Haşr sûresi Medine’de inmiştir. 24 âyettir. İsmini, ikinci âyette geçip “sevkiyat için bir yere toplama” mânasına gelen اَلْحَشْرُ (haşr) kelimesinden alır. “Benî Nadr Sûresi” ismi de vardır. Çünkü sûrede onların sürgün edilmelerinden bahsedilmektedir. اَلْمُسَبِّحَاتُ (Müsebbihât) diye bilinen sûrelerin ikincisidir. Mushaftaki sıralamada 59, iniş sırasına göre 95. suredir.
Medinedeki yahudi kabilelerinden biri olan Benî Nadr kabilesinin sürgün edilmelerinden, bu vesileyle ganimetlerin taksiminden bahsedilir. Muhâcir ve ensar arasında gerçekleşen İslâm kardeşliğinin ne nispette bir dostluk, fedakârlık ve isâr anlayışıyla yaşandığının misalleri verilir. Bunlar, daha sonra teşekkül edecek İslâm kardeşliklerine örnek gösterilir. Münafıklar ile yahudiler arasında planlanan İslâm aleytarlığının içyüzü deşifre edilir. Onların, müslümanlar karşısında ruhlarını saran korku dile getirilir. İnsanlar, “yarın” kelimesiyle ifade edilecek kadar çok yakında vuku bulacak âhiret gününe hazırlık yapmaya, cehennemden kurtulup cennet ehli olmaya çağrılırken, inanıp emirlerini tutmaları gereken Allah Teâlâ’nın bir kısım güzel isimlerine dikkat çekilir.
Mushaftaki sıralamada elli dokuzuncu, iniş sırasına göre yüz birinci sûredir. Beyyine sûresinden sonra, Nûr sûresinden önce Medine’de nâzil olmuştur. Derveze, sûrenin iniş sırası hakkında şöyle bir tesbit yapmaktadır: Tefsir ve siyer müelliflerinin bu sûrede sözü edilen yahudi kabilesinin Benî Nadîr olduğu ve bu topluluğun 1-4. âyetlerde değinilen Medine’den çıkarılması olayının Uhud Savaşı’ndan beş ay kadar sonra meydana geldiği hususunda görüş birliği içinde oldukları dikkate alınırsa, bunu Uhud Savaşı’ndan söz eden Âl-i İmrân sûresinden sonraki sıraya yerleştirmek uygun olur. Sûrelerin iniş sırasına dair rivayetlerde, Hudeybiye Antlaşması’yla ilgili bazı olaylara işaret eden Mümtehine sûresi ile bu sûrenin adının karıştırılmış olması muhtemeldir, dolayısıyla belirtilen sıralamada bu iki sûrenin yer değiştirmesi gerekir (VIII, 207-208).
Sabah ve akşam üç defa (besmeleden önce) “Eûzü billâhi’ssemîi’l-alîmi mine’ş-şeytâni’r-racîm” dedikten sonra Haşr sûresinin son üç âyetini okuyanlar için büyük müjdeler içeren hadisin sıhhat derecesiyle ilgili eleştiriler bulunmakla beraber özellikle sabah namazlarından sonra bu üç âyetin okunması gelenek haline gelmiştir (bk. Tirmizî, “Sevâbü’l-Kur’ân”, 22; Müsned, V, 26; Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 22; Emin Işık, “a.g.m.”, XVI, 426).
Âyette bahsedilen kimseler, öncelikle muhâcir ve Ensâr’dan sonra Medine’ye gelen, orada yerleşen ve onların örnek izlerini takip eden müslümanlar, sonra da kıyamete kadar gelecek tüm mü’minlerdir. Bunlar, başta mühâcir, ensâr ve diğer sahâbe-i kirâm olmak üzere kendilerinden önce gelip geçen bütün mü’minler için dua ederler. Onların bağışlanmasını isterler. Onları incitecek sözlerden kaçınırlar. Gönüllerinde onlara karşı en küçük bir kinin, kötü duygu ve düşüncenin bulunmaması için Allah’a yalvarırlar.
Bu âyet-i kerîme bize de, bizden sonra gelecek mü’minlere de, âhirete göçmüş mü’min kardeşlerimizle alakalı yapmamız gereken vazifelere dikkat çekmektedir. Onları unutmamak, dualarımızı eksik etmemek, hayırla yâd etmek, onların bağışlanmasına yarayacak, ruhlarını şâd edecek her türlü dua, istiğfar, hayır ve hasenâta devam etmek bu vazifelerin başında gelmektedir. (bk. Necm 53/38-41)
Münafıkların yaptıkları hâinlikler ve çevirdikleri gizli planlara gelince:Kur’an’da şöyle buyrulur: اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَاَخْبَتُٓوا اِلٰى رَبِّهِمْۙ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِۚ هُمْ ف۪ ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُۜ قُلْ فَأْتُوا بِعَشْرِ سُوَرٍ مِثْلِه۪ مُفْتَرَيَاتٍ وَادْعُوا مَنِ اسْتَطَعْتُمْ مِنْ دُونِ ا ...
Zebâniler, insanları cehenneme sevkeden ve cehennemi yöneten meleklerdir. Kur’an-ı Kerim’de zebânilerden bahseden ayetler şunlardır: ZEBANİLER İLE İL ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَمَا مِنْ دَٓابَّةٍ فِي الْاَرْضِ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَاۜ كُلٌّ ف۪ي ك ...
Ayet-i kerimede buyrulur: وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُٓ اِلَّا هُوَۚ وَاِنْ يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلَا رَٓادَّ لِفَضْلِه۪ۜ يُص۪ ...
Ayet-i kerimede buyrulur: وَاَنْ اَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّ۪ينِ حَن۪يفًاۚ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ “Ve yüzünü hak dine çevir, sakın müşrikler ...