Necm Sûresi
< 525 >
27. Cüz
Necm Sûresi
And olsun yıldıza battığı zaman. ﴾1﴿ Arkadaşınız ne saptı, ne de şaşırdı. ﴾2﴿ O keyfine göre de konuşmaz. ﴾3﴿ O ancak kendisine vahyolunanı söyler. ﴾4﴿ Kendisine onu muazzam kuvvetlerin sahibi öğretti. ﴾5﴿ Ki o üstün bir akıl ve dirayete maliktir. Ona gerçek haliyle göründü. ﴾6﴿ O zaman ufkun en yukarısında idi. ﴾7﴿ Sonra indi, yaklaştı. ﴾8﴿ İki yay kadar oldu, hattâ daha da yakın. ﴾9﴿ Vahyedilecek şeyi Allah'ın kuluna vahyetti. ﴾10﴿ Gözün gördüğünü kalp yalanlamadı. ﴾11﴿ Onun gördüğü şey hakkında şimdi siz onunla tartışacak mısınız? ﴾12﴿ And olsun ki onu başka bir inişinde de gördü: ﴾13﴿ Sidre-i Müntehâ'nın yanında. ﴾14﴿ Onun yanında da Me'vâ Cenneti vardır. ﴾15﴿ O vakit Sidre'yi kaplayan kapladı. ﴾16﴿ Göz ne şaştı, ne haddinden aştı. ﴾17﴿ And olsun ki Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü. ﴾18﴿ Şimdi gördünüz mü Lât ile Uzzâ'yı? ﴾19﴿ Ve bir üçüncüleri olan Menât'ı? ﴾20﴿ Erkekler sizin de kızlar Allah'ın mı? ﴾21﴿ Öyleyse bu pek insafsız bir bölüştürme! ﴾22﴿ Bütün bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden ibarettir; yoksa Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar ancak bir zanna ve canlarının istediği şeye uyuyorlar. Oysa onlara Rablerinden hidayet rehberi de gelmiştir. ﴾23﴿ Her istediği şey insanın eline geçer mi? ﴾24﴿ Âhiret de Allah'ındır, dünya da. ﴾25﴿ Göklerde nice melekler var ki, Allah dilediği ve razı olduğu kimseler hakkında izin vermedikçe, onların şefaati hiçbir fayda vermez. ﴾26﴿
سُورَةُ النَّجْمِ
< ٥٢٥ >
الجزء٢٧
سُورَةُ النَّجْمِ
وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰىۙ ﴿١﴾ مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوٰىۚ ﴿٢﴾ وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ ﴿٣﴾ اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ ﴿٤﴾ عَلَّمَهُ شَد۪يدُ الْقُوٰىۙ ﴿٥﴾ ذُو مِرَّةٍۜ فَاسْتَوٰىۙ ﴿٦﴾ وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ ﴿٧﴾ ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰىۙ ﴿٨﴾ فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰىۚ ﴿٩﴾ فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِه۪ مَٓا اَوْحٰىۜ ﴿١٠﴾ مَا كَذَبَ الْفُؤٰادُ مَا رَاٰى ﴿١١﴾ اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى ﴿١٢﴾ وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْلَةً اُخْرٰىۙ ﴿١٣﴾ عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى ﴿١٤﴾ عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ ﴿١٥﴾ اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰىۙ ﴿١٦﴾ مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى ﴿١٧﴾ لَقَدْ رَاٰى مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرٰى ﴿١٨﴾ اَفَرَاَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزّٰىۙ ﴿١٩﴾ وَمَنٰوةَ الثَّالِثَةَ الْاُخْرٰى ﴿٢٠﴾ اَلَكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْاُنْثٰى ﴿٢١﴾ تِلْكَ اِذًا قِسْمَةٌ ض۪يزٰى ﴿٢٢﴾ اِنْ هِيَ اِلَّٓا اَسْمَٓاءٌ سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْاَنْفُسُۚ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدٰىۜ ﴿٢٣﴾ اَمْ لِلْاِنْسَانِ مَا تَمَنّٰىۘ ﴿٢٤﴾ فَلِلّٰهِ الْاٰخِرَةُ وَالْاُو۫لٰى۟ ﴿٢٥﴾ وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِي السَّمٰوَاتِ لَا تُغْن۪ي شَفَاعَتُهُمْ شَيْـًٔا اِلَّا مِنْ بَعْدِ اَنْ يَأْذَنَ اللّٰهُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَرْضٰى ﴿٢٦﴾

Önceki Sonraki


logo