Vâkıa Sûresi
< 534 >
27. Cüz
Etraflarında hiç yaşlanmayan gençler hizmet için âdeta per­vâne olur; ﴾17﴿ Durmadan çağıldayan pınarlardan doldurulmuş testiler, ibrik­ler ve kadehlerle… ﴾18﴿ Bu şaraptan ötürü ne başları ağrır, ne de sarhoş olurlar. ﴾19﴿ Beğendikleri türlü türlü meyvelerle… ﴾20﴿ Canlarının çektiği kuş etleriyle… ﴾21﴿ Bir de iri gözlü güzel yüzlü hûriler; ﴾22﴿ Sedeflerinde saklı inciler gibi! ﴾23﴿ Dünyada yaptıkları güzel amellere bir mükâfat olarak. ﴾24﴿ Orada ne bir boş, mânasız laf işitirler, ne de günaha sokacak bir söz. ﴾25﴿ Sadece, “Selâm size ey cennetlikler, selâm!” sözünü duyar­lar. ﴾26﴿ O “ashâb-ı yemîn” ki, ne uğurlu ne mutlu insanlardır o “ashâ­b-ı yemin!” ﴾27﴿ Onlar dikensiz, dalbastı kirazlar, ﴾28﴿ Dolgun salkımlı muzlar, ﴾29﴿ Uzayıp yayılmış gölgeler, ﴾30﴿ Çağlayarak akan sular, ﴾31﴿ Bol bol meyveler arasında yaşarlar. ﴾32﴿ Ki o nimetler ne eksilip tükenir, ne de onlardan esirgenir. ﴾33﴿ Kabartılmış yüksek döşekler üzerine eşleriyle birlikte yasla­nırlar. ﴾34﴿ Şüphesiz biz cennet kadınlarını yepyeni bir yaratılışla yarat­tık. ﴾35﴿ Onları dâimî bâkireler kıldık. ﴾36﴿ Eşlerine karşı sevgi dolu, âşık ve hep aynı yaşta. ﴾37﴿ Bütün bunlar, “ashâb-ı yemîn” içindir. ﴾38﴿ Onların birçoğu öncekilerdendir; ﴾39﴿ Birçoğu da sonrakilerden! ﴾40﴿ O “ashâb-ı şimal” ki, ne uğursuz ne bedbaht kimselerdir o “ashâb-ı şimâl!” ﴾41﴿ Onlar, iliklere işleyen zehirli, kavurucu bir ateş ve son derece kaynar sular içindedirler. ﴾42﴿ Kapkara bir dumanın gölgesindedirler. ﴾43﴿ Bir gölge ki, ne serinlik verir, ne bir hayrı dokunur. ﴾44﴿ Çünkü onlar, dünyadayken hiçbir ahlâkî kaygı taşımadan nimet ve sefahat içinde şımarıyorlardı. ﴾45﴿ En büyük günahı işlemekte ısrar edip duruyorlardı. ﴾46﴿ Ve şöyle diyorlardı: “Sahi biz, ölüp de toprak olduktan ve kemik yığınına dönüştükten sonra mı, yani biz o halde iken mi yeni bir yaratılışla tekrar diriltileceğiz? Bu, olacak şey değil!” ﴾47﴿ “Gelip geçmiş atalarımız da mı?” ﴾48﴿ De ki: “Hem şu ana kadar yaşayıp gitmiş olanlar, hem de siz ve sizden sonra gelecekler;” ﴾49﴿ “Hepiniz bilinen bir günün buluşma vaktinde mutlaka bir araya toplanacaksınız!” ﴾50﴿
سُورَةُ الْوَاقِعَةِ
< ٥٣٤ >
الجزء٢٧
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۙ ﴿١٧﴾ بِاَكْوَابٍ وَاَبَار۪يقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ ﴿١٨﴾ لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَۙ ﴿١٩﴾ وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَۙ ﴿٢٠﴾ وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ ﴿٢١﴾ وَحُورٌ ع۪ينٌۙ ﴿٢٢﴾ كَاَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ۬ الْمَكْنُونِۚ ﴿٢٣﴾ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿٢٤﴾ لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْوًا وَلَا تَأْث۪يمًاۙ ﴿٢٥﴾ اِلَّا ق۪يلًا سَلَامًا سَلَامًا ﴿٢٦﴾ وَاَصْحَابُ الْيَم۪ينِ مَٓا اَصْحَابُ الْيَم۪ينِۜ ﴿٢٧﴾ ف۪ي سِدْرٍ مَخْضُودٍۙ ﴿٢٨﴾ وَطَلْحٍ مَنْضُودٍۙ ﴿٢٩﴾ وَظِلٍّ مَمْدُودٍۙ ﴿٣٠﴾ وَمَٓاءٍ مَسْكُوبٍۙ ﴿٣١﴾ وَفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍۙ ﴿٣٢﴾ لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍۙ ﴿٣٣﴾ وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍۜ ﴿٣٤﴾ اِنَّٓا اَنْشَأْنَاهُنَّ اِنْشَٓاءًۙ ﴿٣٥﴾ فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَارًاۙ ﴿٣٦﴾ عُرُبًا اَتْرَابًاۙ ﴿٣٧﴾ لِاَصْحَابِ الْيَم۪ينِۜ۟ ﴿٣٨﴾ ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ ﴿٣٩﴾ وَثُلَّةٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ ﴿٤٠﴾ وَاَصْحَابُ الشِّمَالِۙ مَٓا اَصْحَابُ الشِّمَالِۜ ﴿٤١﴾ ف۪ي سَمُومٍ وَحَم۪يمٍۙ ﴿٤٢﴾ وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍۙ ﴿٤٣﴾ لَا بَارِدٍ وَلَا كَر۪يمٍ ﴿٤٤﴾ اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُتْرَف۪ينَۚ ﴿٤٥﴾ وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظ۪يمِۚ ﴿٤٦﴾ وَكَانُوا يَقُولُونَ اَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ ﴿٤٧﴾ اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَ ﴿٤٨﴾ قُلْ اِنَّ الْاَوَّل۪ينَ وَالْاٰخِر۪ينَۙ ﴿٤٩﴾ لَمَجْمُوعُونَ اِلٰى م۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ ﴿٥٠﴾

Önceki Sonraki


logo