Meal | Sure | Ayet | Karşılaştır |
---|---|---|---|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 61 | Sana gerçek bilgi geldikten sonra, kim seninle İsa hakkında münâkaşa ederse onlara de ki: “İddianızda samimi iseniz gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, hanımlarımızı ve hanımlarınızı, öz nefislerimizi ve öz nefislerinizi çağıralım, sonra gönülden dua edelim de Allah’ın lânetinin yalancılar üzerine inmesini dileyelim.” |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 62 | Şüphesiz bu anlatılanlar, gerçek kıssalardır. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır. |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 63 | Eğer onlar bu gerçekleri kabul etmezlerse üzülme! Çünkü Allah bozguncuları çok iyi bilir. |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 64 | Rasûlüm! De ki: “Ey Ehl-i kitap! Sizinle aramızda ortak olan bir söze, şu ortak noktaya gelin: Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp da birbirimizi rab edinmeyelim.” Eğer yüz çevirirlerse: “Şâhit olun ki, biz elbette müslümanlarız” deyin. |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 65 | Ey Ehl-i kitap! İbrâhim hakkında niçin tartışıp duruyorsunuz? Halbuki Tevrat da İncil de önce değil kesinlikle ondan sonra indirilmiştir. Hiç aklınızı kullanmıyor musunuz? |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 66 | Haydi diyelim ki hakkında biraz bilginiz olan konuda tartıştınız; bu bir nebze normal karşılanabilir. Peki, ne diye bilmediğiniz hususlarda tartışıyorsunuz? Halbuki gerçeği Allah bilir, siz ise bilmezsiniz. |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 67 | O gerçek şudur ki; İbrâhim ne bir yahudi ne de bir Hristiyandı; fakat o tevhid ehli bir müslümandı. Allah’a ortak koşanlardan değildi. |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 68 | İbrâhim’e en yakın insanlar, zamanında ona tâbi olanlarla şu Peygamber ve ona iman edenlerdir. Allah da mü’minlerin dostudur. |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 69 | Ehl-i kitaptan bir grup, sizi doğru yoldan saptırmak isterler. Halbuki onlar sadece kendilerini saptırırlar da bunun farkına bile varamazlar. |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 70 | Ey Ehl-i kitap! Gerçeği görüp durduğunuz halde ne diye Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz? |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 71 | Ey Ehl-i kitap! Bile bile niçin hakkı bâtılla karıştırıyor ve gerçeği gizliyorsunuz? |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 72 | Ehl-i kitaptan bir kısmı kendi aralarında şöyle konuştular: “Mü’minlere indirilen Kur’an’a günün başında inanmış gibi görünüverin; günün sonunda ise onu inkâr edin. Belki böylece dinlerinden şüpheye düşüp önceki inançlarına geri dönerler.” |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 73 | Yine birbirlerine: “Siz siz olun, dininize uyanlardan başkasına sakın ha güvenmeyin” derler. Rasûlüm! De ki: “Uyulması gereken en doğru yol, Allah’ın gösterdiği yoldur. Birine size verilenin bir benzeri verilecek veya onlar Rabbinizin huzurunda sizinle münâkaşa edip aleyhinize delil getirecekler diye mi böyle söylüyorsunuz?” De ki: “Şüphesiz lutuf ve ihsân Allah’ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah’ın lutfu pek geniştir ve O her şeyi hakkıyla bilir.” |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 74 | Allah rahmetini kullarından kimi dilerse ona ihsân eder. Allah çok büyük lutuf ve ihsân sahibidir. |
|
Ömer Çelik | Âl-i İmrân / 75 | Ehl-i kitaptan öylesi vardır ki, kendisine yüklerle mal ve altın emânet etsen onu sana eksiksiz geri verir. İçlerinden öylesi de vardır ki kendisine bir dinar para emânet etsen, tepesinde dikilip durmadıkça onu asla geri vermez. Bunun sebebi: “Bizim gibi bir kitaba sahip olmayan ümmîlere yaptığımız haksızlık yüzünden bize bir günah yoktur” demeleridir. Halbuki onlar, Allah hakkında bile bile yalan söylemektedirler. |
|
Müminûn suresinin 62. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 62. Ayet Arapça: ِ وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنْطِ ...
Teğâbün sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 18 âyettir. İsmini, 9. âyette geçen ve “aldanma, aldatma, kar-zarar” mânasına gelen اَلتَّغَابُنُ (teğâbün) k ...
Müminûn suresinin 53. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 53. Ayet Arapça: ِ فَتَقَطَّعُٓوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ زُبُرًاۜ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَ ...
Yâsîn sûresi, Mekke’de nâzil olmuştur. 83 âyettir. İsmini birinci âyette geçen يٰسٓ (Yâsîn) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 36, iniş sırasına gör ...
Müminûn suresinin 29. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 29. Ayet Arapça: ِ وَقُلْ رَبِّ اَنْزِلْن۪ي مُنْزَلًا مُبَارَكًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْمُ ...
Müminûn suresinin 21. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 21. Ayet Arapça: ِ وَاِنَّ لَكُمْ فِي الْاَنْعَامِ لَعِبْرَةًۜ نُسْق۪يكُمْ مِمَّا ف۪ي ...