Meal | Sure | Ayet | Karşılaştır |
---|---|---|---|
Elmalılı Meali (Orjinal) | Âl-i İmrân / 113 | Hepsi bir değiller, Ehli kitab içinden kalkınan bir ümmet var, gece vakitleri Allahın âyetlerini okuyub secdelere kapanıyorlar |
|
Elmalılı Meali (Orjinal) | Âl-i İmrân / 114 | Allaha inanırlar, Ahıret gününe inanırlar, ma'rufu emrederler, münkerden nehyederler, hayırlara koşuşurlar ve işte bunlar salihîndendirler |
|
Elmalılı Meali (Orjinal) | Âl-i İmrân / 115 | ve hayra dair her ne yaparlarsa hiç bir zaman ona küfran ile karşılanmayacaklardır, ve Allah o müttakileri bilir |
|
Elmalılı Meali (Orjinal) | Âl-i İmrân / 116 | Küfredenler, her halde onların ne malları ne evlâdları kendilerini Allahdan kurtaracak değildir, onlar eshabı nardır hep onda kalacaklardır |
|
Elmalılı Meali (Orjinal) | Âl-i İmrân / 117 | bu Dünya hayatında yapmakta oldukları masrafın meseli bir rüzgâr meseline benzer ki onda kavurucu bir soğuk var: nefislerine zulmeden bir kavmin ekibine sataşmış da onu mahvetmektedir, ve onlara Allah zulmetmemişti ve lâkin kendilerine zulmediyorlardı |
|
Elmalılı Meali (Orjinal) | Âl-i İmrân / 118 | Ey o bütün iyman edenler! Ağyarınızdan yar tutmayın, sizi şaşırtmakta kusur etmezler, sarpa sarmanızı arzu ederler, görmüyor musunuz buğzları ağızlarından taşmakta, sinelerinin gizlediği ise daha büyüktür, işte size âyetleri sarih bildirdik aklederseniz |
|
Elmalılı Meali (Orjinal) | Âl-i İmrân / 119 | ha, sizler öyle kimselersinizdir ki onları seversiniz onlar ise bütün kitaba iyman ettiğiniz halde sizi sevmezler, hem yüzünüze geldiler mi «inandık» derler, ve tenha kaldılarmı gayızlarından aleyhinizde parmaklarını ısırdılar, de ki: gayzınızla ölün, her halde Allah bütün sinelerin künhünü bilir |
|
Elmalılı Meali (Orjinal) | Âl-i İmrân / 120 | size bir iyilik dokunursa fenalarına gider, başınıza bir musıbet gelirse onunla ferahlanırlar, ve eğer siz sabırlı olur ve iyi korunursanız onların hıyleleri size hiç bir zarar vermez, çünkü Allah onları kendi amellerile kuşatmıştır |
|
Elmalılı Meali (Orjinal) | Âl-i İmrân / 121 | Hani bir vakit erkenden ehlinden çıkmıştın mü'minleri muharebe için elverişli mevki'lere yerleştiriyordun ve Allah idi bir işiden, bilen |
|
Elmalılı Meali (Orjinal) | Âl-i İmrân / 122 | o dem ki içinizde iki taife yılmak istemişlerdi Allah zahîrleri iken, ve ancak Allaha demek dayanmalı mü'minler |
|
Elmalılı Meali (Orjinal) | Âl-i İmrân / 123 | Filhakika sizler bir kaç biçare iken Bedirde Allah sizi mahzâ nusratiyle muzaffer buyurdu o halde Allaha korunun ki şükredesiniz |
|
Elmalılı Meali (Orjinal) | Âl-i İmrân / 124 | o vakit ki mü'minlere şöyle diyordun: indirilmekte bulunan üç bin melâike ile rabbınızın size imdad etmesi yetişmez mi size? |
|
Elmalılı Meali (Orjinal) | Âl-i İmrân / 125 | Evet siz sabr-ü sebat eder ve itaatsizlikten sakınırsanız onlarda şu dakikada üzerinize geliverirlerse Rabbınız size beş bin Melâike ile imdad edecek nişanlı nişanlı |
|
Elmalılı Meali (Orjinal) | Âl-i İmrân / 126 | ve bunu Allah size sırf bir müjde olsun ve kalbleriniz bununla yatışsın diye yaptı, yoksa nusrat ancak Allahdandır azîz o hakîm o |
|
Elmalılı Meali (Orjinal) | Âl-i İmrân / 127 | ta ki o küfredenlerden bir kolu kessin veya perişan etsin de haib-ü hasir dönüb gitsinler |
|
Hac suresinin 1. ayetinde şöyle buyrulur: Hac Suresi 1. Ayet Arapça: يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْۚ اِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ ...
Enbiya suresinin 107. ayetinde şöyle buyrulur: Enbiya Suresi 107. Ayet Arapça: وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ Enbiya Suresi 1 ...
Enbiya suresinin 94. ayetinde şöyle buyrulur: Enbiya Suresi 94. Ayet Arapça: فَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا كُفْرَانَ لِس ...
"O Allah ki, ümmîlere kendi içlerinden, onlara âyetlerini okuyacak, onları her türlü günah kirlerinden temizleyip arındıracak, onlara kitabı ve hikm ...
Enbiya suresinin 89. ayetinde şöyle buyrulur: Enbiya Suresi 89. Ayet Arapça: وَزَكَرِيَّٓا اِذْ نَادٰى رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْن۪ي فَرْدًا وَاَنْتَ ...
Enbiya suresinin 81. ayetinde şöyle buyrulur: Enbiya Suresi 81. Ayet Arapça: وَلِسُلَيْمٰنَ الرّ۪يحَ عَاصِفَةً تَجْر۪ي بِاَمْرِه۪ٓ اِلَى الْاَرْضِ ...