Kamer Sûresi 55. Ayet Tefsiri


55 / 55


Kamer Sûresi Hakkında

Kamer sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 55 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ve “ay” mânasına gelen اَلْقَمَرُ (kamer) kelimesinden alır. Resmî tertîbe göre 54, iniş sırasına göre 37. suredir.

Kamer Sûresi Konusu

Ayın yarılması gibi büyük mûcizeleri gördükleri halde küfür ve şirk bataklığına ısrarla batmaya devam eden müşrikler uyarılır. Onlar bir taraftan mahşer gününün dehşetli manzaraları ile korkutulurken, bir taraftan da önceden gelip helak edilmiş kavimlerin feci âkıbetleri hatırlatılarak dünyada uğrayacakları bela ve musîbetlerle ikaz edilirler. Kur’ân-ı Kerîm, gerçekleri anlamak için en büyük bir nimet iken, ona gereken alakayı göstermeyenler tekrar tekrar kınanır. Sûre, Peygamber (s.a.s.) ile müşrikler arasında başlayan amansız mücâdelenin, Peygamber’in gâlibiyetiyle sona ereceğini; onun düşmanları kaynar cehennem ateşinde yüzüstü süründürülürken, dostlarının Yüce Allah’ın katında doğruluk makamında ebedî nimetlere erişeceğini haber vererek sona erer.

Kamer Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada elli dördüncü, iniş sırasına göre otuz yedinci sûredir. Târık sûresinden sonra, Sâd sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur.

TEFSİR:

Müttakîler, gönülleri Allah’a saygıyla ve korkuyla dopdolu olan, O’nu her şeyden çok seven, bu korku ve sevgiyle O’nun razı olmadığı her şeyden uzak duran ve râzı olduğu işleri yapmaya tüm güçleriyle gayret gösteren, böylece kendilerini ebedi azaptan kurtarıp ebedî cennetleri kazanan kimselerdir. Kısacık imtihan ömrünü böyle ulvî bir hedef uğrunda dopdolu geçiren o bahtiyar kullar, şüphesiz ki âhirette Yüce Allah’ın sınırsız lütfuna nâil olacaklar; sonsuz güzellikteki cennetlere yerleşecek, orada su, süt, şarap ve baldan akan ırmakların (bk. Muhammed 47/15) başlarında oturacaklardır. “Neher” kelimesinin aydınlık ve bolluk mânaları da vardır. Bu sebeple Arapça’da gündüze “nehâr” denilmiştir. Buna göre takvâ sahiplerinin cennetlerde hep nur içinde olacakları, hatta hiç gecesi olmayan aydınlık gündüzler içinde yaşayacakları anlaşılır. (bk. Kurtubî, el-Câmi‘, XVII, 150)

Bu nimetlerin daha ötesi, daha yücesi vardır. Onlar gâyet iktidarlı, kudretine nihâyet olmayan bir Melîk’in, pek büyük mülk sahibi Şahlar Şâhı’nın, yani Rahmân ve Rahîm olan Allah Teâlâ’nın huzûr-i kibriyâsında bir “mak‘ad-ı sıdk”ta oturacaklardır.

مَقْعَدُ صِدْقٍ (mak‘adu sıdkin);

    Doğruluk meclisi,

    Sadâkat otağı,

    Dost meclisi,

    Boş sözler konuşulmayan, günah işlenmeyen hak ve hakikat meclisi,

    Sadıklara mahsus olan, yalan çıkması ve zeval bulması ihtimâli olmayan sâbit bir makam ve mevki.

Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Bu gün, iman ve yaşayışlarında doğruluktan ayrılmayanlara doğruluklarının fayda vereceği bir gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. En büyük başarı ve kurtuluş işte budur!” (Mâide 5/119)

Rivayete göre, cennet ehli her gün şanı yüce ve mübârek olan Cenâb-ı Hakk’ın huzuruna girerler. Yüce Rablerine Kur’ân okurlar, herkes de kendisine ait olan mecliste oturmuş olacaktır. Oturdukları yerler inci, yakut, zeberced ve altın ile gümüşten olup amellerine göre bu yerleri tespit edilmiş olacaktır. Bundan dolayı gözleri aydın olduğu kadar hiçbir şeyle gözleri ay­dın olmayacaktır. Bundan daha büyük ve daha güzel hiçbir şey de işitmeyeceklerdir. Sonra da ertesi gün aynı şekilde gözlerini aydınlatacak bu hale tek­rar gelinceye kadar konakladıkları yerlerine geri döneceklerdir. (Kurtubî, el-Câmi‘, XVII, 150)

Şimdi “Gücü her şeye yeten ve hükmü her şeye geçen Hükümdar”ın (Kamer 54/55) sıfatlarını bir açıklama mâhiyetinde “er-Rahmân” diyerek Rahmân sûresi başlıyor ve O’nun rahmet sıfatından kaynayıp coşan hem dünyaya hem de ebedî cennetlere ait muhteşem nimetlerini sayıyor:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-92-ayeti-ne-anlatiyor-195159-m.jpg
Enâm Suresinin 92. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: وَهٰذَا كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ مُصَدِّقُ الَّذ۪ي بَيْنَ يَدَيْهِ وَلِتُنْذِرَ اُمَّ الْقُرٰى وَمَنْ حَوْلَهَاۜ وَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-82-ayeti-ne-anlatiyor-195113-m.jpg
Enâm Suresinin 82. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُٓوا ا۪يمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ۟ İman edip ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...