Mutaffifîn sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 36 âyettir. İsmini, birinci âyette geçip “ölçü ve tartıda hîle yapanlar” mânasındakiاَلْمُطَفِّف۪ينَ (mutaffifîn) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 83, iniş sırasına göre ise 86. sûredir.
Ölçü ve tartıda hîle yapanların kıyâmette başlarına gelecek felaketlere dikkat çekilir. Zira bu tür günahlar, pek büyük bir gün olan âhirete imansızlığın bir göstergesidir. Sûrede ağırlıklı olarak mü’min ve kâfirlerin âhirette karşılaşacakları mükâfat ve cezadan bahsedilir. Mü’minlerin, kendilerini dünyada alaya alıp üzerlerine gülen kâfirlerin âhiretteki perişan hallerine gülecekleri haber verilir.
Mushaftaki sıralamada seksen üçüncü, iniş sırasına göre seksen altıncı sûredir. Ankebût sûresinden sonra, Bakara sûresinden önce Mekke’de inmiştir; Mekke döneminde inen son sûredir. Medine’de ilk inen sûre olduğuna ve bir kısmının Mekke’de bir kısmının ise Medine’de indiğine dair rivayetler de vardır (bk. Şevkânî, V, 461; İbn Âşûr, XXX, 187).
Müşrikler, bir kısım fakir müslümanlarla alay ediyorlar, üstlerine gülüyorlar, o mü’minler yanlarından geçerken kaş göz işaretleriyle onlarla alay ediyorlar ve onları küçümsüyorlardı. Evlerine dönerlerken, bugün müslümanlarla nasıl alay ettik, küçük düşürerek onlarla nasıl eğlendik, diye seviniyorlardı. müslümanların, sadece Resûlullah (s.a.s.)’in âhiretten, cennet ve cehennemden söz etmesinden korkarak aptallaştıklarını ve önlerine serilmiş bunca dünyevî zevkten vazgeçtiklerini söylüyorlar; onları sapıklıkla suçluyorlardı. Tüm bunları sadece boş bir ümit için yaptıklarını iddia ediyorlardı. Onların, dünyanın nimetlerinden vazgeçerek, uzak bir ümit için çile çektiklerini, güya cehennem diye bir yer varmış da, onlar oradaki azaptan korkuyor olduklarını düşünüyorlardı. İşte bu âyetlerin bu gibi durumların üzerine indiği anlaşılmaktadır. (bk. Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXXI, 92) Fakat kâfirlerin bu halleri sadece Asr-ı Saadet’e mahsus değildir. Her dönemde din düşmanları, fakir olsun, zengin olsun müslümanlarla alay etmekte, değişik sebeplerle onlara gülmekte, gözleriyle ve sözleriyle onları küçümsemektedirler. Halbuki böyle düşünen, böyle konuşan inkârcılar, o günahkâr suçlular, müminlerin üzerlerine Allah tarafından bekçi olarak gönderilmemişlerdir. Kendileri, sonlarını düşünmeyerek günah içinde yuvarlanırken, onlara acıyorlarmış gibi doğru veya sapık yolda olduklarına hakemlik ve tanıklık etmeye onların hiçbir hakları yoktur. Bunu sadece kendi kendilerine vazife edinmişlerdir. Tamamen boş ve anlamsız bir işle meşgul olmaktadırlar. Âyetler, hali böyle olan tüm inkârcılara hitap etmektedir.
Mahşer günü roller değişecek:Kur’an’da şöyle buyrulur: وَقَالَ ارْكَبُوا ف۪يهَا بِسْمِ اللّٰهِ مَجْرٰۭۙيهَا وَمُرْسٰيهَاۜ اِنَّ رَبّ۪ي لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ Nuh, “Haydi gemiye bin ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُۜ قُلْ اِنِ افْتَرَيْتُهُ فَعَلَيَّ اِجْرَام۪ي وَاَنَا۬ بَر۪ٓيءٌ مِمَّا تُجْرِمُونَ۟ Yoksa “Bu ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَاَخْبَتُٓوا اِلٰى رَبِّهِمْۙ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِۚ هُمْ ف۪ ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُۜ قُلْ فَأْتُوا بِعَشْرِ سُوَرٍ مِثْلِه۪ مُفْتَرَيَاتٍ وَادْعُوا مَنِ اسْتَطَعْتُمْ مِنْ دُونِ ا ...
Zebâniler, insanları cehenneme sevkeden ve cehennemi yöneten meleklerdir. Kur’an-ı Kerim’de zebânilerden bahseden ayetler şunlardır: ZEBANİLER İLE İL ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَمَا مِنْ دَٓابَّةٍ فِي الْاَرْضِ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَاۜ كُلٌّ ف۪ي ك ...