(Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: “Şübhesiz ki ben, dinde O'na (karşı) ihlâslı(samîmî) bir kimse olarak Allah'a kulluk etmekle emrolundum.” ﴾11﴿
“Ve (teblîğ ettiğim herşeye) teslîm olanların ilki olmakla emrolundum.” ﴾12﴿
De ki: “Doğrusu ben, Rabbime isyân edersem, (dehşeti pek) büyük bir günün azâbından korkarım.” ﴾13﴿
De ki: “(Ben,) Allah'a dînimde O'na (karşı) ihlâslı (samîmî) bir kimse olarak ibâdet ederim.” ﴾14﴿
“Artık (siz) O'ndan başka neye isterseniz tapın!” De ki: “Asıl hüsrâna uğrayanlar, kıyâmet günü hem kendilerini, hem de âilelerini hüsrâna uğratanlardır.” Dikkat edin! İşte o apaçık hüsran budur! ﴾15﴿
Onlar için, üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da (ateşten) tabakalar vardır. İşte Allah kullarını bununla korkutur. Ey kullarım! Öyle ise benden sakının! ﴾16﴿
Tâğuttan (Allah'ın yerine tutulan şeylerden), onlara kulluk etmekten kaçınıp Allah'a yönelenlere gelince, onlar için büyük bir müjde vardır! Öyle ise kullarımı müjdele! ﴾17﴿
Onlar ki, sözü dinlerler de onun en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerine hidâyet verdiği kimselerdir ve işte onlar, (gerçek) akıl sâhiblerinin ta kendileridir. ﴾18﴿
O hâlde üzerine azab sözü hak olmuş kimseyi, (ve) bu sebeble o ateşte bulunan kişiyi sen mi kurtaracaksın? ﴾19﴿
Fakat Rablerinden sakınanlara gelince, onlar için köşkler, onların da üstlerinde binâ edilmiş (daha yüksek) köşkler vardır ki altlarından ırmaklar akar. (Bu,) Allah'ın va'didir. Allahva'dinden dönmez. ﴾20﴿
Görmedin mi? Şübhesiz ki Allah, gökten bir su indirdi de, onu yerdeki kaynaklara koydu; sonra onunla renkleri muhtelif ekinler çıkarıyor; sonra kurur da onu sararmış görürsün; sonra da onu bir çöp yapıyor. Şübhe yok ki bunda (selîm) akıl sâhibleri için gerçekten bir nasîhat vardır. ﴾21﴿