Kıyâmet sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 40 âyettir. İsmini, birinci ayetinde geçen اَلْقِيٰمَةُ (kıyâmet) kelimesinden alır. Sûre, لَٓا اُقْسِمُ (lâ uksimü) ismiyle de anılır. Mushaf tertîbine göre 75, iniş sırasına göre ise 31. sûredir.
Âhireti inkâr edenlerin şüphe ve itirazlarına cevaplar verilir. Sağlam delillerle kıyâmetin ve âhiret hayatının kesinlikle gerçekleşeceğinin ispatı yapılır. Bunun kaçınılmaz bir gerçek olduğu ortaya konur. Âhireti inkâr edenlerin, bunu aklen mümkün görmedikleri için değil, nefsânî ihtiraslarının zebûnu olmaları yüzünden böyle yaptıkları bildirilir. Gaflet uykusunda olanları uyandırmak için de insanın neden yaratıldığına bakılması ve ölüm anında kişinin iradesinin elinden nasıl alındığı, nasıl çaresiz kalıp kıvrandığına ibretle nazar kılınması tavsiye edilir.
Mushaftaki sıralamada yetmiş beşinci, iniş sırasına göre otuz birinci sûredir. Karia sûresinden sonra, Hümeze sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Fani dünyaya aldanmayıp âhireti tercih edenlerin yüzleri o gün sevinç ve mutluluktan parıldayacaktır. Rablerine bakacaklardır. Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’in, mü’minlerin cennette Allah’ı göreceklerine dair açık müjdeleri vardır. Nitekim bir gün ashâb-ı kirâm Efendimiz (s.a.s.)’e:
“- Yâ Rasûlallah! Kıyâmet gününde Rabbimizi görecek miyiz?” diye sordular. Peygamberimiz (s.a.s.) de:
“- Sizler, ayın on dördüncü gecesinde, görmeye engel hiçbir bulut yokken ayı görüp görmeyeceğinizden hiç şüphe eder misiniz?” diye sordu. Onlar da:
“- Hayır etmeyiz yâ Rasûlallah!” dediler. Bu defa Resûl-i Ekrem (s.a.s.):
“- Peki, görmeye engel hiçbir bulut yokken güneşi görüp görmeyeceğinizden şüphe eder misiniz?” diye sordu. Onlar yine:
“- Hayır, onda da şüphe etmeyiz, yâ Rasûlallah!” dediler. Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.s.):
“- İşte Rabbinizi de kıyâmet gününde öyle ayan beyân göreceksiniz” buyurdu. (Buhârî, Tevhid 24; Ezân 129; Müslim, İman 299)
Konuyla ilgili Efendimiz (s.a.s.)’in bir diğer müjdesi de şöyledir:
“Cennetlikler cennete girince Allah Teâlâ onlara:
“- Size vermemi istediğiniz başka bir şey var mı?” diye soracak. Onlar da:
“- Yâ Rabbî! Yüzlerimizi ak etmedin mi? Bizi cennetine koyup cehennemden kurtarmadın mı, daha ne isteyelim?” diyecekler. İşte o zaman Allah Teâlâ perdeyi kaldıracak. Onlara verilen en güzel ve en değerli şey Rablerinin cemâline bakmak olacaktır.” (Müslim, İman 297; Tirmizî, Tefsir 10/1)
Şâir ne güzel söyler:
“Herkes anlar hem görürdü yüzünü ey dost senin,
Vechin üzre «len terânî»den nikâbın olmasa.
Cennet-i irfâna dâhil olanın kande baksa gördüğü dîdâr.
Korkma tamudan eğer âşık isen, bülbül olanın yeri gülzâr olur.”[1]
Buna mukâbil:[1] Vech: Yüz. Len terânî: Allah Teâlâ’nın Hz. Mûsâ’ya olan “Sen beni göremezsin” hitabı. Nikâb: Perde. Cennet-i irfân: Allah’ı kalpte tanıma cenneti. Kande: Nerde. Tamu: Cehennem.
Kur’an’da şöyle buyrulur: اَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ اَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّم ...
Kur’ân-ı Kerîm’in kâmilen tahsîli için şu üç merhaleye riâyet edilmelidir: KUR’AN’IN TAHSİLİ İÇİN 3 MERHALE Doğru Bir Şekilde Yüzünden Okuma; Ti ...
İbrahim suresinin 3. ayetinde şöyle buyrulur: “Onlar, dünya hayatını sevip âhiret hayatına tercih ederler. İnsanları Allah yolundan uzaklaştırmaya ve ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَمَا لَنَٓا اَلَّا نَتَوَكَّلَ عَلَى اللّٰهِ وَقَدْ هَدٰينَا سُبُلَنَاۜ وَلَنَصْبِرَنَّ عَلٰى مَٓا اٰذَيْتُمُونَاۜ وَعَلَ ...
Âhiret kazancının dünya kazancına göre ölçüye sığmaz kıymette ve ebedî olduğunu bilen ashâb-ı kirâm, ebedî saâdet sermâyesi kazanmanın lezzet ve halâv ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاِذْ تَاَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَز۪يدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ اِنَّ عَذَاب۪ي لَشَد۪يدٌ Eğer şükreder ...