Secde sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 30 âyettir. 15. âyetinde yer alan tilâvet secdesi emri sebebiyle bu sûreye, “Secde” ismi verilmiştir. Resmî tertîbe göre 32, iniş sırasına göre 75. sırada yer alır.
Sûre, Kur’ân-ı Kerîm’in Allah Teâlâ’dan gelen ilâhî bir kelâm olduğunda şüphe bulunmadığını ikrâr ile başlar. Cenâb-ı Hakk’ın “yaratma” sıfatının tecellîlerine, kâinatı idâre tarzına ve O’nun kudret, azamet ve cemâl tezâhürlerine temas eder. Şirki reddedip tevhîdi ispat eder. İnsanın değersiz bir sudan başlatılıp mükemmel bir şekle büründürülmesini hatırlatarak onu şükre ve mesuliyetini idrâke davet eder. Zira ölüm gerçeği ile birlikte dünya safhası kapanmış, âhiret sayfası açılmış olacak ve orada herkes yaptıklarına göre iyi ya da kötü bir muameleye tâbi olacaktır. Nitekim daha önce Hz. Mûsâ’nın daveti de bu istikâmette olmuştur. Sûre, önceden gelip geçen toplumların hallerinden ibret almayı ve yağmurun yağıp bitkilerin bitmesi gibi Allah’ın varlık delilleri üzerinde tefekkür ederek hak bâtıl mücâdelesinde mü’minlerin gâlip gelip kâfirlerin hezîmete uğrayacağı müjdesiyle nihâyete erer.
Mushaftaki sıralamada otuz ikinci, iniş sırasına göre yetmiş beşinci sûredir. Mü’minûn sûresinden sonra, Tûr sûresinden önce Mekke’de inmiştir. 16-20 veya 18-20. âyetlerinin Medine’de nâzil olduğuna dair rivayetler de vardır.
Resûlullah (s.a.s.), Cuma günleri sabah namazında bazan Secde ve İnsan sûrelerini okurdu. (Müslim, Cuma 64)
Yine gelen rivayetlere göre Efendimiz (s.a.s.) Secde ve Mülk sûrelerini okumadan uyumazdı. (Dârimî, Fezâilü’l-Kur’an 19)
Âyetlerin beyanına göre dünya hayatıyla kayıtlı olan imtihan süresi bittikten sonra iman etmenin ve pişmanlık duymanın hiçbir kıymeti yoktur. (bk. En‘âm 6/27-28; Mü’minûn 23/99-100) Dolayısıyla herkes ölüm kapıyı çalmadan intibâha gelip, âhirette değişmesi imkânsız gerçekle yüzleşmeden kendisine tanınan fırsatı değerlendirmek mecburiyetindedir. Tercih ve iradesini bu istikâmette kullanmalıdır. Allah dilediği takdirde herkesi doğru yola eriştirmeye kadir olmakla birlikte, imtihan gereği olarak dünyada böyle umûmî bir dilekte bulunmamış, herkesi kendi tercihiyle baş başa bırakmıştır. Böylece, insanlardan doğru yolu tercih edenler olduğu gibi, belki daha fazlasıyla küfür yolunu tercih edenler de olmuştur ve olmaktadır. İşte öte dünyada cehennemi dolduracak olanlar, küfrü tercih eden bu insanlar ve cinlerdir. Cenâb-ı Hakk’ın “Ben dolduracağım” sözü ise, tabii olarak gerçekleşecek bu neticeyi haber vermektedir. Yoksa Allah Teâlâ, kimseyi zoraki ve mecburi olarak cehenneme atacak değildir. Nitekim 14. âyette, günahkârlara verilen cezanın onların kıyâmet gününü unutmalarına ve işledikleri günahlara karşılık olduğunun belirtilmesi de bu gerçeğe işaret etmektedir.
Dünyada ilâhî gerçeklerden derin bir gaflet içinde yaşayıp ancak âhirette aklı başına gelen böyle inkârcıların aksine, henüz fırsat kapıları kapanmamışken Allah’ın âyetlerine iman eden ve tüm dikkatleriyle onların gösterdiği istikâmette hayat süren basîret gözleri açık şu tâlihli kullar da vardır:Ayet-i kerimede buyrulur: فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَمَا سَاَلْتُكُمْ مِنْ اَجْرٍۜ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِۙ وَاُمِرْتُ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْم ...
Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَٓا اِنَّ اَوْلِيَٓاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ Bilesiniz ki Allah’ın dostlarına hiçbir ...
Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَٓاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْ ...
Ayet-i kerimede buyrulur: اِنَّ اللّٰهَ لَا يَظْلِمُ النَّاسَ شَيْـًٔا وَلٰكِنَّ النَّاسَ اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ Gerçek şu ki Allah insanlara hi ...
Saff Sûresi 1. Ayet: "Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ı tesbih eder. O, kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam ola ...
Ayet-i kerimede buyrulur: وَمَا كَانَ هٰذَا الْقُرْاٰنُ اَنْ يُفْتَرٰى مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلٰكِنْ تَصْد۪يقَ الَّذ۪ي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْص۪يلَ الْ ...