Ğâşiye sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 26 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “dehşeti her şeyi saran, her tarafı kuşatan kıyâmet” mânasına gelen اَلْغَاشِيَةُ (ğâşiye) kelimesinden alır. هَلْ اَتٰيكَ (Hel etâke) adıyla da anılır. Mushaf tertîbine göre 88, iniş sırasına göre 68. sûredir.
Fânî olan dünya hayatı, her tarafı kuşatan büyük bir kıyamet olayıyla acı bir şekilde son bulacak, gerçek ebedî hayat bundan sonra başlayacaktır. O gün insanlar iki grup olur. Hesabını veremeyen grup şiddetli cehennem azabına çarptırılırken, hesaptan yüzünün akıyla çıkabilenlerin sonsuz bir mutluluk ve saadete ereceği bildirilir. Kâinattaki ilâhî kudret ve azamet tecellilerinin, böyle bir günün gerçekliğine delâlet ettiğine dikkat çekilir.
Mushaftaki sıralamada seksen sekizinci, iniş sırasına göre altmış sekizinci sûredir. Zâriyât sûresinden sonra, Kehf sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
İkinci grup, dünyadaki ömür sermayelerini kârlı bir alışverişe çevirip sonunu kamil imanla mühürlemeyi başaran bahtiyarlardır:
› Bunlar nimetler içinde mesut olurlar. Bu halin güzel izleri yüzlerine akseder, tarifi imkânsız bir neş’e, letâfet ve yumuşaklık içinde bulunurlar. “Öyle ki, onları saran nimetlerin sevinç ve parıltısını yüzlerinden okursun” (Mutaffifîn 83/24) âyeti onların bu hâlini anlatır.
› Dünyada yaptıkları ibâdet ve taata, âhiret saadeti için çektikleri sıkıntı ve meşakkatlere razı ve hoşnut olurlar. Çünkü işledikleri sâlih amellerin ve Allah yolunda göğüs gerdikleri zorluk ve sıkıntıların burada karşılığını görürler. Cennette de boş durmazlar; her daim zevk alacakları, neş’e ve sevinç duyacakları işlerle meşgul olurlar. Yeme, içme, dostlarla muhabbet, eşleriyle beraber olma gibi. Âyet-i kerîmede buyrulur: “Cennet ehli o gün tatlı, mutluluk dolu meşguliyetler içinde cennet nimetlerinden yiyip içerler.” (Yâsîn 36/55)
› Bunlar gerek mekân gerek kıymet itibariyle yüksek olan cennetlerde konaklarlar. Orada yalan, iftira, inkâr, küfür, hakaret, alay ve benzeri hiçbir kötü söz duymazlar. Orada hiç bir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir insanın hatrına gelmeyen güzel nimetlerle perverde olurlar. (bk. Buhârî, Tevhid 35; Müslim, İman 312) Şarıl şarıl durmadan akan cennet ırmakları, üzerine oturdukları yüksek koltuklar, karyola ve döşekler, en güzel cennet içeceklerini içtikleri hazırlanıp önlerine konmuş dolu dolu kadehler, yaslandıkları sıra sıra dizilmiş yastıklar ve bulundukları köşklerin tabanlarına döşenmiş en güzel halılar bu nimetlerden bazılarıdır.
Kur’an’ın verdiği bu haberlerin doğruluğunda şüphesi olanlar, Allah’ın yüce kudretini gösteren şu açık deliller üzerinde ibretle tefekküre davet edilir. Burada dört mühim delilden bahsedilir. Birinci dikkat çekilen delil devenin yaratılışıdır:
A'râf Sûresi 40-43. Ayetler 40: "Şüphesiz ki âyetlerimizi yalanlayan ve büyüklenip onlardan yüz çevirenler yok mu, göğün kapıları onlar içi ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَمَٓا اُبَرِّئُ نَفْس۪يۚ اِنَّ النَّفْسَ لَاَمَّارَةٌ بِالسُّٓوءِ اِلَّا مَا رَحِمَ رَبّ۪يۜ اِنَّ رَبّ۪ي غَفُورٌ رَح۪يمٌ ...
er-Riaye tecvid konusunda günümüze ulaşan ilk çalışma olduğu kabul edilen eserdir. Müellifi Mekki b. Ebi Talib'dir. MEKKÎ b. EBÛ TÂLİB KİMDİR? 23 ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: يُوسُفُ اَيُّهَا الصِّدّ۪يقُ “Yûsuf! Ey özü sözü doğru arkadaş!” (Yûsuf, 12/46) EY DOĞRU ARKADAŞ! Bilgi: Zindan arkada ...
Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...
“İşte âhiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuk yapmayı istemeyenlere nasib ederiz. Sonunda kazançlı çıkanlar, fenalıktan sakı ...