Câsiye Sûresi 23. Ayet Tefsiri


23 / 37


Câsiye Sûresi Hakkında

Câsiye sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 37 âyettir. İsmini, 28. âyette geçen ve kıyâmetin dehşetinden dizüstü çöken kimseleri anlatan اَلْجَاثِيَةُ (câsiye) kelimesinden alır. Sûrenin اَلدَّهْرُ (Dehr) ve اَلشَّر۪يعَةُ (Şerîat) isimleri de vardır. Resmî tertîbe göre 45, nüzûl sırasına göre 65. sûredir. 

Câsiye Sûresi Konusu

Kur’ân-ı Kerîm’i indiren ve onunla insanları kendine kulluğa davet eden Allah Teâlâ’nın varlığının, birliğinin, nihayetsiz bir ilim, hikmet ve kudret sahibi oluşunun açık delilleri beyân edilir. Bu deliller üzerinde tefekkür edilip iman ve teslimiyete erişilmesi istenir. Allah kullarına karşı sonsuz lutuf sahibidir. Bu yüzdendir ki varlık âleminde ne varsa hepsini onların emrine ve hizmetine vermiştir. Buna karşılık insanlardan istediği, şükür ve kulluktur. Resûlullah (s.a.s.)’e indirdiği İslâm şeriati ise en büyük nimet olup ona tabi olmak, elimizde böyle mükemmel bir şeriat varken bunun kıymetini bilip başka heva ve heveslere uymamak icap eder. İslâm şeriatine uyup uymamanın da elbette sonuçları farklı olacak; kötülük yapanlara iyilik yapanlar gibi muamele edilmeyecektir. Sonuç itibariyle mü’minler cennetle mükâfatlandırılırken, kâfirler, bir daha çıkmamak ve hiçbir mazeretleri dikkate alınmamak üzere cehenneme tıkılacaklardır.

Câsiye Sûresi Nuzül Sebebi

         Mekke’de, Duhân ile Ahkåf sûrelerinin arasında, 65. sûre olarak nâzil olmuştur.

اَفَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُ وَاَضَلَّهُ اللّٰهُ عَلٰى عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلٰى سَمْعِه۪ وَقَلْبِه۪ وَجَعَلَ عَلٰى بَصَرِه۪ غِشَاوَةًۜ فَمَنْ يَهْد۪يهِ مِنْ بَعْدِ اللّٰهِۜ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ ﴿٢٣﴾
Karşılaştır 23: Nefsinin kötü arzularını kendine ilâh edinen kimseyi gördün mü? Allah onu bir bilgiye göre saptırmış, kulağını ve kalbini mühürlemiş, gözlerine de perde çekmiştir. Allah’tan sonra artık onu kim doğru yola getirebilir? Hiç düşünüp ibret almaz mısınız?

TEFSİR:

“Nefsinin kötü arzularını ilâh edinmek” (Câsiye 45/23), bir kimsenin, nefsinin her istediğini yapması ve yaptığı işin Allah katında haram mı, helâl mi olduğunu dikkate almadan davranmasıdır. Böyle bir insan, Allah emretmiş bile olsa, eğer nefsi istemiyorsa o işi yapmaz. Yine bir kimse nefsine itaat ettiği gibi, şayet başkalarına da itaat ediyorsa, o kimseleri de ilâh edinmiş olur. Her ne kadar bu kişi, o kimseleri ilâh ve ma’bud edinmediğini söylese de veya o kimselerin putunu yaparak onlara tapmasa da onları ilâh edinmiştir. Çünkü Allah’ın emirlerini, haram ve helâllerini dikkate almadan başkalarına olan bu kayıtsız şartsız teslimiyeti, onun bu kimseleri ilâh edindiğinin fiilî ispatıdır. Bu ise apaçık şirktir. “Allah’ın bir bilgiye göre saptırdığı” (Câsiye 45/23) ifadesiyle, ilmi olmasına rağmen sapıklığa düşen kimseler kastedilir. Çünkü ilmi ona fayda vermemiş ve o nefsinin kölesi olmuştur. Ayrıca bu ifadeden, “Allah o kimsenin nefsine kulluk ettiğini bildiği için, onu saptırmıştır” mânası da anlaşılabilir.

Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Akıllı kişi nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için amel eden kim­sedir. Günahkâr kişi ise nefsini hevasının peşine takan ve Allah’tan olmadık şeyleri temenni eden kimsedir.” (Tirmizî, Kıyamet 25)

“Üç husus vardır ki helak edi­cidir. Üç husus da vardır ki kurtarıcıdır. Helak ediciler itaat olunan cimrilik, peşinden gidilen bir hevâ ve kişinin kendisini beğenmesidir. Kurtarıcı olan hususlar ise gizlide ve açıkta Allah’tan korkmak, zenginken de fakirken de orta yollu harcamak, rızâ halinde de, kızgınlık halinde de adâletli olmaktır.” (Heysemî, Mecme‘u’z-zevâid, I, 90)

Nefsânî arzuların kulu kölesi olma konusunda Ebü’l-Abbâs el-Mürsî’nin anlattığı şu kıssa pek ibretlidir:

“Padişahlardan biri, bir irfân sahibi zâta gider ve:

«- Benden bir şey iste» der. İrfân sahibi zât ona şöyle der:

«- Sen bana böyle diyorsun ama, benim iki kölem var. Ben onların sahibi oldum. Ama o iki köle de sana sahip oldu. Ben onları kahrım altına aldım, perişan ettim. Halbuki onlar da seni perişan etti. İşte bu iki kölenin biri şehvet, diğeri hırstır. Bu durumda sen, benim kölelerimin kölesisin. Senden nasıl istekte bulunabilim ki?” (Velîler Ansiklopedisi, II, 823)

Hz. Mevlânâ (k.s.) ne güzel öğüt verir:

“Şehvet duygusunun kulağına pamuk tıkayın. Yâni, süflî, aşağı duy­gulara âit sesleri duyan, şu görünen baş kulağınızı sağır hale getirin ki, can kulağınız açılsın da, Hakk’ın, hakîkatin sesini duyabilesiniz. Gözü­nüzden de, dünya sevgisi bağını kaldırıp atınız. Aslında şu görünen baş kulağımız, can kulağımızın pamuk tıkacıdır. Bu sebepledir ki baş kulağımız tıkanmadıkça, can kulağımız sağır olarak ka­lacaktır. Nefsanî duygulardan uzak, âdetâ duygusuz kalın, sağır olun, düşün­cesiz bir hâle geliniz ki Hakk’ın: «Rabbine dön!» (Fecr 89/27) hitabını işitebilesiniz. Sen, uyanık kaldıkça, uyanıklık dedikodusu ile uğraştıkça, uykuda gizlenen rüyâlardan, rüyâlardaki konuşmalardan nasıl mâna kokusu alabilirsin? Görünen âlemin sırlarından nasıl haberdar olabilirsin?” (Mevlânâ, Mesnevî, 566-570. beyitler)

Şimdi, nefis putunun kulu kölesi olup gözünü, kulağını ve kalbini iman güneşinin ışıklarına kapatan kâfirlerin bir nakarat hâlinde devam edegelen inkâr sözlerine yer verilerek buyruluyor ki:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-82-ayeti-ne-anlatiyor-195113-m.jpg
Enâm Suresinin 82. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُٓوا ا۪يمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ۟ İman edip ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...