Hac Sûresi 16. Ayet Tefsiri


16 / 78


Hac Sûresi Hakkında

Hac sûresinin büyük bir bölümü Mekke’de, 19-24. âyetleri ise Medine’de nâzil olmuştur. Dolayısıyla onda hem Mekkî hem de Medenî sûrelerin özellikleri vardır. 78 ayettir. Bu sûrede hac ibâdetinin İbrâhim (a.s.) tarafından başlatılıp Hz. Muhammed (s.a.s.) tarafından devam ettirildiği anlatılır. Ayrıca 27. âyette “hac”dan açık olarak bahsedilir. Bu sebeple ona “Hac” ismi verildiği anlaşılmaktadır. 18. âyeti secde âyetidir. Fakihlerin ittifakıyla bu âyet okunduğu ve işitildiği zaman tilâvet secdesi yapılmalıdır. Mushaf tertibine göre 22, nüzûl sırasına göre 88. sûredir.

Hac Sûresi Konusu

Sûre kıyâmetin ödleri patlatan, yürekleri boğaza getiren ve insanların akıllarını başlarından alan dehşetli sarsıntısıyla başlar. Bunun mutlaka vuku bulacağı ise insanın topraktan başlayıp ana rahmindeki safhalardan geçerek doğup büyüyüp kemâle ermesi ve yaşlanıp ömrün en rezil devresine dönerek âhiret yolcusu olması, mü’min-münkir hiç kimsenin bu mecburi istikâmetten ayrılamaması; buna ilâveten ölü haldeki yeryüzünün her bahar yeniden hayat bularak her renkten, her koku ve tattan binlerce bitki bitirmesi delilleriyle te’yîd edilir. Sonra eserden müessire geçilerek Allah’ın birliği, sonsuz kudreti, bu vesileyle kabirlerdeki ölüleri diriltip hesaba çekeceği hatırlatılır. Fakat bu açık hakikat karşısında insanların aldığı pozisyonlar farklıdır. Kimi elinde hiçbir haklı delil olmaksızın Allah ile mücâdeleye kalkışır, kimi münafık tabiatıyla menfaati icabı kulluk gösterisinde bulunur, kimi de Allah’ın istediği bir kulluk yaparak rahmet-i Rahmân’a erer. Bu vesileyle mü’min, yahudi, hıristiyan, mecûsi ve müşrik inanç gruplarına temas edilip, bunların âhiretteki durumlarıyla alakalı olarak cehennemden son derece korkutucu, cennetten ise cezbedici birer manzara sunulur. Hac ibâdetinin Hz. İbrâhim ile başlayan ve kıyamete kadar imkânı yerinde bütün müslümanlara farz bir ibâdet olduğundan ve menâsikinden söz edilir. On beş yıla yakın bir süredir müşriklerin baskıları karşısında iyice daralan mü’minlere artık şavaşmaları için izin verilir. Önceki peygamberlerin ve kavimlerinin durumuna kısaca değinilerek Efendimiz ve mü’minler teselli edilir. Kur’ân-ı Kerîm’in Allah’tan gelen hak kelam olduğu, gerçek ilim sahiplerinin bu konuda hiçbir tereddütlerinin olmadığı belirtilir. Hepsi de insanın yerini yurdunu terk ederek uzaklara gitmesini, çeşitli zahmetlere katlanmasını ve aynı inancı taşıyanlarla kader birliği yapmasını gerektiren hac ve cihattan sonra, aynı doğrultuda Allah yolunda hicret teşvik edilir. Allah Teâlâ’nın kâinatta tecelli eden varlık delilleri ve kudret akışlarına temas edilerek, insanlar gerçek bir tevhid inancıyla O’na kulluğa çağrılır. Hiçbir işe yaramaz bâtıl inanç ve hiçbir şeye hatta en küçük bir sivrisineği bile yaratmaya güç yetiremeyen sahte ilâhlardan uzaklaşmaları tavsiye edilir. Son olarak mü’minlere hitap edilerek namaz, zekât ve her türlü hayırlı amellerle Allah’a kul olmaları, Allah’ın kendilerine olan hususi ikramlarına karşılık O’nun yolunda hakkıyla cihad etmeleri, örnek yaşayışlarıyla İslâm’ı temsil ederek tebliğ etmeleri ve bu hususta en güzel yardımcı olan Allah’a güvenmeleri telkin edilir.

Hac Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada yirmi ikinci, iniş sırasına göre yüz üçüncü sûredir. Nûr sûresinden sonra, Münâfikn sûresinden önce inmiştir. Sûrenin üslûbu ve içeriği, bir kısmının Mekke, bir kısmının da Medine döneminde indiğini düşündürmektedir. Özellikle baş taraftaki âyetlerin Mekke döneminde inmiş olması ihtimali güçlü olduğundan, genellikle Mekkî olarak nitelenir ve bütününün iniş sırası itibariyle 103. sûre olduğu kabul edilir (bu konudaki rivayet ve görüşlerin değerlendirilmesi için bk. İbn Âşûr, XVII, 180-183; Derveze, VII, 73-74; Esed, II, 666; Emin Işık, “Hac Sûresi”, DİA, XIV, 420; Ateş, nüzûl sırası bakımından seksen sekizinci sûre olduğu kanaatindedir, bk. VI, 5).

TEFSİR:

Bazı insanlar vardır, onların kalplerinde Allah’a gerçek bir iman ve tevekkül anlayışı oturmamıştır. Tefekkür ve düşünce dünyaları karışıktır. İstikrarsız ve istikametsiz bir hayat tarzı sürmektedirler. Allah hakkında doğru bir düşünce üretemezler, bilakis sû-i zan beslerler. O yüce kudret sahibinin peygambere ve mü’minlere yardım etmeyeceğini zannederler. Böyle bir karakter yapısına sahip insana şöyle bir tavsiyede bulunulmaktadır:

“Bak! Madem sen Cenab-ı Hakk’ın Peygamberine yardım etmesini istemiyorsun, halbuki bu muhakkak olacaktır, o zaman göğe bir merdiven daya veya seni oraya ulaştıracak bir vesile, bir vasıta bul. Böylece yerle gök arasındaki mesafeyi kat edip göğe ulaş. Böylece Allah’tan Peygamberi’ne gelen yardımını ve vahyini oradan kesmeye çalış. Bakalım bu uğraşın seni başarıya ulaştıracak; kızdığın şeyleri yok etmeye yetecek mi?” (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXIII, 16)

Tabi ki bu adam, göğe çıkmasını sağlayacak bir vasıta bulamayacak, dolayısıyla göğe de çıkamayacak, boşuna uğraşmış olacak. Bu imkânsız olduğu gibi, onun Peygambere karşı olan kini ve öfkesi de boşa çıkmış olacaktır.

Ayete şöyle meâl vermek de mümkündür: “Kim, Allah’ın dünya ve âhirette Rasûlü’ne asla yardım etmeyeceğini zannediyorsa, Allah ona yardım ettiğine göre artık o kimse tavana bir ip atsın; diğer ucunu boğazına geçirsin; sonra da ayağını yerden kessin! Şimdi bu kimse baksın: Acaba hilesi, öfke duyduğu şeyi, yani Allah’ın peygambere yardımını gerçekten engelleyebilecek mi?” (Hac 22/15)

Anlaşıldığına göre bu tip insan, Allah Teâlâ’nın, Peygamberine dünya ve âhirette yardım etmesini istemiyor. Eğer ona yardım ettiğini görürse son derece öfkeleniyor, çileden çıkıyor. Ayrıca Allah’ın, Peygamberine yardım etmeyeceğini sanıyor. Onun bu zanda bulunması da kin ve hasedinden, Peygamberin dünya ve âhirette ilâhî yardıma mazhar olmasını görmek istememesinden kaynaklanıyor. Halbuki Allah’ın Peygamber’e yardımı öylesine kesindir ki onu istemeyenlerin hakkı, kahrından kendi kendini idam etmektir. Bu sebeple böyle zanda bulunan adama şunu yapması tavsiye olunuyor:

“Ey böyle yanlış bir zan içinde bulunan ahmak adam! Madem sen Allah’ın Peygamber’e yardım etmesini istemiyorsun, halbuki bu muhakkak olacaktır, o zaman sen bu hayatta boşuna yaşama. Al eline ipi, onu tavana as, ucunu da boğazına bağla. Sonra ayaklarını yerden kes, intihar et, öte dünyaya göç! Sonra öte dünyadan bak bakalım, kurduğun tuzak, kızdığın şeyi giderecek mi? Yani din galip gelmesin diye kurduğun hile, çevirdiğin desise, muhakkak olan o yardıma mani olacak mı?” (Elmalılı, Hak Dini, V, 3388)

Halbuki Kur’ân-ı Kerîm, Allah Teâlâ’nın apaçık âyetler halinde indirdiği doğru bir kılavuz, şaşmaz bir rehberdir. Ona iman eden ve bağlanan kişi, böyle bozuk inançlardan, böyle faydasız zan, beklenti ve kuruntulardan kendini kurtaracak, dünya ve âhiretin huzuruna erecektir. Nitekim Cenâb-ı Hak da mahşer günü insanları soyu sopuna, boyu bosuna göre değil, göndermiş olduğu bu âyetlere karşı göstermiş oldukları tavra ve ortaya koydukları iyi veya kötü davranışlara göre değerlendirecektir:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...