Hûd Sûresi
< 232 >
12. Cüz
Kıyamet gününde Firavun kavminin önüne düşer ve onları ateşe götürür. Ne kötü bir yerdir girdikleri o yer! ﴾98﴿ Bu dünyada da onlar lânete uğradılar, kıyamet gününde de. Ne kötü bir ikramdır onlara sunulan! ﴾99﴿ İşte bunlar o beldelerin haberlerindendir ki, sana anlatıyoruz. Onlardan kalıntısı duran da var, kökten biçilen de. ﴾100﴿ Biz onlara zulmetmedik; onlar kendilerine yazık ettiler. Rabbinin emri geldiğinde, Allah'ın yanı sıra yalvardıkları tanrılarından hiçbir fayda görmediler; tersine, onlar ancak hüsranlarını arttırdı. ﴾101﴿ Ahalisi zalim olan beldeyi Rabbin yakaladığı zaman işte böyle yakalar. Onun yakalayışı gerçekten pek acı ve pek şiddetlidir. ﴾102﴿ Bunda âhiret azabından korkanlar için bir ibret vardır. O gün bütün insanların toplandığı gündür. Ve o gün görülecek bir gündür. ﴾103﴿ O günü belirlenmiş vakitten geriye bırakmayız. ﴾104﴿ O gün geldiğinde, kimse Allah'tan izinsiz konuşamaz. Onlardan bedbahtlar da vardır, mutlu olanlar da. ﴾105﴿ Bedbahtlar ateştedir; orada onlar anırırcasına soluk alıp verirler. ﴾106﴿ Gökler ve yer durdukça onlar da orada sürekli kalırlar—Rabbinin dilemesi müstesna. Şüphesiz ki Rabbin dilediğini yapar. ﴾107﴿ Mutlu olanlar ise Cennettedirler. Onlar da gökler ve yer durdukça orada sürekli kalırlar—Rabbinin dilemesi müstesna. İşte bu ardı arkası kesilmeyecek bir ikramdır. ﴾108﴿
سُورَةُ هُودٍ
< ٢٣٢ >
الجزء١٢
يَقْدُمُ قَوْمَهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ فَاَوْرَدَهُمُ النَّارَۜ وَبِئْسَ الْوِرْدُ الْمَوْرُودُ ﴿٩٨﴾ وَاُتْبِعُوا ف۪ي هٰذِه۪ لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ بِئْسَ الرِّفْدُ الْمَرْفُودُ ﴿٩٩﴾ ذٰلِكَ مِنْ اَنْبَٓاءِ الْقُرٰى نَقُصُّهُ عَلَيْكَ مِنْهَا قَٓائِمٌ وَحَص۪يدٌ ﴿١٠٠﴾ وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ فَمَٓا اَغْنَتْ عَنْهُمْ اٰلِهَتُهُمُ الَّت۪ي يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍ لَمَّا جَٓاءَ اَمْرُ رَبِّكَۜ وَمَا زَادُوهُمْ غَيْرَ تَتْب۪يبٍ ﴿١٠١﴾ وَكَذٰلِكَ اَخْذُ رَبِّكَ اِذَٓا اَخَذَ الْقُرٰى وَهِيَ ظَالِمَةٌۜ اِنَّ اَخْذَهُٓ اَل۪يمٌ شَد۪يدٌ ﴿١٠٢﴾ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِمَنْ خَافَ عَذَابَ الْاٰخِرَةِۜ ذٰلِكَ يَوْمٌ مَجْمُوعٌۙ لَهُ النَّاسُ وَذٰلِكَ يَوْمٌ مَشْهُودٌ ﴿١٠٣﴾ وَمَا نُؤَخِّرُهُٓ اِلَّا لِاَجَلٍ مَعْدُودٍۜ ﴿١٠٤﴾ يَوْمَ يَأْتِ لَا تَكَلَّمُ نَفْسٌ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۚ فَمِنْهُمْ شَقِيٌّ وَسَع۪يدٌ ﴿١٠٥﴾ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ شَقُوا فَفِي النَّارِ لَهُمْ ف۪يهَا زَف۪يرٌ وَشَه۪يقٌۙ ﴿١٠٦﴾ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا مَا دَامَتِ السَّمٰوَاتُ وَالْاَرْضُ اِلَّا مَا شَٓاءَ رَبُّكَۜ اِنَّ رَبَّكَ فَعَّالٌ لِمَا يُر۪يدُ ﴿١٠٧﴾ وَاَمَّا الَّذ۪ينَ سُعِدُوا فَفِي الْجَنَّةِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا مَا دَامَتِ السَّمٰوَاتُ وَالْاَرْضُ اِلَّا مَا شَٓاءَ رَبُّكَۜ عَطَٓاءً غَيْرَ مَجْذُوذٍ ﴿١٠٨﴾

Önceki Sonraki


logo