Rabbinin yakalaması gerçekten pek şiddetlidir. ﴾12﴿
O’dur her şeyi yoktan yaratan, yarattığını tekrar edip, son olarak âhirette yeniden yaratacak olan. ﴾13﴿
Yalnız O’dur günahları çokça bağışlayan, kullarını çok seven ve sevilen. ﴾14﴿
Arşın gerçek sahibi, şanı pek yüce olan, ﴾15﴿
O’dur, dilediği her şeyi dilediği gibi yapan. ﴾16﴿
Sana haberi geldi mi o günahkâr orduların: ﴾17﴿
Firavun ve Semûd’un? ﴾18﴿
Buna rağmen inkârcılar sürekli bir yalanlayış içindeler. ﴾19﴿
Oysa Allah onları arkalarından kuşatmıştır. ﴾20﴿
Onlar ne derse desin, doğrusu bu pek şerefli bir Kur’an’dır. ﴾21﴿
Onun aslı Levh-i Mahfûz’da her türlü müdahaleden koruma altındadır. ﴾22﴿
Târık Sûresi
Yemin ederim göğe ve Tãrık’a. ﴾1﴿
Bilir misin Tãrık ne? ﴾2﴿
O, karanlıkları delip geçen parlak bir yıldızdır. ﴾3﴿
Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde bir gözetleyici, bir koruyucu bulunmasın. ﴾4﴿
Hangi şeyden yaratıldı, bir düşünsün insan! ﴾5﴿
Yaratıldı fışkırarak dökülen basit bir sudan, ﴾6﴿
Omurga kemiği ile göğüs bölgesi arasından çıkan. ﴾7﴿
Elbette insanı yoktan var eden Allah’ın, onu yeniden hayata döndürmeye de gücü yeter. ﴾8﴿
O gün bütün gizlilikler meydana serilir. ﴾9﴿
İnsanın, Allah’ın cezalandırmasına mâni olacak ne bir gücü olur, ne de bir yardımcısı. ﴾10﴿
Yemin ederim dönümlü ve döndürümlü göğe, ﴾11﴿
Bitkilerin çıkması için çatlayıp patlayan yere ki: ﴾12﴿
Bu Kur’an, hiç şüphesiz, hak ile bâtılı ayıran kesin bir sözdür. ﴾13﴿
O, asla bir şaka, bir eğlence değildir. ﴾14﴿
Kâfirler, vargüçleriyle tuzak kurup duruyorlar. ﴾15﴿
Ben de onların tuzaklarına karşı tuzak kuruyorum. ﴾16﴿
Onun için sen o kâfirlere biraz mühlet ver, bir süre onları kendi hallerine bırak! ﴾17﴿
Târık Sûresi
اِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَد۪يدٌۜ ﴿١٢﴾
اِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُع۪يدُۚ ﴿١٣﴾
وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُۙ ﴿١٤﴾
ذُو الْعَرْشِ الْمَج۪يدُۙ ﴿١٥﴾
فَعَّالٌ لِمَا يُر۪يدُۜ ﴿١٦﴾
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ الْجُنُودِۙ ﴿١٧﴾
فِرْعَوْنَ وَثَمُودَۜ ﴿١٨﴾
بَلِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ف۪ي تَكْذ۪يبٍۙ ﴿١٩﴾
وَاللّٰهُ مِنْ وَرَٓائِهِمْ مُح۪يطٌۚ ﴿٢٠﴾
بَلْ هُوَ قُرْاٰنٌ مَج۪يدٌۙ ﴿٢١﴾
ف۪ي لَوْحٍ مَحْفُوظٍ ﴿٢٢﴾
سُورَةُ الطَّارِقِ
وَالسَّمَٓاءِ وَالطَّارِقِۙ ﴿١﴾
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الطَّارِقُۙ ﴿٢﴾
اَلنَّجْمُ الثَّاقِبُۙ ﴿٣﴾
اِنْ كُلُّ نَفْسٍ لَمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌۜ ﴿٤﴾
فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ مِمَّ خُلِقَۜ ﴿٥﴾
خُلِقَ مِنْ مَٓاءٍ دَافِقٍۙ ﴿٦﴾
يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَٓائِبِۜ ﴿٧﴾
اِنَّهُ عَلٰى رَجْعِه۪ لَقَادِرٌۜ ﴿٨﴾
يَوْمَ تُبْلَى السَّرَٓائِرُۙ ﴿٩﴾
فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍۜ ﴿١٠﴾
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الرَّجْعِۙ ﴿١١﴾
وَالْاَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِۙ ﴿١٢﴾
اِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌۙ ﴿١٣﴾
وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِۜ ﴿١٤﴾
اِنَّهُمْ يَك۪يدُونَ كَيْدًاۙ ﴿١٥﴾
وَاَك۪يدُ كَيْدًاۚ ﴿١٦﴾
فَمَهِّلِ الْكَافِر۪ينَ اَمْهِلْهُمْ رُوَيْدًا ﴿١٧﴾
سُورَةُ الطَّارِقِ
