(Bu öyle bir ateştir ki) onları (o kâfirleri) uzak bir yerden görünce, onun öfkelenişini ve homurtusunu işitirler.﴾12﴿Elleri boyunlarına bağlı kimseler olarak onun (o Cehennemin) dar bir yerine atıldıkları zaman, oracıkta (ölsek de kurtulsak diyerek) helâki çağırırlar.﴾13﴿(Onlara şöyle denir:) “Bugün helâki (sâdece) bir def'a çağırmayın, birçok def'alar helâki çağırın!”﴾14﴿De ki: “(Başınıza gelmesi muhakkak olan) bu (netîce) mi hayırlıdır, yoksa takvâ sâhiblerine va'd edilen (ni'metleri aslâ kesilmeyecek olan) Huld Cenneti mi? (Orası) onlar için bir mükâfât ve bir varış yeridir.”﴾15﴿Orada, ebediyen kalıcı kimseler olarak kendileri için ne dilerlerse vardır. (Bu,)Rabbinin üzerinde, (yerine getirilmesi) istenen bir va'ddir.﴾16﴿(Rabbin) onları ve Allah'dan başka tapmakta oldukları şeyleri toplayacağı gün, (o tapılanlara) der ki: “Bu kullarımı siz mi dalâlete düşürdünüz, yoksa onlar kendileri mi yoldan saptılar?”﴾17﴿(Onlar:) “Seni tenzîh ederiz; senden başka dostlar edinmek bize yaraşmaz; fakat onlara ve babalarına birçok ni'metler verdin de sonunda (seni) anmayı unuttular ve helâk edilmeyi hak eden bir kavim oldular!” derler.﴾18﴿(Bunun üzerine diğerlerine şöyle denir:) “İşte (taptıklarınız) söylemekte olduklarınızda sizi gerçekten yalancı çıkardılar; şimdi ne (azâbı) geri çevirmeye, ne de(kendinize) bir yardıma güç yetirebilirsiniz.” Artık içinizden kim zulmederse (bilsin ki), ona(pek) büyük bir azab tattıracağız!﴾19﴿(Ey Resûlüm!) Senden önce peygamberlerden gönderdiklerimiz var ya, şübhesiz ki onlar da elbette yemek yerler ve çarşılarda gezerlerdi. (Ey insanlar!) Sizi birbirinize imtihan yaptık. Bakalım sabredecek misiniz? Rabbin ise hakkıyla görendir.﴾20﴿