Zümer Sûresi
< 462 >
24. Cüz
(Ey Resûlüm!) Şübhesiz ki biz sana Kitâb'ı, insanlar için hak ile indirdik. O hâlde kim hidâyete ererse, artık kendi lehinedir. Kim de dalâlete düşerse, ancak kendi aleyhine olarak sapmış olur. Çünki sen, onların üzerine vekil değilsin! ﴾41﴿ Allah, ölümleri ânında nefisleri(n ruhlarını) alır. Ölmeyenleri ise uykularında (bir nevi' ölüme mahkûm eder). Böylece, üzerlerine ölümle hüküm verdiği kimseleri(n ruhlarını)tutar; diğerlerini ise, belirli bir vakte (öleceği zamâna) kadar salıverir. Şübhesiz ki bunda, ibret alacak bir kavim için nice deliller vardır. ﴾42﴿ Yoksa Allah'dan başka şefâatçiler mi edindiler? De ki: “(O putlar) hiçbir şeye sâhib olamazlar ve akıl erdiremezlerse de mi (onları şefâatçi edineceksiniz)?” ﴾43﴿ De ki: “Şefâat tamâmen Allah'a âiddir. Göklerin ve yerin mülkü, O'nundur. Sonra ancak O'na döndürüleceksiniz.” ﴾44﴿ Hem Allah tek olarak anıldığı zaman, âhirete îmân etmeyenlerin kalbleri daralır! Ama O'ndan başkaları anıldığı zaman, hemen sevinirler. ﴾45﴿ De ki: “Ey gökleri ve yeri yaratan, görünmeyeni ve görüneni bilen Allah'ım! Hakkında ihtilâfa düşegeldikleri şeyler husûsunda kullarının arasında ancak sen hüküm vereceksin!” ﴾46﴿ Eğer yeryüzünde bulunanların hepsi ve onunla berâber bir misli daha gerçekten zulmedenlerin olsa, kıyâmet günü azâbın kötülüğünden (kurtulmak için) onu fedâ ederlerdi. Artık Allah tarafından, hiç hesâba katmakta olmadıkları şeyler (Cehennem azâbı) onlara görünmüştür. ﴾47﴿
سُورَةُ الزُّمَرِ
< ٤٦٢ >
الجزء٢٤
اِنَّٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ لِلنَّاسِ بِالْحَقِّۚ فَمَنِ اهْتَدٰى فَلِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَاۚ وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِوَك۪يلٍ۟ ﴿٤١﴾ اَللّٰهُ يَتَوَفَّى الْاَنْفُسَ ح۪ينَ مَوْتِهَا وَالَّت۪ي لَمْ تَمُتْ ف۪ي مَنَامِهَاۚ فَيُمْسِكُ الَّت۪ي قَضٰى عَلَيْهَا الْمَوْتَ وَيُرْسِلُ الْاُخْرٰٓى اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ ﴿٤٢﴾ اَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ شُفَعَٓاءَۜ قُلْ اَوَلَوْ كَانُوا لَا يَمْلِكُونَ شَيْـًٔا وَلَا يَعْقِلُونَ ﴿٤٣﴾ قُلْ لِلّٰهِ الشَّفَاعَةُ جَم۪يعًاۜ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿٤٤﴾ وَاِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَحْدَهُ اشْمَاَزَّتْ قُلُوبُ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِۚ وَاِذَا ذُكِرَ الَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ٓ اِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ ﴿٤٥﴾ قُلِ اللّٰهُمَّ فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ اَنْتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ ﴿٤٦﴾ وَلَوْ اَنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لَافْتَدَوْا بِه۪ مِنْ سُٓوءِ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَبَدَا لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ مَا لَمْ يَكُونُوا يَحْتَسِبُونَ ﴿٤٧﴾

Önceki Sonraki


logo