7,8. (O gün) gözleri (korku içinde) baygın olarak kabirlerden çıkarlar; sanki onlar, yayılmış çekirgeler gibi o çağırıcıya (İsrâfîl'e) doğru koşan kimselerdir. Kâfirler (o gün) der ki: “Bu, pek zor bir gündür!” ﴾7﴿
7,8. (O gün) gözleri (korku içinde) baygın olarak kabirlerden çıkarlar; sanki onlar, yayılmış çekirgeler gibi o çağırıcıya (İsrâfîl'e) doğru koşan kimselerdir. Kâfirler (o gün) der ki: “Bu, pek zor bir gündür!” ﴾8﴿
Onlardan (Mekkelilerden) önce Nûh kavmi (de peygamberlerini) yalanladı; öyle ki kulumuzu yalanladılar ve: “(O) bir delidir!” dediler ve (o kadar ki Nûh, tebliğden zorla)engellenmişti. ﴾9﴿
Bunun üzerine Rabbisine: “Gerçekten ben mağlûbum (bu müşriklere karşı çâresizim); artık (bana) yardım et!” diye yalvardı. ﴾10﴿
Bu yüzden (biz de) sağanak hâlinde boşanan bir su (bir yağmur) ile gök kapılarını açtık! ﴾11﴿
Yeri de kaynaklar hâlinde fışkırttık; derken o su(lar), takdîr edilmiş bir iş (olan tûfan âfeti) için birleşiverdi. ﴾12﴿
Ve onu (Nûh'u) tahtalı ve çivili olan (gemi) üzerinde taşıdık. ﴾13﴿
(O gemi) bizim nezâretimizde akıp gidiyordu. İnkâr edilmiş olan (Nûh)'a bir mükâfât olarak (böyle yaptık). ﴾14﴿
Celâlim hakkı için, bunu (bu gemiyi ve tûfan alâmetlerini) bir ibret olarak bıraktık; o hâlde bir ibret alan var mı? ﴾15﴿
Artık (bak,) benim azâbım ve korkutmalarım nasılmış? ﴾16﴿
Şânım hakkı için (biz), Kur'ân'ı nasîhat alınsın diye kolaylaştırdık; o hâlde bir nasîhat alan var mı? ﴾17﴿
Âd (kavmi) de (peygamberleri Hûd'u) yalanladı; artık (bak onlara) benim azâbım ve korkutmalarım nasılmış? ﴾18﴿
Şübhesiz biz, onların üzerlerine devamlı bir uğursuzluk gününde, dondurucu (ve uğultulu) bir kasırga gönderdik. ﴾19﴿
İnsanları çekip alıyordu. Sanki onlar köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibiydiler! ﴾20﴿
Artık (bak,) benim azâbım ve korkutmalarım nasılmış? ﴾21﴿
Şânım hakkı için, (biz) Kur'ân'ı nasîhat alınsın diye kolaylaştırdık; fakat bir nasîhat alan var mı? ﴾22﴿
Semûd (kavmi de kendilerine o azabdan haber veren) korkutucuları yalanladı. ﴾23﴿
Üstelik dediler ki: “İçimizden tek (başına) olan bir insana, ona mı uyacağız? Şübhesiz ki o takdirde biz, gerçekten bir dalâlet ve çılgınlık içinde kalmış oluruz.” ﴾24﴿
“Zikir (Vahiy), aramızdan ona mı indirildi? Hayır! O, şımarık bir yalancıdır!” ﴾25﴿
(Onlar) yarın (âhirette), o şımarık yalancının kim olduğunu bilecekler! ﴾26﴿
Şübhesiz biz, onlar için bir imtihân olmak üzere, o dişi deveyi göndericileriz. (Ey Sâlih!) Artık onları gözet ve sabret! ﴾27﴿