İnsan sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 31 âyettir. İsmini ilk âyette geçen اَلْاِنْسَانُ (insan) kelimesinden alır. Ayrıca اَلدَّهْرُ (Dehr) sûresi, اَمْشَاجٌ (Emşâc) sûresi, هَلْ اَتٰى عَلَى الْاِنْسَانِ (Hel etâ ‘ale’l-insân) gibi isimlerle de anılır. Mushaf tertîbine göre 76, nüzûl sırasına göre 90. sûredir.
İnsanın yaratılışı ve ona verilen hususi kabiliyet ve istidatlardan bahsedilerek, onun bunları hür iradesiyle ya “şükür” yolunda, yahut “küfür” yolunda kullanabileceğine dikkat çekilir. Bu iki tercihten birine göre insanın hem dünyadaki inanç ve amelleri, hem de buna bağlı olarak âhirette karşılaşacağı neticeler farklı olacaktır. Sûrede özellikle “şükür” yolunu tutup, “Allah’ın has kulları”ndan olabilme başarısını gösteren bahtiyarlara ikram edilecek cennet nimetleri sayılır. Son olarak, bahsedilen cennet nimetlerine ve o nimetleri hazırlayan Yüce Rabbin rızâsına erişme yollarını gösteren Kur’an’ın indirilişine ve onun temel hedeflerine dikkat çekilir.
Kur’ân-ı Kerîm, müşriklerin iddia ettikleri gibi bir beşer sözü değil, Allah’ın indirdiği ilâhî bir kelamdır. Mü’minler kolaylıkla okuyabilsinler, öğrenebilsinler ve yaşayabilsinler diye onu Peygamberimiz (s.a.s.)’in kalbine parça parça inzal buyurmuştur. O, iş olsun diye değil, insanlığa doğru yolu göstermek için gelmiştir. Dolayısıyla onun bir kısım tâlimatları vardır ve başarılı olabilmek için o talimatlara uymak gerekir. Bunların başında, Allah’ın emirlerini tutup, kulluk vazifelerimizi yerine getirdikten sonra Rabbimizin vereceği hükmü, meydana getireceği neticeyi sabırla beklemek gelir. Çünkü acele etmek bir fayda vermez.
Kur’an’ın ikinci tâlimatı, hiçbir günahkâra veya nankör kâfire itaat etmemek, boyun bükmemektir. Çünkü onların, zaman zaman Allah’ın muradına aykırı talepleri olmaktadır. Nitekim müşrikler, Peygamberimiz (s.a.s.)’den kurulu düzenlerini sarsan tebliğ davasından vazgeçmesini istemişler; böyle yaptığı takdirde kendisine mal, mülk, makam, itibar gibi maddî-manevî karşılıklar va’detmişlerdi. Efendimiz (s.a.s.) ise bunların hepsini reddetmiş, güneşi sağ, ayı sol eline koysalar bile kesinlikle dâvasını bırakmayacağını söylemişti.
Kur’an’ın üçüncü tâlimatı, gece gündüz Allah’a ibâdete, O’nu zikir ve tesbihe devam etmektir:Furkân sûresinin 6. âyetinde Allah Teâla şöyle buyuruyor: Furkân Suresi 6. Ayet Arapça: قُلْ اَنْزَلَهُ الَّذ۪ي يَعْلَمُ السِّرَّ فِي السَّمٰوَاتِ ...
Nûr sûresinin 64. âyetinde Allah Teâla şöyle buyuruyor: Nûr Suresi 64. Ayet Arapça: اَلَٓا اِنَّ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ قَدْ يَع ...
Nûr sûresinin 61. âyetinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: Nûr Suresi 61. Ayet Arapça: فَاِذَا دَخَلْتُمْ بُيُوتًا فَسَلِّمُوا عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ تَحِيّ ...
Nûr sûresinin 56. âyetinde Allah Teâla şöyle buyurmaktadır: Nûr Suresi 56. Ayet Arapça: وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَط۪يعُوا الرّ ...
Nûr sûresinin 51. âyetinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: Nûr Suresi 51. Ayet Arapça: اِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِن۪ينَ اِذَا دُعُٓوا اِلَى اللّٰهِ و ...
Nûr sûresinin 41. âyetinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: Nûr Suresi 41. Ayet Arapça: اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُسَبِّحُ لَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَا ...