle ereceği ve dünyaya hâkim olacağı müjdesiyle nihâyete erer. Fakat bu kutlu davayı omuzlanacak Peygamberimiz (s.a.s.)’in izinden yürüyen, kâfirlere arka çıkmayan, Allah’ın âyetlerine göre hareket eden, gerçek tevhid ehli civanmertlere, cengâverlere, mücâhitlere gerek olduğu belirtilir.

Kasas Sûresi Nuzül Sebebi

          Mushaftaki sıralamada yirmi sekizinci, iniş sırasına göre kırk dokuzuncu sûredir. Neml sûresinden sonra, İsrâ sûresinden önce Mekke’de inmiştir. 85. âyetinin hicret esnasında Cuhfe denen yerde,52-55. âyetlerinin de Medine’de indiğine dair bir rivayet bulunmaktadır (Şevkânî, IV, 152).

TEFSİR:

Bu âyet-i kerîmeler, Resûlullah Efendimiz (s.a.s.) zamanında imanla şereflenen Ehl-i kitap bahtiyârlarını metheder. Yahudilerden Abdullah b. Selâm ve Rifâa b. Rifâa; hıristiyanlardan Varaka b. Nevfel ve Süheyb-i Rûmî gibi şahıslar bunlara sadece örnektir. Kur’an gelmeden önce bunlar, hem Efendimiz’in bîsetine dair kendi kitaplarındaki müjdelere, hem de umûmî olarak Allah’ın birliğine ve gönderdiği peygamberlere inanmışlar, Allah’ın emrine teslim olmuşlardı.

Bunlar;

    Hem Tevrat ve İncil’e inanıp onlara göre amel ettikleri, hem de Kur’an’a inanıp ona göre amel ettiklerinden,

    İnançları uğrunda her türlü maddî ve mânevi zorluklara, eziyetlere katlandıklarından,

    Kötülüğü iyilikle savmak, kötülüğe iyilikle mukâbele etmek, sahip kılındıkları rızklardan Allah yolunda harcamak, her türlü boş ve faydasız sözlerden uzak durmak ve câhillerle hemdem olmamak gibi pek güzel ahlâkî meziyetlere sahip olduklarından iki kat veya kat kat mükâfatla müjdelenmişlerdir.

Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Üç sınıf insan vardır ki bunların sevapları iki kat olacaktır. Biri, Ehl-i kitaptan olup da hem kendi peygamberine hem de Hz. Muhammed (a.s.)’a iman eden kimse. İkincisi, hem Allah’ın hakkını hem de efendisinin hakkını yerine getiren köle. Üçüncüsü de, câriyesini güzelce terbiye eden, ona güzel bir öğretim veren, sonra da onu azat edip kendisiyle evlenen kimse. İşte bunların iki kat ecri vardır.” (Buhârî, İlim 31; Müslim, İman 241)

Aslında bu âyet-i kerîmeler, bu sûrenin indiği zamanda vuku bulan bir hâdiseye atıfta bulunarak âdeta şu mânada Mekke halkını hem düşündürmek, hem de utandırmak istemektedir: “Siz bizzat kendi aranızdan, kendi şehrinizden gönderilmiş peygamberlik lütfunun kıymetini bilmiyorsunuz. Nimete nankörlükle karşılık veriyor, onu inkâr ediyorsunuz. Halbuki uzak beldelerde bulunan insanlar onu işittiklerinde ona inanıp istifade etmek üzere ta buraya kadar gelmektedirler.”

İşâret edilen hâdise şöyle vuku bulmuştur:

Habeşistan hicretinden sonra Resûlullah (s.a.s.)’in zuhuruyla ilgili haberler bu ülkeye de yayılınca yirmi kişilik bir Hıristiyan heyeti işin aslını öğrenmek için Mekke’ye gelip Efendimiz (s.a.s.) ile Mescid-i Haram’da buluştular. Kureyş’ten kalabalık bir grup da olup biteni izlemek üzere orada toplandılar. Heyet üyeleri Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’e bir takım sualler sordular, Peygamberimiz (s.a.s.) de onları cevapladı. Sonra onları İslâm’a davet etti ve onlara Kur’ân-ı Kerîm’den ayetler okudu. Kur’ân-ı Kerîm’i dinlerken gözyaşlarını tutamayan heyet üyeleri okunanın Allah Kelâmı olduğunu tasdik edip, Resûlullah (s.a.s.)’e iman ettiler. Toplantı sona erip de halk dağılınca Ebu Cehil ve avanesi Hıristiyan grubun yolunu keserek onları şiddetle payladılar:

“Şimdiye kadar buraya sizden daha şapşal bir topluluk gelmedi. Ey aptallar güruhu, siz buraya kavminiz tarafından bu adam hakkında bilgi toplamak için geldiniz. Fakat henüz onunla yeni karşılaşmışken, itikadınızdan vazgeçtiniz.”

Bu şerefli topluluk şu cevabı verdi:

“- Selâm olsun size; hoşça kalın, selametle gidin! Sizinle tartışmak gibi bir niyetimiz yok. Siz kendi inancınızdan sorumlusunuz, biz de kendi inancımızdan sorumluyız. Şu var ki, bile bile kendimizi hayırdan mahrum etmeye de yanaşmayız.” (Kurtubî, el-Câmi‘, XIII, 296)

İşin gerçeği şu ki:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/kaf-suresinin-tefsiri-195001-m.jpg
Kaf Suresinin Tefsiri

Kâf sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 45 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ق (Kāf) harfinden alır. Resmî tertîbe göre 50, iniş sırasına göre 34. sûredir. ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2020/03/yasin-suresinin-okunusu-ve-anlami-171428-m.jpg
Yasin Suresinin Okunuşu ve Anlamı

Yasin suresi Mekke’de nazil olmuştur. 83 ayettir. İsmini birinci ayette geçen يٰسٓ (Yasin) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 36, nüzul (İniş) sırası ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-46-ayeti-ne-anlatiyor-194995-m.jpg
Enam Suresinin 46. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَخَذَ اللّٰهُ سَمْعَكُمْ وَاَبْصَارَكُمْ وَخَتَمَ عَلٰى قُلُوبِكُمْ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَأ ...