Fussilet Sûresi
< 477 >
24. Cüz
Onların hepsini yedi gök olarak iki günde yarattı ve herbir göğe görevlerini bildirdi. Dünya semâsını da kandillerle süsledik ve güvenli kıldık. Bu, kudreti herşeye üstün olan, ilmi herşeyi kuşatan Allah'ın çizdiği kaderdir. ﴾12﴿ Yüz çevirecek olurlarsa, sen de ki: Ben sizi Âd ve Semud'un başlarına gelen azabın benzeri bir azapla uyarmış bulunuyorum. ﴾13﴿ Onlara peygamberler gelmiş ve kendilerine her yönden yaklaşarak “Allah'tan başkasına kulluk etmeyin” demişlerdi. Onlar ise “Rabbimiz dileseydi bize melek indirirdi; sizinle gönderileni biz inkâr ediyoruz” dediler. ﴾14﴿ Âd kavmine gelince, onlar da “Bizden daha güçlü kim var?” diyerek yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar. Kendilerini yaratan Allah'ın onlardan daha güçlü olduğunu görmüyorlar mıydı? Onlar, âyetlerimizi bilerek inkâr ediyorlardı. ﴾15﴿ Biz de, dünya hayatında hor ve hakir edici azabı onlara tattırmak için, üzerlerine o uğursuz günlerde gürültülü bir fırtına gönderdik. Âhiret azabı ise bundan daha da aşağılayıcıdır; kimseden de yardım görmezler. ﴾16﴿ Semud'a da Biz doğru yolu gösterdik; fakat körlük onlara hidayetten daha sevimli geldi. Onları da kazandıkları günahlar yüzünden aşağılayıcı bir azabın yıldırımı çarpıverdi. ﴾17﴿ İman eden ve Allah'a karşı gelmekten sakınanları ise kurtardık. ﴾18﴿ O gün Allah'ın düşmanları inzibat altında ateşe sevk edilmek üzere bir araya getirilirler. ﴾19﴿ Oraya vardıklarında, kulakları, gözleri ve derileri, onların işledikleri hakkında kendileri aleyhine tanıklık ederler. ﴾20﴿
سُورَةُ فُصِّلَتْ
< ٤٧٧ >
الجزء٢٤
فَقَضٰيهُنَّ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ ف۪ي يَوْمَيْنِ وَاَوْحٰى ف۪ي كُلِّ سَمَٓاءٍ اَمْرَهَاۜ وَزَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِمَصَاب۪يحَۗ وَحِفْظًاۜ ذٰلِكَ تَقْد۪يرُ الْعَز۪يزِ الْعَل۪يمِ ﴿١٢﴾ فَاِنْ اَعْرَضُوا فَقُلْ اَنْذَرْتُكُمْ صَاعِقَةً مِثْلَ صَاعِقَةِ عَادٍ وَثَمُودَۜ ﴿١٣﴾ اِذْ جَٓاءَتْهُمُ الرُّسُلُ مِنْ بَيْنِ اَيْد۪يهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّا اللّٰهَۜ قَالُوا لَوْ شَٓاءَ رَبُّنَا لَاَنْزَلَ مَلٰٓئِكَةً فَاِنَّا بِمَٓا اُرْسِلْتُمْ بِه۪ كَافِرُونَ ﴿١٤﴾ فَاَمَّا عَادٌ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَقَالُوا مَنْ اَشَدُّ مِنَّا قُوَّةًۜ اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ الَّذ۪ي خَلَقَهُمْ هُوَ اَشَدُّ مِنْهُمْ قُوَّةًۜ وَكَانُوا بِاٰيَاتِنَا يَجْحَدُونَ ﴿١٥﴾ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحًا صَرْصَرًا ف۪ٓي اَيَّامٍ نَحِسَاتٍ لِنُذ۪يقَهُمْ عَذَابَ الْخِزْيِ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۜ وَلَعَذَابُ الْاٰخِرَةِ اَخْزٰى وَهُمْ لَا يُنْصَرُونَ ﴿١٦﴾ وَاَمَّا ثَمُودُ فَهَدَيْنَاهُمْ فَاسْتَحَبُّوا الْعَمٰى عَلَى الْهُدٰى فَاَخَذَتْهُمْ صَاعِقَةُ الْعَذَابِ الْهُونِ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَۚ ﴿١٧﴾ وَنَجَّيْنَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ۟ ﴿١٨﴾ وَيَوْمَ يُحْشَرُ اَعْدَٓاءُ اللّٰهِ اِلَى النَّارِ فَهُمْ يُوزَعُونَ ﴿١٩﴾ حَتّٰٓى اِذَا مَا جَٓاؤُ۫هَا شَهِدَ عَلَيْهِمْ سَمْعُهُمْ وَاَبْصَارُهُمْ وَجُلُودُهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿٢٠﴾

Önceki Sonraki


logo