A‘lâ sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 19 âyettir. İsmini, Allah Teâlâ’nın birinci âyette geçen ve “en yüce, en üstün” mânasına gelen اَلْاَعْلٰى (A‘lâ) adından alır. Mushaf tertîbine göre 88, iniş sırasına göre 8. sûredir.
Cenab-ı Hakkın her türlü kusurdan, beşeri sıfatlardan ve yakışıksız isnatlardan tenzih edilmesinin gereği vurgulanır. Sonra da kullar için hazırlanan maddi ve mânevî nimetlerden bahsedilerek kâfirler imana, nankörler şükre davet edilir. İslâm davetinin kabul görüp yayılacağı ve mü’minlerin yakın zamanda başarıya erişeceği müjdesi verilir.
Mushaftaki sıralamada seksen yedinci, iniş sırasına göre sekizinci sûredir. Tekvîr sûresinden sonra, Leyl sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Medine’de indiğine dair rivayet de vardır (Şevkânî, V, 492).
Peygamberimiz (s.a.s.) A’lâ sûresini çok severdi. Vitir namazında çoğunlukla birinci rekatta bu sûreyi, ikinci rekatta Kâfirûn sûresini üçüncü rekatta ise İhlâs ve Muavvizeteyn’i okurdu. Bayram ve Cuma namazlarında da bu sûreyi sık sık okudukları rivayet edilir. (Ebû Dâvûd, Vitr 4; Tirmizî, Vitr 9)
O yüce Rab, hiçbir varlığı başıboş bırakmamış, yarattığı her şeye bir vazife vermiş ve o vazifeye göre hepsini yönlendirmiştir. Yani Allah, hem yaratıcı hem de yol gösterici olmaktadır. Yüce Allah göğe, yere, aya, güneşe, yıldızlara yol gösterdiği gibi; meleklere, cinlere, insanlara, hayvanlara, bitkilere de yaratılış gayelerine uygun olarak yol göstermektedir. Bu hikmete dayalı olarak tüm varlıklar görevlerini yerine getirirler. Arı, yaratıldığı günden beri petek petek bal yapıp insanlara ikram eder, görevini hiç aksatmaz. Koyun sabah akşam şarıl şarıl süt verir. Meyve ağaçları Allah’ın emrine uyarak köklerini toprağın derinliklerine salarlar, yerleşip büyürler sonra da dal budak tutarak her renkten ve her tattan çeşit çeşit sebze meyve verirler. Yeryüzünü, havayı, suyu, bütün canlıları teker teker ele alıp bu şekilde incelemek mümkündür.
İnsan için iki türlü “hidâyet: yol gösterme” sözkonusudur. Birincisi yaratılmasından büyüyüp olgunlaşıncaya, vefat edip kabre girinceye kadar kendi iradesine değil, tamamen Allah’ın iradesine bağlı olarak hareket etmesi; göz, kulak, burun, boğaz, beyin, kalp, mide, ciğerler, kaslar, damarlar gibi tüm organların kendi görevlerini yapmalarıdır. Bunları çalıştırmak insanın kedi elinde değildir, Allah’ın iradesine bağlı olarak meydana gelen olaylardır. Bu yol gösterme, insan şuurunun dışında cereyan etmektedir. İkinci yol gösterme ise insanın aklı ve zihnî hayatıyla ilgilidir. Burada birincisinden çok farklı bir yol gösterme sözkonusu olup, bu bakımdan insana geniş bir özgürlük tanınmıştır. Ama yine de bu özgürlüğünü faydasına olacak en ideal şekilde kullanabilmesi ve istikametini tayin edebilmesi için peygamber göndermek ve kitap indirmek suretiyle yol göstermiştir.
Dördüncüsü:
Kur’an’da şöyle buyrulur: اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُۜ قُلْ فَأْتُوا بِعَشْرِ سُوَرٍ مِثْلِه۪ مُفْتَرَيَاتٍ وَادْعُوا مَنِ اسْتَطَعْتُمْ مِنْ دُونِ ا ...
Zebâniler, insanları cehenneme sevkeden ve cehennemi yöneten meleklerdir. Kur’an-ı Kerim’de zebânilerden bahseden ayetler şunlardır: ZEBANİLER İLE İL ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَمَا مِنْ دَٓابَّةٍ فِي الْاَرْضِ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَاۜ كُلٌّ ف۪ي ك ...
Ayet-i kerimede buyrulur: وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُٓ اِلَّا هُوَۚ وَاِنْ يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلَا رَٓادَّ لِفَضْلِه۪ۜ يُص۪ ...
Ayet-i kerimede buyrulur: وَاَنْ اَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّ۪ينِ حَن۪يفًاۚ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ “Ve yüzünü hak dine çevir, sakın müşrikler ...
Ayet-i kerimede buyrulur: وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَتَكُونَ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ Asla Allah’ın âyetlerini yalan ...