Neml Sûresi
< 383 >
20. Cüz
Ve şübhesiz o (Kur'ân), mü'minler için elbette bir hidâyet ve bir rahmettir. ﴾77﴿ Muhakkak ki Rabbin, onların arasında (hak ile) hükmünü verecektir. Çünki O, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir. ﴾78﴿ (Ey Resûlüm!) Öyle ise (sen) Allah'a tevekkül et! Çünki sen, apaçık hak üzerindesin! ﴾79﴿ Elbette sen ölülere işittiremezsin; arkalarını dönen kimseler olarak kaçtıklarında, o sağırlara da (hakka olan) da'veti(ni) işittiremezsin! ﴾80﴿ Ve o körleri, (içinde bulundukları) dalâletlerinden (çevirip) hidâyete erdirecek olan sen değilsin! (Sen da'vetini) ancak, âyetlerimize îmân edip de kendileri (ihlâsla) teslîm olan kimselere işittirebilirsin. ﴾81﴿ O (azab) söz(ü) başlarına geldiği (kıyâmet yaklaştığı) zaman ise, onlara yerden bir dâbbe (hareketli bir canlı) çıkarırız; (o,) gerçekten insanların âyetlerimize kat'î olarak inanmıyor olduklarını kendilerine söyler. ﴾82﴿ Hem o gün her ümmet içinden, âyetlerimizi yalanlayanları bir bölük hâlinde toplarız; artık onlar toplu olarak (hesab yerine) sevk edilirler. ﴾83﴿ Nihâyet (oraya) geldikleri zaman (Allah onlara): “Kendilerini ilmen kavramadığınız hâlde, ayetlerimi yalanladınız mı? Yoksa ne yapıyordunuz?” buyurur. ﴾84﴿ Ve zulmetmeleri (Allah'ın âyetlerini yalanlamaları) yüzünden o (azab) söz(ü)başlarına gelmiştir; artık onlar konuşamazlar. ﴾85﴿ Görmediler mi, gerçekten biz geceyi içinde istirâhat etmeleri için (karanlık), gündüzü ise (çalışmaları için etraflarını) aydınlatıcı yaptık. Şübhesiz ki bunda, îmân edecek bir kavim için nice deliller vardır. ﴾86﴿ Ve sûra üfürüldüğü gün, artık Allah'ın diledikleri dışında, göklerde olanlar ve yerde bulunanlar dehşete kapılır. Ve hepsi boyun eğen kimseler olarak O'na gelirler. ﴾87﴿ Hem dağları görürsün de, onları (yerlerinde) sâbit sanırsın; hâlbuki onlar, bulutların yürümesi gibi geçer gider. (Bu,) herşeyi sağlam yapan Allah'ın işidir. Muhakkak ki O, ne yaparsanız hakkıyla haberdârdır. ﴾88﴿
سُورَةُ النَّمْلِ
< ٣٨٣ >
الجزء٢٠
وَاِنَّهُ لَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِن۪ينَ ﴿٧٧﴾ اِنَّ رَبَّكَ يَقْض۪ي بَيْنَهُمْ بِحُكْمِه۪ۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْعَل۪يمُۚ ﴿٧٨﴾ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ اِنَّكَ عَلَى الْحَقِّ الْمُب۪ينِ ﴿٧٩﴾ اِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتٰى وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَٓاءَ اِذَا وَلَّوْا مُدْبِر۪ينَ ﴿٨٠﴾ وَمَٓا اَنْتَ بِهَادِي الْعُمْيِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْۜ اِنْ تُسْمِعُ اِلَّا مَنْ يُؤْمِنُ بِاٰيَاتِنَا فَهُمْ مُسْلِمُونَ ﴿٨١﴾ وَاِذَا وَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِمْ اَخْرَجْنَا لَهُمْ دَٓابَّةً مِنَ الْاَرْضِ تُكَلِّمُهُمْۙ اَنَّ النَّاسَ كَانُوا بِاٰيَاتِنَا لَا يُوقِنُونَ۟ ﴿٨٢﴾ وَيَوْمَ نَحْشُرُ مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ فَوْجًا مِمَّنْ يُكَذِّبُ بِاٰيَاتِنَا فَهُمْ يُوزَعُونَ ﴿٨٣﴾ حَتّٰٓى اِذَا جَٓاؤُ۫ قَالَ اَكَذَّبْتُمْ بِاٰيَات۪ي وَلَمْ تُح۪يطُوا بِهَا عِلْمًا اَمَّاذَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٨٤﴾ وَوَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِمْ بِمَا ظَلَمُوا فَهُمْ لَا يَنْطِقُونَ ﴿٨٥﴾ اَلَمْ يَرَوْا اَنَّا جَعَلْنَا الَّيْلَ لِيَسْكُنُوا ف۪يهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًاۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿٨٦﴾ وَيَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَفَزِعَ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ اِلَّا مَنْ شَٓاءَ اللّٰهُۜ وَكُلٌّ اَتَوْهُ دَاخِر۪ينَ ﴿٨٧﴾ وَتَرَى الْجِبَالَ تَحْسَبُهَا جَامِدَةً وَهِيَ تَمُرُّ مَرَّ السَّحَابِۜ صُنْعَ اللّٰهِ الَّذ۪ٓي اَتْقَنَ كُلَّ شَيْءٍۜ اِنَّهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَفْعَلُونَ ﴿٨٨﴾

Önceki Sonraki


logo