Secde Sûresi 26-27. Ayet Tefsiri


26-27 / 30


Secde Sûresi Hakkında

Secde sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 30 âyettir. 15. âyetinde yer alan tilâvet secdesi emri sebebiyle bu sûreye, “Secde” ismi verilmiştir. Resmî tertîbe göre 32, iniş sırasına göre 75. sırada yer alır.

Secde Sûresi Konusu

Sûre, Kur’ân-ı Kerîm’in Allah Teâlâ’dan gelen ilâhî bir kelâm olduğunda şüphe bulunmadığını ikrâr ile başlar. Cenâb-ı Hakk’ın “yaratma” sıfatının tecellîlerine, kâinatı idâre tarzına ve O’nun kudret, azamet ve cemâl tezâhürlerine temas eder. Şirki reddedip tevhîdi ispat eder. İnsanın değersiz bir sudan başlatılıp mükemmel bir şekle büründürülmesini hatırlatarak onu şükre ve mesuliyetini idrâke davet eder. Zira ölüm gerçeği ile birlikte dünya safhası kapanmış, âhiret sayfası açılmış olacak ve orada herkes yaptıklarına göre iyi ya da kötü bir muameleye tâbi olacaktır. Nitekim daha önce Hz. Mûsâ’nın daveti de bu istikâmette olmuştur. Sûre, önceden gelip geçen toplumların hallerinden ibret almayı ve yağmurun yağıp bitkilerin bitmesi gibi Allah’ın varlık delilleri üzerinde tefekkür ederek hak bâtıl mücâdelesinde mü’minlerin gâlip gelip kâfirlerin hezîmete uğrayacağı müjdesiyle nihâyete erer.

Secde Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada otuz ikinci, iniş sırasına göre yetmiş beşinci sûredir. Mü’minûn sûresinden sonra, Tûr sûresinden önce Mekke’de inmiştir. 16-20 veya 18-20. âyetlerinin Medine’de nâzil olduğuna dair rivayetler de vardır.

Secde Sûresi Fazileti

Resûlullah (s.a.s.), Cuma günleri sabah namazında bazan Secde ve İnsan sûrelerini okurdu. (Müslim, Cuma 64)

Yine gelen rivayetlere göre Efendimiz (s.a.s.) Secde ve Mülk sûrelerini okumadan uyumazdı. (Dârimî, Fezâilü’l-Kur’an 19)

اَوَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ اَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ ف۪ي مَسَاكِنِهِمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍۜ اَفَلَا يَسْمَعُونَ ﴿٢٦﴾
اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّا نَسُوقُ الْمَٓاءَ اِلَى الْاَرْضِ الْجُرُزِ فَنُخْرِجُ بِه۪ زَرْعًا تَأْكُلُ مِنْهُ اَنْعَامُهُمْ وَاَنْفُسُهُمْۜ اَفَلَا يُبْصِرُونَ ﴿٢٧﴾
Karşılaştır 26: Bugün yurtlarında dolaşıp durdukları kendilerinden önce yaşamış nice nesilleri helâk etmiş olmamız, o inkârcıların doğru yola gelmeleri için yeterli değil mi? Elbette bunda nice deliller ve ibretler vardır. Hâlâ gerçeğe kulak vermeyecekler mi?
Karşılaştır 27: Hiç görüp düşünmezler mi ki, biz suyu kupkuru topraklara gönderiyoruz da, onunla hem hayvanlarının hem de kendilerinin yiyecekleri ekinler çıkarıyoruz. Hâlâ gözlerini açıp gerçeği görmeyecekler mi?

TEFSİR:

Cenâb-ı Hak, tarih boyunca peygamberlerinin davetine karşı gelip inkâr yolunu tutan nice toplumları helak etmiştir. İnançsızlıkları sebebiyle yurtları başlarına yıkılıp harap edilen eski milletlerin halleri bu gerçeğin açık belgeleridir. Nitekim Kur’an’ın nâzil olduğu bölge insanları, ticâret kervanlarıyla geçip giderken, yol üzerinde o eski milletlerin harabelerini görmekteydiler. (bk. Hicr 15/77-79) Hiç değilse bunlardan ibret alıp doğru yolu bulmaları gerekirdi. Fakat bunun için gerçeği duyacak kulaklara ihtiyaç vardır.

İkinci olarak, Allah Teâlâ’nın ölüleri nasıl dirilteceği muşahhas bir misalle anlatılır: Nasıl ki Allah kurumuş toprakları su göndermek suretiyle canlandırıp yeşertiyorsa, üfleyeceği ruh ile de kıyâmet günü cesetlere can verecektir.

Âyetten şöyle bir mâna anlamak da mümkündür:

Kupkuru bir araziye bakan kimse, buranın hiçbir zaman yeşerip canlanacağına ihtimal vermeyebilir. Fakat Allah Teâlâ oraya yağmur yağdırıp veya bir yolla su gönderdiği zaman o kuru arazi kabarmaya, canlanmaya ve yeşermeye başlar. İşte Kur’ân-ı Kerîm’in feyzi ve peygamberliğin nûru da böyledir. Belki insanlar bir takım zâhirî şartlara bakarak İslâm’ın gönüllerde hiç ma’kes bulamayacağını ve hiçbir canlılık gösteremeyeceğini zannedebilirler. Fakat Cenâb-ı Hakk’ın kudret ve lûtfunun bir tek tecellisi öylesine fetihlere yol açacaktır ki, insanlar bu terakki karşısında şaşırıp kalacaklardır. Fakat bunları anlamak için de gerçekleri görecek kalp gözlerine ihtiyaç vardır.

Buna rağmen:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...