Şuarâ Sûresi
< 368 >
19. Cüz
“Üstün gelirlerse biz de büyücülere uyarız.” ﴾40﴿ Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a, “Galip gelirsek bize bir ödül var mı?” diye sordular. ﴾41﴿ Firavun “Evet,” dedi. “Üstelik yakınlarımdan olursunuz.” ﴾42﴿ Musa “Ne atacaksanız atın” dedi. ﴾43﴿ “Firavun'un izzeti hakkı için, galip gelen biz olacağız” diyerek iplerini ve değneklerini attılar. ﴾44﴿ Musa da asâsını attı; ve asâ, onların uydurduğu şeyleri yutmaya başladı. ﴾45﴿ Büyücüler secdeye kapandılar. ﴾46﴿ “Âlemlerin Rabbine iman ettik,” dediler. ﴾47﴿ “Musa ile Harun'un Rabbine.” ﴾48﴿ Firavun “Fakat ben size izin vermeden iman ettiniz,” dedi. “Demek, bu size büyücülüğü öğreten büyüğünüzmüş. Siz görürsünüz; ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlamasına kesip hepinizi asacağım.” ﴾49﴿ “Hiç önemi yok,” dediler. “Nasıl olsa Rabbimize döneceğiz. ﴾50﴿ “Umuyoruz ki, iman edenlerin ilki biz oluruz da Rabbimiz bizim hatâlarımızı bağışlar.” ﴾51﴿ Ve Musa'ya “Kullarımla gece vakti yola çık,” diye vahyettik. “Çünkü takip edileceksiniz.” ﴾52﴿ Firavun şehirlere tellâllar çıkardı. ﴾53﴿ “Bunlar küçük ve önemsiz bir topluluk,” dedi. ﴾54﴿ “Fakat bize karşı kin besliyorlar. ﴾55﴿ “Biz ise zinde bir topluluğuz.” ﴾56﴿ İşte böyle çıkardık onları bahçelerinden, pınarlarından. ﴾57﴿ Hazinelerinden ve şerefli mevkilerinden. ﴾58﴿ Onları böylece çıkardık; yerlerine de İsrailoğullarını vâris kıldık. ﴾59﴿ Gün doğarken peşlerine düştüler. ﴾60﴿
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ
< ٣٦٨ >
الجزء١٩
لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ اِنْ كَانُوا هُمُ الْغَالِب۪ينَ ﴿٤٠﴾ فَلَمَّا جَٓاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ اَئِنَّ لَنَا لَاَجْرًا اِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِب۪ينَ ﴿٤١﴾ قَالَ نَعَمْ وَاِنَّكُمْ اِذًا لَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَ ﴿٤٢﴾ قَالَ لَهُمْ مُوسٰٓى اَلْقُوا مَٓا اَنْتُمْ مُلْقُونَ ﴿٤٣﴾ فَاَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ اِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ ﴿٤٤﴾ فَاَلْقٰى مُوسٰى عَصَاهُ فَاِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَۚ ﴿٤٥﴾ فَاُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِد۪ينَۙ ﴿٤٦﴾ قَالُٓوا اٰمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ ﴿٤٧﴾ رَبِّ مُوسٰى وَهٰرُونَ ﴿٤٨﴾ قَالَ اٰمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ اَنْ اٰذَنَ لَكُمْۚ اِنَّهُ لَكَب۪يرُكُمُ الَّذ۪ي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَۚ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَۜ لَاُقَطِّعَنَّ اَيْدِيَكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَاُصَلِّبَنَّكُمْ اَجْمَع۪ينَ ﴿٤٩﴾ قَالُوا لَا ضَيْرَۘ اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَۚ ﴿٥٠﴾ اِنَّا نَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَٓا اَنْ كُنَّٓا اَوَّلَ الْمُؤْمِن۪ينَۜ۟ ﴿٥١﴾ وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى اَنْ اَسْرِ بِعِبَاد۪ٓي اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ ﴿٥٢﴾ فَاَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَٓائِنِ حَاشِر۪ينَۚ ﴿٥٣﴾ اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَشِرْذِمَةٌ قَل۪يلُونَۙ ﴿٥٤﴾ وَاِنَّهُمْ لَنَا لَغَٓائِظُونَۙ ﴿٥٥﴾ وَاِنَّا لَجَم۪يعٌ حَاذِرُونَۜ ﴿٥٦﴾ فَاَخْرَجْنَاهُمْ مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ ﴿٥٧﴾ وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَر۪يمٍۙ ﴿٥٨﴾ كَذٰلِكَۜ وَاَوْرَثْنَاهَا بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَۚ ﴿٥٩﴾ فَاَتْبَعُوهُمْ مُشْرِق۪ينَ ﴿٦٠﴾

Önceki Sonraki


logo