Âdiyât sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 11 âyettir. İsmini, birinci âyette geçip “koşan atlar” mânasına gelen اَلْعَادِيَاتُ (âdiyât) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 100, iniş sırasına göre ise 14. sûredir.
Dünya malını tutkuyla seven, bu sebeple âhireti ihmal edip Rabbine karşı son derece nankör davranan insan kınanır ve öte dünyada karşılaşacağı hazin bir âkibetle ikaz olunur.
Mushaftaki sıralamada yüzüncü, iniş sırasına göre on dördüncü sûredir. Asr sûresinden sonra, Kevser sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Medine’de indiğine dair rivayetler de vardır (bk. Şevkânî, V, 566).
Bir gün gelecek, kabirlerdeki ölüler diriltilip kaldırılacak. Sadece ameller değil, göğüslerde saklı olan bütün duygular, düşünceler, niyetler bile çıkarılıp ortaya serilecek. Dünyada her şeylerinden hakkiyle haberdar olan Rableri, o gün bu haberdârlığını açıkça ilan edecektir. Böylece herkes düşünüp niyet ettiğinden başlayarak tüm yaptıklarının hesabını verecek ve karşılığını görecektir. Böyle geleceği kesin bir gün ve kaçınılmaz bir son varken, insanın nankör ve cimrilikte devam etmesi olacak şey değildir. Böyle gâfil insanlar, bu mezmûm sıfatlarından derhal sıyrılıp Rabbini tanıyan, varlığını O’na kulluğa adayan, cömert, şükür ehli, hak ve hakîkat sevdalısı, cennet yolcusu birer kul olmak için gayret etmelidirler.
Bu âyetlerden şu öğüdü almak gerekir: “Ey insan, sen dünya menfaati hırsıyla hak ve iyiliğe karşı gelmek için sînende türlü hisler besler, faydasız şeylere hazırlanır, kabirler bina eder, tabut satın alır, kefen dokur biçersin. Bunların hepsi kurtların hissesidir. Hani Rabbinin, Rahmân olan Allah’ın hissesi nerede? Bir kadın bile hamile olduğu zaman çocuğuna giyecek hazırlar. O kadına: «Senin çocuğun yok, bu hazırlık nedir?» denecek olsa «Yarın karnımdaki deşilip çıkacak değil mi?» der. Rabbin de sana: «Bu yerin karnındakilerin hepsi deşilecek değil mi? Hani hazırlık?» buyurur.” (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXXII, 65)
Şimdi o kıyâmet gününün son derece dehşetli manzaralarını seyrettirmek üzere Kâria sûresi geliyor:
Hakîkaten Hazret-i Âdem’le başlayan ve Âhir Zaman Nebîsi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’de kemâle eren İslâm’ın, Kur’ân-ı Kerîm’le vâsıl oldu ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاَنْذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْت۪يهِمُ الْعَذَابُۙ فَيَقُولُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رَبَّنَٓا اَخِّرْنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يب ...
Kur’ân hizmetine koşan bu Kur’ân âşıkları, Rabbimiz’in rızâsına ve hatıra gelmeyecek ilâhî lûtuflara nâil olmuşlardır. Bu ilâhî lûtuf manzaralarından ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: رَبَّنَا اغْفِرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ۟ “Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni ...
Âyet-i kerîmede buyrulur: “Andolsun ki Biz, öğüt alsınlar diye, bu Kur’ân’da insanlara her türlü misâli verdik.” (ez-Zümer, 27) Yine Cenâb-ı Hak âye ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: قُلْ لِعِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يُق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَيُنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً مِنْ قَبْل ...