Şuarâ Sûresi
< 374 >
19. Cüz
“Sizi ve daha önceki nesilleri yaratan Allah'tan korkun.” ﴾184﴿ Dediler ki: “Anlaşılan sen büyülenmişsin. ﴾185﴿ “Sen de bizim gibi bir beşersin. Biz senin yalancı olduğunu düşünüyoruz. ﴾186﴿ “Doğru söylüyorsan, üzerimize gökten bir parça düşür.” ﴾187﴿ Şuayb “Yaptıklarınızı Rabbim çok iyi biliyor” dedi. ﴾188﴿ Onu yalanladılar. Ve o gölgeli günün azabı onları yakaladı. O gerçekten büyük bir günün azabı idi. ﴾189﴿ İşte bunda bir âyet vardır. Fakat onların çoğu yine iman etmez. ﴾190﴿ Rabbin ise hem Azizdir, hem Rahîm. ﴾191﴿ Hiç şüphesiz, o Âlemlerin Rabbi katından indirilmiştir. ﴾192﴿ Onu Ruhu'l-Emin indirdi. ﴾193﴿ Senin kalbine indirdi, uyarıcılardan olasın diye, ﴾194﴿ Apaçık bir Arapça lisan ile. ﴾195﴿ Önceki kitaplarda da onun bahsi vardı. ﴾196﴿ İsrailoğulları bilginlerinin bunu bilmesi onlar için bir delil değil mi? ﴾197﴿ Eğer Biz onu yabancı birisine indirseydik, ﴾198﴿ Ve onu bu yabancı kimse kendilerine okusaydı, yine inanmazlardı. ﴾199﴿ Mücrimlerin kalplerinde inkârı Biz böyle yerleştirmişizdir. ﴾200﴿ Öyle ki, acı azabı görmedikçe iman etmezler. ﴾201﴿ O azap, hiç ummadıkları anda, birden bire onlara geliverir. ﴾202﴿ O zaman “Bize mühlet yok mu?” derler. ﴾203﴿ Hâlâ azabımızın çabuklaştırılmasını istiyorlar mı? ﴾204﴿ Ne dersin: Biz onları yıllarca nimetlerimizden nasiplendirsek, ﴾205﴿ Sonra da kendilerine vaad edilen şey başlarına geliverse, ﴾206﴿
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ
< ٣٧٤ >
الجزء١٩
وَاتَّقُوا الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ وَالْجِبِلَّةَ الْاَوَّل۪ينَۜ ﴿١٨٤﴾ قَالُٓوا اِنَّمَٓا اَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّر۪ينَۙ ﴿١٨٥﴾ وَمَٓا اَنْتَ اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا وَاِنْ نَظُنُّكَ لَمِنَ الْكَاذِب۪ينَۚ ﴿١٨٦﴾ فَاَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفًا مِنَ السَّمَٓاءِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَۜ ﴿١٨٧﴾ قَالَ رَبّ۪ٓي اَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿١٨٨﴾ فَكَذَّبُوهُ فَاَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِۜ اِنَّهُ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ ﴿١٨٩﴾ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ ﴿١٩٠﴾ وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ ﴿١٩١﴾ وَاِنَّهُ لَتَنْز۪يلُ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ ﴿١٩٢﴾ نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْاَم۪ينُۙ ﴿١٩٣﴾ عَلٰى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنْذِر۪ينَۙ ﴿١٩٤﴾ بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُب۪ينٍۜ ﴿١٩٥﴾ وَاِنَّهُ لَف۪ي زُبُرِ الْاَوَّل۪ينَ ﴿١٩٦﴾ اَوَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ اٰيَةً اَنْ يَعْلَمَهُ عُلَمٰٓؤُ۬ا بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَۜ ﴿١٩٧﴾ وَلَوْ نَزَّلْنَاهُ عَلٰى بَعْضِ الْاَعْجَم۪ينَۙ ﴿١٩٨﴾ فَقَرَاَهُ عَلَيْهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ مُؤْمِن۪ينَۜ ﴿١٩٩﴾ كَذٰلِكَ سَلَكْنَاهُ ف۪ي قُلُوبِ الْمُجْرِم۪ينَۜ ﴿٢٠٠﴾ لَا يُؤْمِنُونَ بِه۪ حَتّٰى يَرَوُا الْعَذَابَ الْاَل۪يمَۙ ﴿٢٠١﴾ فَيَأْتِيَهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَۙ ﴿٢٠٢﴾ فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنْظَرُونَۜ ﴿٢٠٣﴾ اَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ ﴿٢٠٤﴾ اَفَرَاَيْتَ اِنْ مَتَّعْنَاهُمْ سِن۪ينَۙ ﴿٢٠٥﴾ ثُمَّ جَٓاءَهُمْ مَا كَانُوا يُوعَدُونَۙ ﴿٢٠٦﴾

Önceki Sonraki


logo