İsrâ Sûresi
< 291 >
15. Cüz
Allah kimi doğru yola iletirse, doğru yolda olan işte odur. Kimi de yoldan saptırırsa artık bunları Allah’tan başka koruyacak kimseler bulamazsın. Kıyâmet günü onları kör, dilsiz, sağır olarak yüzüstü haşrederiz. Sonunda varacakları yer cehennemdir. Onun ateşi dindikçe, onlar için her defasında çılgın alevi yeniden körükleriz. ﴾97﴿ Onların cezası işte budur. Çünkü onlar, âyetlerimizi inkâr ettiler ve: “Biz kupkuru bir kemik yığını ve ufalanmış bir avuç toprak hâline geldiğimiz zaman mı, yani biz o halde iken mi yeni bir yaratılışla tekrar diriltileceğiz? Bu, olacak şey değil!” dediler. ﴾98﴿ Peki onlar, gökleri ve yeri yaratan Allah’ın, kıyâmet gününde kendilerini aynı şekilde yeniden yaratabilecek güce sahip olduğunu ve onlar için geleceğinde şüphe olmayan bir ecel belirlediğini görmüyorlar mı? Ama zâlimler, yine de inkârlarında diretmektedirler. ﴾99﴿ De ki: “Eğer Rabbimin bütün rahmet hazinelerine siz sahip olsaydınız, yine de harcamakla tükenir korkusuyla cimrilik ederdiniz. Gerçekten insan çok cimridir.” ﴾100﴿ Biz Mûsâ’ya apaçık dokuz mûcize vermiştik. İşte İsrâil­oğulları’na sor: Mûsâ onlara geldiğinde, Firavun: “Ey Mûsâ, ben senin kesinlikle büyülenmiş biri olduğunu zannediyorum” demişti. ﴾101﴿ Mûsâ ise şöyle cevap vermişti: “Sen de çok iyi biliyorsun ki bu mûcizeleri, gözlere ve gönüllere gerçekleri gösterecek birer delil olarak indiren, göklerin ve yerin Rabbinden başkası değildir. Ey Firavun, ben de senin kesinlikle mahvolup gitmiş biri olduğunu görüyorum.” ﴾102﴿ Sonunda Firavun İsrâiloğulları’nı ülkeden sürüp çıkarmak istedi. Biz de onu ve beraberindeki bütün ordusunu denizde boğduk. ﴾103﴿ Bunun ardından İsrâiloğulları’na şöyle buyurduk: “Firavun ve ordusunun helâkinden sonra o topraklara siz yerleşin. Zâten âhiret vakti gelince hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz.” ﴾104﴿
سُورَةُ الْاِسْرَاۤءِ
< ٢٩١ >
الجزء١٥
وَمَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِۚ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِه۪ۜ وَنَحْشُرُهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ عَلٰى وُجُوهِهِمْ عُمْيًا وَبُكْمًا وَصُمًّاۜ مَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ كُلَّمَا خَبَتْ زِدْنَاهُمْ سَع۪يرًا ﴿٩٧﴾ ذٰلِكَ جَزَٓاؤُ۬هُمْ بِاَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاٰيَاتِنَا وَقَالُٓوا ءَاِذَا كُنَّا عِظَامًا وَرُفَاتًا ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقًا جَد۪يدًا ﴿٩٨﴾ اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ قَادِرٌ عَلٰٓى اَنْ يَخْلُقَ مِثْلَهُمْ وَجَعَلَ لَهُمْ اَجَلًا لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ فَاَبَى الظَّالِمُونَ اِلَّا كُفُورًا ﴿٩٩﴾ قُلْ لَوْ اَنْتُمْ تَمْلِكُونَ خَزَٓائِنَ رَحْمَةِ رَبّ۪ٓي اِذًا لَاَمْسَكْتُمْ خَشْيَةَ الْاِنْفَاقِۜ وَكَانَ الْاِنْسَانُ قَتُورًا۟ ﴿١٠٠﴾ وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسٰى تِسْعَ اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍ فَسْـَٔلْ بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اِذْ جَٓاءَهُمْ فَقَالَ لَهُ فِرْعَوْنُ اِنّ۪ي لَاَظُنُّكَ يَا مُوسٰى مَسْحُورًا ﴿١٠١﴾ قَالَ لَقَدْ عَلِمْتَ مَٓا اَنْزَلَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اِلَّا رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ بَصَٓائِرَۚ وَاِنّ۪ي لَاَظُنُّكَ يَا فِرْعَوْنُ مَثْبُورًا ﴿١٠٢﴾ فَاَرَادَ اَنْ يَسْتَفِزَّهُمْ مِنَ الْاَرْضِ فَاَغْرَقْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ جَم۪يعًاۙ ﴿١٠٣﴾ وَقُلْنَا مِنْ بَعْدِه۪ لِبَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اسْكُنُوا الْاَرْضَ فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ الْاٰخِرَةِ جِئْنَا بِكُمْ لَف۪يفًاۜ ﴿١٠٤﴾

Önceki Sonraki


logo