Nebe’ sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 40 âyettir. İsmini, ikinci âyette geçen “mühim haber” mânasına gelen اَلنَّبَأُ (nebe’) kelimesinden alır.عَمَّ (Amme), اَلتَّسَائُلُ (Tesâül) ve اَلْمُعْصِرَاتُ (Mu‘sırât) isimleriyle de anılır. Bu sûreyle başlayan Kur’ân-ı Kerîm’in son cüzü, “Amme cüzü” olarak bilinir. Mushaf tertîbine göre 78, iniş sırasına göre ise 80. sûredir.
Sûrede, Kur’ân-ı Kerîm’den ve onun verdiği en büyük haber olan kıyâmetten bahisle söze başlanır. Bir yönüyle Allah’ın kudretinin yüceliğini gösteren işaret, bir yönüyle de kullar için büyük nimet olan varlık ve hâdiselere değinilir. Bunları yaratan kudretin, âhiret hayatını var etmeye elbette muktedir olduğuna işaret edilerek, kıyâmet ve cehennemden dehşetli, ibretli sahneler aktarılır. Buna mukâbil, gönülleri Allah saygısıyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanan nimetler hatırlatılır. Âhiretin gerçekliği bir kez daha vurgulanarak, insanlık yakında başlarına gelecek korkunç bir azaba karşı uyarılır, imana davet edilir.
Mushaftaki sıralamada yetmiş sekizinci, iniş sırasına göre sekseninci sûredir. Meâric sûresinden sonra, Nâziât sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Dünyada Allah’a inanıp O’ndan korkan, O’nun emirlerini tutup yasaklarından sakınan müttakîler, büyük bir başarı ve kurtuluş elde ederler. Cennette girer; bütün korku, hüzün ve endişelerden emin olarak sonsuz bir selamet ve vuslata ererler. Kendilerine ihsan edilen bahçelerde ve üzüm bağlarında son derece güzel olan eşleriyle mutluluk içerisinde yaşarlar. اَلْكَوَاعِبُ (kevâ‘ib) göğüsleri yeni tomurcuklanmış gümüş memeli dilberler demektir. اَلأتْرَابُ (etrâb) da aynı yaşta dilberler anlamındadır. Cennetin dilberleri taze olduğu gibi, erkekleri de tazedir. Çünkü hepsi genç yaştadır. Cennetlikler orada devamlı olarak dolup taşan kadehlerini yudumlarlar. Fakat bu içecek, dünya içeceklerinden farklıdır. Dünyadakiler gibi, içenlerin akıllarını giderip sarhoş etmez. Bu sebeple orada ne bir boş söz işitirler, ne de bir yalan. Birbirlerini yalanlamazlar ve hiç kimse tarafından yalanlanmazlar. Artık kâfirlerin boş gürültülerinden; ağız dolusu yalanlama ve iftiralarından da kurtulmuşlardır. Bunlar rahmeti gazabını geçen, bütün yaratıklarına rahmet eden Allah’ın inanan kullarına va‘dettiği nimetleridir. İnsanların kendi gayretleriyle yaptıkları amellerinin bu nimetlere yetmeyeceği âşikârdır. Ancak Rahmân olan Allah, niyetlere göre ikram ve ihsanda bulunmaktadır. Resûlullah (s.a.s.) bir defasında:
“Bütün işlerinizde orta yolu tutun, ne az ne de çok yaparak aşırılığa gitmeyin, ümitvâr olun ve müjdeleyin! Şunu bilin ki hiç kimseyi ameli cennete koyamaz” buyurmuştu. Ashâb-ı kirâm:
“– Sizi de mi Ya Rasulallah?” dediler.
“– Evet, Allah’tan bir rahmet kaplamadıkça beni de. Şunu da bilin ki amellerin Allah'a en sevgilisi az da olsa devamlı olanıdır.” (Müslim, Sıfâtu'l-münafıkîn, 78)
Görüldüğü üzere kullarına lutf u keremi sonsuz olan Allah ki:İsra suresinin 32. ayetinde şöyle buyrulur: İsra Suresi 32. Ayet Arapça: وَلَا تَقْرَبُوا الزِّنٰٓى اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةًۜ وَسَٓاءَ سَب۪يلًا İs ...
İsra suresinin 23. ayetinde şöyle buyrulur: İsra Suresi 23. Ayet Arapça: وَقَضٰى رَبُّكَ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّٓا اِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِح ...
Hadîd sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 29 âyettir. İsmini, 25. âyette geçen ve “demir” mânasına gelen اَلْحَد۪يدُ (hadîd) kelimesinden alır. Mushaf t ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: اِنَّ هٰذَا الْقُرْاٰنَ يَهْد۪ي لِلَّت۪ي هِيَ اَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِن۪ينَ الَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ اَنّ ...
İsra suresinin 1. ayetinde şöyle buyrulur: İsra Suresi 1. Ayet Arapça: سُبْحَانَ الَّذ۪ٓي اَسْرٰى بِعَبْدِه۪ لَيْلًا مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِ ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: اُدْعُ اِلٰى سَب۪يلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ رَبَّك ...