Ve kazandıkları şeylerin (günahların) kötülükleri onlara görünmüş ve kendisiyle alay etmekte oldukları şey (azab) onları kuşatmıştı.﴾48﴿Fakat insana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır; sonra kendisine tarafımızdan bir ni'met verdiğimiz zaman: “(Bu) bana ancak (bendeki) bir bilgi sâyesinde verildi” der. Hayır! O (kendilerine verdiğimiz ni'metler) bir imtihandır; fakat onların çoğu bilmezler.﴾49﴿Muhakkak ki onlardan öncekiler de bunu söylemişlerdi; ama kazanageldikleri şeyler kendilerine bir fayda vermedi.﴾50﴿Sonunda kazandıkları şeylerin (günahların) kötülükleri kendilerine isâbet etti. Bunlardan zulmedenlerin de kazandıkları şeylerin kötülükleri yakında kendilerine isâbet edecektir ve onlar (Allah'ı) âciz bırakıcı kimseler değildir.﴾51﴿Hem bilmediler mi ki, şübhesiz Allah, dilediğine rızkı genişletir ve (dilediğine)daraltır. Doğrusu bunda, îmân edecek bir kavim için nice deliller vardır.﴾52﴿De ki: “Ey nefisleri aleyhine (günah işlemekle ömürlerini) isrâf eden kullarım!(Günahlara bulaştık diye) Allah'ın rahmetinden ümid kesmeyin! Şübhesiz ki Allah, bütün günahları bağışlar!” Doğrusu, Gafûr (çok bağışlayan), Rahîm (kullarına çok merhamet eden)ancak O'dur.﴾53﴿Öyle ise, size o azabın gelmesinden önce Rabbinize yönelin ve O'na teslîm olun; sonra yardım olunmazsınız.﴾54﴿Siz farkında bile değilken, o azabın size ansızın gelmesinden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline (Kur'ân'a) tâbi' olun!﴾55﴿Tâ ki bir nefis: “Allah hakkında işlediğim kusurlardan dolayı yazıklar olsun bana! Gerçekten (ben) alay edenlerdendim” demesin!﴾56﴿