Leyl sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 21 âyettir. İsmini birinci âyette geçip “gece” mânasına gelen اَلَّيْلُ (leyl) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 92, iniş sırasına göre 9. sûredir.
İyi ve kötü iki çeşit insan karakterinden bahsedilir. Bunların öne çıkan vasıfları ana hatlarıyla belirtilir. Gerek dünya gerekse âhirette kendilerini bekleyen sonuçlar son derece tesirli bir üslupla dile getirilir.
Mushaftaki sıralamada doksan ikinci, iniş sırasına göre dokuzuncu sûredir. A‘lâ sûresinden sonra, Fecr sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Resûlullah (s.a.s.), kabilesine imamlık yapan Muaz b. Cebel’e, yatsı namazında uzun sûreler yerine Leyl sûresi gibi kısa sûreler okumasını tavsiye etmiştir. (Buhârî, Ezân 63; Müslim, Salât 178)
O ateşten kurtulmanın yolu, takvâ sahibi olmak, yani Allah’a ve âhirete inanarak Allah’ın razı olmayacağı, aksine onun azabını celbedecek bütün yanlış hal ve hareketlerden uzak durmak; O’nun razı olacağı güzel işler yapmaktır. Bu güzel işlerin başta gelenlerinden biri, nefsi tezkiye ve kalbi tasfiye edebilmek, onu arındırıp yüceltmek için malı mülkü, karşılığında bir teşekkür bile beklemeden sırf Allah rızâsı için hayır yollarında harcamaktır. Böyle şahsiyet sahibi insan, yardım ettiği kimselerden bir yardım beklemez. Sadece Allah rızâsı için yardım eder. Yardım ettiği kimsenin onun üzerinde, karşılığını vermesi gereken bir iyiliği yoktur. Bunun en güzel misali başta Peygamberimiz (s.a.s.) olmak üzere, onun seçkin sahabîleridir. Nitekim Hz. Ebubekir (r.a.) ile alakalı şu hâdise çok dikkat çekicidir:
Ebubekir (r.a.) servetinin çoğunu köleleri hürriyetine kavuşturmak ve onların hidâyetine vesîle olmak için sarf ederdi. Zira bir mü’mini sevindirmek ve onun kulluk vazifelerini huzur içinde îfâ edebilmesini sağlamak, merhamet ummanı o insan için tarif edilemez bir saadet kaynağı olmuştu. Servetini bu şekilde harcayıp tüketmesinden hoşlanmayan babası Ebû Kuhâfe birgün:
“–Oğlum! Sen hep zayıf ve güçsüz köleleri satın alıp âzâd ediyorsun. Madem köle âzâd edeceksin, şöyle güçlü-kuvvetli köleler satın al da, tehlike ve kötülüklere karşı önünde durup seni korusunlar” dedi. Hz. Ebûbekir ise:
“–Babacığım, benim böyle davranmakta yegâne maksadım Allah’ın rızâsını kazanmaktır. Ben onları âzâd etmekle ancak Allah katındaki mükâfâtı istiyorum” dedi. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XXX, 279)
Allah Teâlâ, kendi rızâsı için böyle cömertlik ve fedakârlık yapanlardan razı olacak ve onlara öyle mükâfat verecek ki, onlar da nihâyetsiz memnuniyet duyacaklardır.
Şüphesiz verilen bu müjdeye en layık olan kişi, müttakîlerin ve cömertlerin serveri olan Nebiyy-i Muhterem (s.a.s.)’dir. Şimdi başta Efendimiz olmak üzere onun muazzez şahsında, tam bir samimiyet ve teslimiyet içinde Allah’a kulluk yapanlara daha büyük müjdeleri haber vermek üzere gönülleri ve ruhları aydınlatıcı şualarıyla Duhâ sûresi geliyor:
Kur’an’da şöyle buyrulur: يُوسُفُ اَيُّهَا الصِّدّ۪يقُ “Yûsuf! Ey özü sözü doğru arkadaş!” (Yûsuf, 12/46) EY DOĞRU ARKADAŞ! Bilgi: Zindan arkada ...
Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...
“İşte âhiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuk yapmayı istemeyenlere nasib ederiz. Sonunda kazançlı çıkanlar, fenalıktan sakı ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ ءَاَرْبَابٌ مُتَفَرِّقُونَ خَيْرٌ اَمِ اللّٰهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُۜ “Ey zindan arkadaşlarım! ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: قَالَ رَبِّ السِّجْنُ اَحَبُّ اِلَيَّ مِمَّا يَدْعُونَن۪ٓي اِلَيْهِۚ وَاِلَّا تَصْرِفْ عَنّ۪ي كَيْدَهُنَّ اَصْبُ اِلَيْهِن ...
İbrahim Sûresi 38-41. Ayet Tefsiri 38. “Rabbimiz! Hiç şüphesiz sen, bizim gizlediğimizi de bilirsin, açığa vurduğumuzu da. Çünkü yerde olsu ...